GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
27 Eylül 2011 Salı

Erdem’in mesajı, imzacılar ve Yıldırım’ın vücut çalımları!

Yerel siyasette gerilim tırmanıyor. Hem iktidar hem de muhalefet cephesinde siyaset kazanı fokur fokur kaynıyor. AK Parti’de bugünlerde başlayacak ‘delege seçimleri’ CHP ise ‘delegelerden toplanacak imzalar’ gerilimin temel nedeni.
Parti içi demokrasi konusunda son dönemde mesafe kat eden ve il, ilçe kongrelerine start veren AK Parti’de delege seçimleri için belirlenen takvim başlıyor. 1 Ekim’de Karabağlar ve Kemalpaşa’dan başlayacak olan delege seçimleri 16 Ekim’de Menemen ve Kiraz seçimleriyle son bulacak.
Bu süreçte delegenin birincil hedefi ilçe başkanları… Ve nihai hedef ise il başkanlığı makamı.  
Hem ilçe hem de il başkanlığına kimin oturacağı yerel seçim sürecinde daha da önem kazanıyor. İlçe başkanlarının ya da başkan adaylarının bir bölümü bugün CHP’lilerin oturduğu koltukların hayalini kuruyor. Genel seçimi İzmir’in 11 ilçesinde önde tamamlayan bir kısmında da kafa kafaya bir sonuç yakalayan iktidar partisinin, çılgın projelerle ablukaya almaya, gönüllere girmeye çalıştığı İzmir’de yerel seçime dönük hareketlilik, kongre sürecinin rekabetini katlıyor. Teşkilatın adayı belirlerken tek olmasa da önemli bir faktör olduğunu deneyimlerinden bilen iktidar parti üyeleri şu sıralar potansiyel başkan adaylarının ablukasında…
Dahası şu anda İzmir’deki 100 binin üzerindeki üyenin çoğunluğunun gönlünden başkanları belirleyecek ‘delege’ olmak geçiyor. Ve aslında asıl mücadele delege seçimlerinden sonra başlıyor. Siyasette en zor olan delegeyi tutmaktır. İlçe kongreleri ile delege seçimleri arasında genel merkezin uygun gördüğü 60-70 günlük süre potansiyel ilçe başkan adaylarını şimdiden kara kara düşündürmeye yetiyor.
Görünen o ki, büyük rekabetin yaşanacağı metropol ilçelerin adayları, delegeleri mutlu etmek için pamuk ellerini ceplerinden çıkarmayacaklar. Delegeler ise ‘o yemek senin, bu toplantı benim’ derken iki ayı aşkın sürede epey bereketli bir dönem geçirecekler. Kimine iş, kimine makam, mevki vaatleri havada uçuşmaya başladı. Duyduğum ve gördüğüm kadarıyla bir CHP klasiği olan ‘delege ağalığı’ sistemi iktidar partisini de esir almaya başladı. Çok sayıda üyesi ve delegesi bulunan ‘ağalar’ başkan adaylarıyla pazarlıklarını son ana kadar sürdürecek. Bu arada olan mevcut başkanlara ve potansiyel adaylara olacak.
***
AK Parti teşkilatının patronu kabul edilen ‘Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’ Ekrem Erdem’in uyarıları tam da bu noktada önemli. Kimse öne çıkmak için mevcut başkanları yıpratmasın. Ve onların bizi temsil ettiği unutulmasın’ diyen Ekrem Erdem, bu demeci özellikle son süreçte spekülatif söylemlerle yıpratılmaya çalışılan İl Başkanı Ömer Cihat Akay’ın yanında verdi. Erdem’in atandıktan kısa süre sonra Akay’la bazı sorun yaşadığı, yıldızının pek de barışmadığı biliniyordu. Gelinen süreçte araları düzelmiş olacak ki Erdem, Akay’ın yanında verdiği demeçte isim vermese de ‘Kimse il başkanını yıpratmasın’ demeye çalıştı. Sanıyorum İl Başkanı Akay hakkında hem medya üzerinden hem de parti çevrelerinde yapılan yorumları kesmeyi amaçladı Erdem.
Ve de genel seçimde alınan başarıya vurgu yapan Erdem, ‘İl teşkilatı başarıda tek unsur değil’ dese de İzmir’deki başarıda Akay’ın da payını da teslim ediyordu.
