GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
1 Ekim 2011 Cumartesi

Süzgeç demokrasisi ve CHP’nin hal-i pürmelâli!

AK Parti, gittikçe derinleşen kongre krizini ‘süzgeç demokrasisi’ ile çözmeye çalışıyor. Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’in İzmir’deki krizi bitirmeye dönük hamlelerinin sonuç vermesi bekleniyor. Delege seçimleri ile kongreler arasındaki 70-80 günlük süreyi 30 güne çekerek ‘adaylara’ derin bir ‘Ohh’ çektiren Erdem, ‘Tek aday’ talimatıyla parti içi rekabetin yaratacağı olası kırılmaları önlemeye çalışıyor.
Süzgeç demokrasisi demişken…
İl Başkanı Ömer Cihat Akay, AK Parti’de ilçe başkanı olmak isteyen birinin bu süreçte en az 4 farklı süzgeçten geçerek, adaylığa ulaşabileceğini söylüyor.
Bu süzgeçlerden biri İzmir’de… Hatta bizzat Akay’ın kendisi.
İkinci süzgeç AK Parti’nin İzmir İl Koordinatörü… Yani bir milletvekili…
Üçüncü süzgeç genel merkez teşkilat başkan yardımcısı…
Ve son süzgeç teşkilat başkanı… Yani Ekrem Erdem…
Anlayacağınız AK Parti adaylarının işi zor!
*
Bu kadar süzgeçten geçip adaylığa ulaşacaklar. Hani Keloğlan hikâyeleri vardır ya!
Keloğlan,  kralın kızına talip olur. Kral, 5–10 maddelik ön şart koşar.
Aslında kralın amacı kızı vermemektir. İpe un serer…
Ama bizim Keloğlan ne yapar eder her defasında engelleri aşar, prensesine kavuşur!
O hesap yani…
Önce delege savaşından çıkacaksın. Sonra başta il başkanı olmak üzere 4 süzgeçten geçeceksin. Süzül babam süzül!
İşte size süzgeç demokrasisi!
Parti içi demokrasi açısından bu modeli dibine kadar sorgulayabilirim. Ama AK Parti’nin yöneticilerini seçerkenki titizliği de ortada.
Oysa CHP’de öyle mi?
Parti içi demokrasi desen AKP’den beterler.
5-10 ilde göstermelik ön seçim… Gerisi atama…
CHP’de şu anda 81 vilayetin en az 50’si atama…Yüzlerce ilçe de aynı durumda.
Kılıçdaroğlu gibi ‘parti içi demokrasi’ havarisi bir genel başkan bile çare olamadı buna.
İstanbul’da 1,5 yılda 4 il başkanı, Ankara ve İzmir’de 3’er il başkanı değişti.
*
AKP’ye ilçe başkanı olmanın bile 5 ön koşulu var.
Delege seçimlerinden çıkacak, 4 makamın süzgecinden geçeceksin.
Unutmadan… Kesinlikle üniversite mezunu olacaksın.
Şimdi soruyorum…
CHP’ye İzmir İl Başkanı olarak atanan Tacettin Bayır ve yönetimi hangi aşamalardan geçmiştir bu önemli koltuğa oturmak için.
Hemen söyleyeyim…
Sadece Kılıçdaroğlu’nun süzgecinden…
*
Bırakınız isabetli bir il başkanı atamayı A takımını, vekil listelerini oluştururken bile başka süzgece ihtiyaç duymamıştır Kılıçdaroğlu. Vaziyet ise ortada…
Milletvekillerini (sadece İzmir değil) Türkiye geneli aday/vekil listeleri herkesin dilinde.
İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Konya gibi illerde yaşananlar da…
*
Merak etmeyin CHP yaşadıklarından da ders almayacaktır.
Muhtemelen bugün-yarın Tacettin Bayır’ı görevden alıp yerine yine Kılıçdaroğlu süzgecinden geçmiş bir isim atanacaktır. Yüksek ihtimalle bu isim CHP’nin sokağından bile geçmemiş, DSP kökenli Atilla Mutman’dır. Belki Mutman, Kılıçdaroğlu dışında eski partidaşı Erdoğan Toprak’ın süzgecinden de geçmiş olabilir.
 *
Diyeceksiniz ki eskiden daha mı farklıydı, daha mı iyiydi? Eskinin daha iyi olduğunu savunmuyorum. (Tabi bu kadar berbat da değildi) Parti içi demokrasi havariliğiyle yola çıkıp, ‘korku imparatorluğunu yıktık’ diyenlerin yarattığı ya da yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğundan söz ediyorum. Her platformda parti içi demokrasi diyeceksiniz… Hem de bu konuda hiçbir şey yapmayacaksınız. Kılıçdaroğlu ve ekibi eskinin/dünün kötü bir kopyası olacaksa ne anlamı var ki üzerinde konuşmanın, yazmanın…
Diyorlar ki zaman lazım…
Ne kadar zaman… 22 Mayıs 2010’dan bu yana tam 1,5 yıldır genel başkanlık yapan birinden söz ediyoruz. Bize daha iyi olacağına dair en küçük bir ipucu göstermediği gibi daha kötüye gittiğine dair bir sürü emare ortada. Demiş ki zat-ı alileri, ‘Bu partinin ideolojisi yok. O yüzden oy alamadık’
Hiç olmazsa Baykal daha iyi yalan söylerdi: ‘İmamlar AKP’ye çalıştı, dış güçler şöyle yaptı, böyle etti… Sandıklar çalındı’ der geçerdi. Demek ki Sayın Kılıçdaroğlu, 2002’den bu yana ‘ideolojisi olmayan’ bir partide siyaset yapmış. 8 yıl Grup Başkan Vekilliği, İstanbul Başkan Adaylığı ve 1,5 yıl Genel Başkanlıktan sonra anlamış acı gerçeği.
*
Gelmiş geçmiş en büyük laf ebesi Demirel ne diyordu 20 yıl önce…
‘İstanbul’un suyu vardı da biz mi içtik’
Buradan hareketle diyorum ki… CHP’nin kör/topal da olsa bir ideolojisi vardı. Ama siz ve ekibiniz 1,5 yılda hallettiniz. Tebrikler!
Gelinen nokta o kadar vahim ki; ‘Laikliği ortadan kaldıracak’ diye korkulan Başbakan Erdoğan, Arap krallarına ‘Laik Anayasa’ tavsiyesi yaparken laikliğin bekçisi, sigortası CHP’nin Genel Başkanı 1,5 yıldır bu kelimeyi ağzına bile almıyor.
Ya ne yapıyor?
‘Tarikatlar iyidir. Doğu’da ‘özerklik’ şart’ diyor. Şehit cenazelerinin ardından ‘Bu iş silahla çözülmez’ gibi gevşek/gevrek bir açıklamayla yetiniyor. Türk bayraksız miting yapıp, Atatürk’ü ağzına bile almıyor. Arabanın arka tekeri gibi Erdoğan’ın peşinden gidiyor. Somali’ye Suriye’ye gidiyor onun izinden… yi de bilader… Nasıl olacak bu ideoloji?  
Eskiden İzmir’in sokaklarında ‘AKP gelecek’ diye korkan/korkutulan endişeli-modern bir topluluk vardı. ‘Hiç olmazsa CHP var’ diye avunurdu bu kitle. Şimdi ise ‘CHP batıyor, İzmir gidiyor’ diye endişeleniyorlar. Sarılacak bir dalları bile kalmadı.
Atayın atayın…
PM’yi atayın, vekilleri atayın, il, ilçe başkanlarını atayın… Atayın da adam gibi atayın.
Bırakın bir kenti, kendini idare etmekte zorlananları her kademeye atamaya devam edin. Kininiz ve nefretinizle yaşayın hatta. Onlardan beslenin. Parti içi tasfiyeye devam edin. Partinin yarısını hatta üçte ikisini ötekileştirin. Milletin gözünün içine baka baka bölgecilik hatta mezhepçilik yapın. Tüm bunları yaparken de kafanızı kuma gömün.
Uyarılara kulak asmayın! Balık baştan kokar diyenleri kutluyorum. Ve ekliyorum.
Balık baştan koktuğu gibi baştan da temizlenir.
 
