GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
20 Mart 2014 Perşembe

Günay’ın mesajı...

Baştan söyleyeyim…
‘Bakanken sustun da görevden alınırken konuştun’ diyenlerden değilim. Çünkü Sezar’ın hakkını vermek gerekirse, Günay’ın bakanken de susmadığını biliyorum. Ve muhtemelen ‘kellesinin’ de bu nedenle alındığını düşünüyorum.
Tek fark bakanken bu kadar çok, net ve de keskin konuşmamasıydı belki. O ayrı…
Gezi Parkı olaylarıyla birlikte sürecin 3–4 kahramanından birine dönüşen Günay, bilhassa Twitter’ı aktif kullanmasıyla şu anda çeyrek milyon takipçiye hitap eden, popüler bir siyaset adamı. Sosyal medyanın nimetlerinden faydalanma konusunda Günay, ‘örnek gösterilecek’ bir performansa sahip.
Ve muhtemelen ‘milletvekili’ seçildiği İzmir’e siyasi yolculuğuna dair ipucu vermek üzere bir toplantı düzenlemek üzere geldi.
Bir otobüs dolusu AK Partili tarafından toplantısı basıldığında Günay ve arkadaşları (Erdal Kalkan, İlhan İşbilen) son sözlerini söylüyordu. Örneğin Günay 30 Mart’tan sonra yeni bir parti kurabileceklerine dair mesajı çoktan vermişti.
Tabi ki tek amacı 30 Mart’tan sonra bir parti kurma olasılığını hatırlatmak değildi Günay’ın…
Cemaatin kadrosundan vekil seçilen İlhan İşbilen’in o toplantıda ne işi vardı mesela? Kurulacak olası partinin bir ucunda sosyal demokratlar öteki ucunda Pensilvanya mı oturacaktı? Yani Günay ‘2007’de AK Parti’ye katılarak’ yarıda kestiği ‘Müslüman-Sol Parti’ rüyasına kaldığı yerden devam mı edecekti?
Yoğunluğumdan tüm bu soruları yüz yüze sorma fırsatı bulamadım. Dahası AK Partililerin protestosu tüm bu soruların da cevapların da önüne geçti.
İronik olan Gezi Parkı sürecinin kahramanlarından birinin yüzüne ‘Her yer Taksim her yer direniş’ sloganından esinlenerek üretilen ‘Her yer Tayyip her yer Erdoğan’ diye bağırılmasıydı.
Sonuçta 30 Mart Türk siyasi hareketi için milat olmaya aday… Belki bir dönemin kapanışı anlamına gelecek sonuçlarla yüzleşeceğiz o tarihte. Ya da devamı… Bana göre iktidar 34,5’in altına düşerse Türkiye’nin Ağustos’ta iki seçimi birden görmesi kaçınılmaz olur. Ya da en geç Kasım’da bir erken seçimden söz edilir. Belki Günay ve dostlarının hazırlıklara şimdiden başlamasının nedeni budur.
Sürece hazırlıksız yakalanmamak…
Ama Günay’ın sözlerinden benim okuduğum şu…
31 Mart senaryosunu hayata geçirmek için 30 Mart akşamının önemine vurgu yapıyor bir süredir. İzmir’deki toplantının da özü buydu aslında.
Muhalefeti tek yürek olmaya davet etti. Güçlü olanın yanında yer almaya…
AK Parti iktidarına karşı seçmeni sandıkta birlik olmaya çağırdı. Bir süredir twitterdan yaptığı çağrıyı İzmir’de yinelemek istedi. Cemaatin temsilcisini de aynı fotoğrafa sokarak mesajın farklı kitlelerce de okunmasını sağlamaya çalıştı. Yahut yarınlara ilişkin görüntülü ipucu verdi. Dereyi görmeden paçayı sıvamak istemeyen Günay’ın 30 Mart’ı şekillendirmeden Türk siyasetinde yeni çığırlar açılmasının mümkün olmadığını gördüğünü görüyorum.
*
Tabi ki 30 Mart sandığına müdahale etmek istediğinizde baskın yemenin de ‘normal’ karşılandığı bir sürecin içinden geçiyoruz. 30 Mart’a ‘olmak ya da olmamak’ anlamı yükleyen AK Parti, her türlü müdahaleyi ‘darbe’ olarak tanımlayıp, ‘darbeye anında karşı darbe’ ile karşılık veriyor.
Günay ve arkadaşlarının başına gelen de buydu.
Neyse ki istenmeyen olaylar yaşanmadı. Protesto için Tarihi Havagazı Fabrikası’nı basan 50 kişilik kadın ve gençlik kolları üyesi partili, sözlerini söyleyip nezaket kuralları içinde salondan ayrıldılar. Ve Günay da protestocuları son derece nazik bir dille karşıladı/uğurladı.  
*
Anladığım kadarıyla AK Parti İzmir teşkilatı, zaten bin bir güçlükle mesafe aldıkları, her gün farklı bir olumsuzlukla yüzleştikleri süreçte yollarına 2,5 yıl önce seçilmeleri için ter döktükleri arkadaşlarının taş koymasını hazmedemediler.
Hem de kritik seçime 9 gün kala… Erdoğan’a ve kadrosuna inanmışlar cephesinden bakıldığında Günay ve arkadaşlarının ‘Brütüst’ten’ farkı yok. Günay cephesinden bakıldığında AK Parti ne kadar tehdit görünüyorsa karşı taraftan da onlar o kadar tehdit algılanıyor. Ve seçime günler kala, sinirlerin her açıdan gerildiği düşünülürse, bu tür çıkışları da normal karşılamak gerekiyor. Ben Ertuğrul Günay’ın da protestoculara hak verdiğinden eminim.
Demokratik olgunluk, aldığı siyasi terbiye en azından bunu gerektirir. Tabi ki protestolar demokratik sınırlar içinde kaldığı sürece… Ve umarım 30 Mart’a kadar her türlü tepki demokratik sınırlar içinde kalır.