Parti içi demokrasi konusunda mesafe kat etmiş olsalar da Erdem’in verdiği mesajlardan açıkça görülüyor ki İzmir’deki kongre sürecini genel merkez kendi haline bırakmayacak. ‘Aday olmak isteyenler önce bize gelecek’ diyen Ekrem Erdem, ‘Ancak bizim onayımızdan geçenler delegenin huzuruna çıkacak’ mesajıyla yerel seçim sürecine etki edecek yıpratıcı/kırıcı rekabete izin vermeyeceklerini, gerekirse disiplin mekanizmasını çalıştırmaktan da geri durmayacaklarının altını çiziyordu.
Bu açıklamanın paralelinde AK Parti Genel Merkezi’nin İzmir’deki süreci dikkatli izlediği, gerektiğinde her türlü müdahaleyi yapmaya hazır olduğu ve daha da önemlisi başta il başkanı olmak üzere kritik ilçelerdeki başkanları ‘işaret’ yöntemiyle tespit edeceğini anlamak, görmek mümkün. ‘Siz isterseniz İzmir’de kıyameti koparın. Delegeyi ayartın. Kamuoyu yaratın. Biz ne dersek, kimi işaret edersek il başkanı, ilçe başkanı o olur’ demeye getiren Ekrem Erdem, teşkilata aba altından disiplin sopası göstererek dikkatlerini çekmeyi başardı.
*
CHP’ye dönersek, delegasyon olağanüstü kongre için harekete geçti bile. Ağırlıklı olarak Kılıçdaroğlu’nun tasfiye etmeye çalıştığı, liste dışı bıraktığı yapıların önderlik ettiği imzacılar hareketi, İzmir özelinde hedefine atanmış başkan Tacettin Bayır’ı koydu.
Orman ve ağaç örneği üzerinden yürüyerek, ‘Şu anda ormana değil ağaca bakıyoruz’ diyen yapılar yarın resmen başlatacakları sürecin hazırlığını en az 10 gündür yapıyor. Kılıçdaroğlu’nun her fırsatta dile getirdiği parti içi demokrasi söylemine vurgu yaparak, Kesinlikle atanmış il başkanı istemiyoruz’ mesajı veren yapılar, sadece İzmir il kongresi sürecinde değil önümüzdeki tüm süreçlerde tam demokrasi talebini ortaya koyuyor. ‘Parti içinde hür türle makam ve mevkiiye ön seçimle gelinsin’ diyerek partinin değişen konjonktüründen beslenen yapıların önderleriyle yaptığım görüşmelerde, İzmir’de imza yeter sayısında sorun olmadığı ısrarla savunuluyor. Genel seçimin ardından CHP’nin aldığı sonucu ‘başarısızlık olarak’ tanımlayıp genel merkez yönetimini devirmek için harekete geçen ancak şu veya bu sebeple başarılı olamayan yapıların önderliğindeki hareketin İzmir özelinde sonuca ulaşıp ulaşmayacağını doğrusu ben de merakla bekliyorum.
Çünkü İzmir’de bir il başkanı hatta örgüt sorunu olduğunu kabul etmekle beraber, ‘yöntemin’ bu olmaması gerektiğini savunan kesimler de var. Yani imza hareketine ‘defans’ yapması beklenenler.
Başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu olmak üzere… Bu hareketin mevcut vekillerden beslenmesi de mümkün görünmüyor. Çünkü ön seçim yapılmayan İzmir’de vekillerin önemli bölümü Yeni CHP yönetiminin ataması… Kılıçdaroğlu yönetiminin bu hareketi desteklemeyeceğine göre imzacılar hareketinin elinde örgüt ve ilçe belediye başkanları kalıyor. İlçe belediye başkanlarının ‘imza hareketine’ açık destek vermesi de söz konusu olamaz. Olsa olsa açık destek Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’den gelecektir. Diğerlerinin Ankara’nın hışmından çekinip kenarda durması daha yüksek ihtimal…
Ancak hareketin önderlerinin ‘üç günde bu işi bitiririz’ açıklaması da yabana atılmayacak kadar iddialı. Demek ki özelinde İl Başkanı Bayır’a karşı yürütülen bu hareketin tabanda bir karşılığı var. Tavandan düşünce taban siyasetine yönelen hareketin imzaları toplamak için kurduğu 7 kişilik komitede de ilginç isimler var. Uğur Yelekli, Salih Küçükbayrak, Ali Yılmaz, Yüksel Demirsoy, Mehmet Süne, Ertam Özen ve Mustafa Düzyol’dan oluşan komiteye Konak, Karşıyaka, Karabağlar, Buca ve Balçova’dan ağır topların alınması sonuca gitmek için ayrıca önemli. İlçelerine hakim olan bu yapının sadece metropol ilçeden 200’ün üzerinde imza beklediğini hesaba katarsak olağanüstü kongre için gerekli 311 sayısının metropol dışından gelecek ‘Anti Bayır’ imzalarıyla toplanması mümkün görünüyor.