Not: ‘Vefa İZSİAD’da bir semt adıymış’ başlıklı yazıya İZSİAD Başkanı Ayhan Baran alınmış, üzülmüş. Amacım tam bir İzmir beyefendisi olan Baran’ı üzmek, kırmak değildi. Bir eksikliğin, yanlışlığın altını çizmekti. Meğerse Baran, 5,5 ay önce görevi devraldığı, yıllarca birlikte çalıştığı Eski Başkanı İlknur Denizli’ye hem söz hem de plaket vermek istemiş. İstemiş de yönetimi ikna edememiş. O zaman lafım/sözüm yönetime… Yani İlknur Hanım’ın eski yönetimine… (Baran hariç)
 
Not2: Gönül Soyoğul’un anne hassasiyetiyle kaleme aldığı ‘Adaletin kestiği süt’ makalesiyle Türkiye gündemine oturan Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı Serpil Keskin, tutuklu bulunduğu hapishaneden savcılık kararıyla serbest bırakıldı. 16 yıl sonra kavuşup yaş gününde ayrıldığı bebeğine 154 gün sonra kavuştu Serpil Hanım… Bu ülkede adalet var olmasına da biraz yavaş işliyor işte…
 
Not3: CHP İzmir’deki imza hareketi sonuca yaklaşıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu üç günlük Ankara turunda genel merkezi doğru/dürüst bir il başkanı atamaya ikna edememiş ya da Kılıçdaroğlu’nun aklındaki adam olan ‘Mutman’ konusunda geri adım attıramamışsa bu iş haftaya çözülür. Hatta Mutman’ın atanması halinde imza sayısı 500’ü bile geçebilir.
 
Not4: AK Parti Karşıyaka kulislerinde Eski İlçe Başkanı Mehmet Karal’ın da burada iddialı bir isim olduğunu kaleme almıştık. Yaptığım küçük bir araştırmada gördüm ki Karal ‘şimdilik’ siyaset defterini kapatmış. Ne Karşıyaka’da ne de il yönetiminde bir göreve talip değilmiş. Sanıyorum Karal’ı fena küstürmüşler… Kırmışlar… Bence Karşıyaka’da farkı azaltmaya çalışan AK Parti, Karal’ı kaybederek hata etmiş…
 
Not5: CHP PM Üyesi, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın genel merkeze seslenip, ‘Tacettin Bayır’ı görevden alın’ çağrısına Bayır’ın yanıtı ilginç olmuş. ‘Seçim öncesi kameralar önünde kavga edenler beni bu işin içine çekmeye çalışmasın’
Kavga edenler kim? Biri belediye başkanı öbürü milletvekili adayı… Sadece kameraların değil Tacettin Bayır’ın da önünde vuku buldu bu kavga… Peki, il başkanı bu işin içinde olmayacaksa hangi işin içinde olacak acaba? Merak ettim de…
 
 Not6: Dünkü yazının öznesi Kemal Anadol’la görüştüm. Şu il başkanlığı mevzuunu yani… ‘Şu anda gündemimde yok’ dedi. Ama politikacılar ‘şu anda’ ile başlıyorsa cümleye… Umut var demektir.