İmza toplamak suretiyle il başkanını devirmeye pek de sıcak bakmayan Kocaoğlu ile de temas kuran komite, ‘Sizden destek istemiyoruz. Taraf olmayın yeter’ mesajı vermiş durumda. Yine de imza hareketinin en zayıf olduğu ilçenin Kocaoğlu’nun ilçesi Bornova olduğu kaydediliyor. Bayraklı, Karşıyaka, Konak, Karabağlar, Buca, Gaziemir gibi ilçelerde ise tuluma yakın sonuç bekleniyor.
İl Başkanı Tacettin Bayır’ın Silivri’deki milletvekili Mustafa Balbay için imza topladığı dönemde il delegelerinin onun gitmesi için imza toplaması bu sürecin en manidar yönü… Durumun absürtlüğüne karşın, Bayır’ın bugüne kadar yaptığı hatalar da ortada. İmzacılar hareketinin saygı duyduğum en önemli yanı, İzmir’deki siyaset boşluğunu görmüş olmaları. CHP açısından İzmir özelinde hem örgüt hem de milletvekili sorunu var. Bir kaçını saymazsak milletvekillerinin dişe dokunur bir siyaset izlediğini söylemek mümkün değil. İzmir ve kent gündemiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, günü kurtaran basit ziyaret haberleriyle gündeme gelmeyen çalışan vekiller, her geçen 2014 hedefine bir adım daha yaklaşan AK Parti ile mücadele etmesi yakın gelecekte mümkün görünmüyor.
İl örgütü ve milletvekillerinin sergilediği etkisiz siyaset ise meydanı Binali Yıldırım ve arkadaşlarına bırakıyor.
Bakan Yıldırım, dün geldiği kentin hamiliğine soyunurken, CHP’nin ve MHP’nin vekilleri, mevcudu kabullenip, kaderlerine razı olmuş bir görüntü sergiliyor. Bakan Yıldırım, Egeli Sabah için Savaş Ay’a verdiği röportajda şöyle demiş… ‘Artık İzmir’deki siyaset maçı çift kale oynanıyor. Eskiden İzmir’de gündem yaratamazdık. Şimdi yaratıyoruz. Bu da maça denge getirdi’
Bakan Yıldırım aslında nazik, naif bir ifade kullanarak, rakibini kurtarmaya çalışmış.
Bana göre Yıldırım İzmir’deki maçı tek kale oynuyor.
Ve her geçen gün CHP kalesine bir gol daha atıyor. Hem il örgütü hem de milletvekilleri Yıldırım’ın usta vücut çalımlarını, akıllı paslarını, tam 90’a giden şutlarını izlemekle yetiniyor. Gelinen noktada savunma bile yapamayan bir mahalle takımı hüviyetine bürünen CHP’de, Kocaoğlu’nun defansif duruşu dikkat çekse de takım arkadaşlarından yardım alamayan Başkan’ın bu takımla maç kazanması olası görünmüyor. O nerenle önce parti hiyerarşisine göre bu takımın teknik direktörü kabul edilen ‘il başkanı’ sorunundan başlamak gerekiyor. Tabi ki Yıldırım’ın ifadesiyle ‘çift kale bir maç’ oynanmak isteniyorsa…
İşte imzacılar hareketinin dayandığı en önemli nokta da burası… Kılıçdaroğlu’nun çözmediği ya da çözemediği sorunu delege kendi iradesiyle çözmeye çalışıyor yani.