GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
24 Haziran 2010 Perşembe

Sarıgül'ü kim durdurdu!

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, iki gün önce şok bir kararla parti kurmayacağını açıkladı.
Teşkilatlarına, örgütüne bile danışmadan/sormadan, konuşmadan...
Üç kişilik bir basın toplantısı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na destek vaadi.
*
Sarıgül'ün hafızalarda kalan sözerini hatırlıyorum da... Son çıkışına. dahası noktayı koyuşuna anlam vermekte zorlanıyorum doğrusu.
Kendi adıma, bir dönem acaba alternatifsizlik girdabında inleyen Türk siyaseti için 'aranan kan' olur mu, tek kullanımlık, depositosuz cola vazifesi görür mü? diye baktığım Sarıgül'ün binlerce insanı aylarca oyalayıp, siyasal hayallerini suya düşüren açıklamasının ardında bir gazeteci hassasiyetiyle başka şeyler arıyorum.
Sarıgül denince zor olsa da önce aklımıza, hesap, kitap getirmeden sürece bakalım önce...
*
2005 kurultayında CHP lideri Deniz Baykal'a rakip olan Taksici Hasan'ın oğlu, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, olaylı kongrede Baykal'a karşı kaybetti.
Ancak 450 civarında yani iyi de oy aldı.
Siyasi duruşu, eylem ve söylemleri üzerinden İstanbul belediye başkanlığından Başbakanlığa ulaşan Recep Tayyip Erdoğan'a benzettiğim Mustafa Sarıgül, Baykal'ın ihraç etmesiyle, kendi siyasi sürecini planlamaya başladı. Yargı kararıyla döndüğü CHP'den yeniden atılmanın yarattığı siyasi mağduriyet de yolunu çizerken, parti içi demokrasi mağduriyeti  'ayrılıkçı' ithamından kurtacaktı bir yerde onu.
Soranlara, 'Ne yapayım, beni CHP'den attılar' diyecekti mesela...
***
Türkiye Değişim Hareketi'nin temelleri daha o günlerde atıldı. Sarıgül, Şişli Belediye Başkanı olabilmek için  ihtiyacı olan siyasi şemsiyeyi DSP'de bulmuş olsa da onun güvercini ak değil sarı, hayali ise merkez solda bir parti kurup Baykal'ı gönderip CHP'yi ele geçirmekti.
DİSK ile birlikte 10 Ocak sürecine yardım etti. Olmadı.
Sonunda bu yola tek başına yürümeye karar verdi. İki yıl öncesinden TDH'yı ülke genelinde örgütledi. Partileşmeyip dernek statüsünde kalsa da TDH, Kılıçdaroğlu'ndan önce ciddi bir potansiyeli ifade ediyor, kimi anketlerde yüzde 10'un üzerinde gösteriliyordu.
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
Kaset skandalıyla Deniz Baykal devrilirken, Genel Sekreter Önder Önder Sav'ın yerinde ve zamanında müdahelesiyle CHP, genel başkan sorununu çözmekle kalmıyor, iktidar şarkılarını bestelemeye başlıyordu.
Sarıgül'ün hesabını bozan Gandi Kemal'in gelişinden çok Deniz Baykal'ın gidişi oldu. Sosyal demokrat kesimdeki anti Baykalcılık, parti içi demokrasi mağdurları üzerine bina ettiği siyasi strateji çöktü.
Ve çok güvendiği ekibi de çözülmeye başladı. 
Hem de en büyük meydan mitingini gerçekleştirdiği, çok önem verdiği, sosyal demokrasinin kalesi İzmir'den başlıyordu büyük çözülme.
TDH Ege ve İzmir Sorumlusu Hüseyin Aslan, CHP Kurultayı'ndan günler öncesinde ayrılacağını açıklıyor, Kılıçdaroğlulu CHP'ye övgüler düzüyordu.
Çok geçmeden Aslan ve arkadaşları TDH'yı terketti. Aslan'ın yerine limuzinci başkanlar konulsa da çözülme İstanbul, Ankara kadrosuyla devam etti. İzmir'de vitrine çıkardığı, elini kaldırdığı solun Hikmet Abisi'ni de içine alan ciddi bir zemin kaymasıyla karşı karşıyaydı artık Sarıgül.
SHP'nin, DSP'nin Gandi'li CHP'ye omuz attığı süreçte Sarıgül'ün alanı iyiden iyiye daralıyor, kadrosunun erimesiyle de yapacak bir şeyi kalmıyordu.
Baykal'ı çökerten kaset Sarıgül'ü de eritiyordu. Bornova Meydanı'ndan havalanan sarı kuşun boyası akmış, ak kuş, kara kuş belli olmuştu.
**
Ahmet Hakan Hürriyet'teki köşesinde övgüler düzmüş Sarıgül'e... 'Helal olsun' hesapsız, kitapsız çekildi' demiş...
İşte hesap ortada...
Sarıgül gibi kurt bir siyaset aktörü, değil beş yıllık emeği bir çırpıda çöpe atmak, hesapsız kitapsız adım bile atmaz. O nedenle bu işin içinde mutlaka ama mutlaka ince bir hesap vardır. Birilerinin dediği gibi Sarıgül'ün Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul adaylığı noktasında anlaştığını sanmıyorum.
Sarıgül'ün anlaşmayacağından değil, Gandi'nin bu türden pazarlıkların parçası olacağına inanmadığımdan...
Daha da ileri gideyim...
Altı tamamen boşalmış Sarıgül'ün çekilmesinin CHP'ye katkısı olacağı kanaatinde de değilim. Kamuoyundaki solda birlik görüntüsünü güçlendirmek dışında tabi ki...
İki yıl önce yola çıktığında çok ciddi görünüyordu. Önce 'Aralık'ta partiyi kuruyoruz' dedi. Sonra tarih Ocağın ilk haftasına, ardından ikinci haftasına sarktı.
Sonra Mart, Nisan...
En sonunda Haziran'da karar kılındı.
10-12 Haziran'da parti tamam dendi.
Hatta baskın seçime karşı, Yaşar Nuri Öztürk'ün kurduğu HYP ile 'Cem Uzan formülü' ile anlaşıldı...
Ve kaset patladı.
Baykal gitti, Gandi geldi.
Rüzgarın yönü değişti. CHP şaha kalktı.
Önceki anketlerde yüzde 7 ile 14 arasında ifade olunan TDH, anketlerin 'diğer' seçeneceğine düştü. Yani yüzde 3-5 aralığına...
Sarıgül'ün altı İzmir'den başlayarak boşaldı.
Gandi'nin gelişi sadece Recep Bey'i değil, Devlet Bey'i de Mustafa Bey'i sıkıntıya sokuyordu.
Önce direnmeyi tercih edecekti Sarıgül... CHP rüzgarına rağmen hem de.
Partisinin kuruluş tarihini 26 Haziran'a erteleyecek, genel başkanlığa bir emanetçi konulacak, Şişli koltuğundan kalkmamak için sahaya sözde 'Başbakan adayı' olarak çıkacaktı.
'Çekiliyorum' demeden bir kaç gün önce bunları söylüyordu meydanlarda... Sonra bir anda çekildi... 
Hem de Ahmet Hakan'ın dediği gibi, 'hesapsız, kitapsız'
Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Solda birlik havası için CHP'ye güç katan kahraman Sarıgül!
İnanalım mı bu hikayeye...?
İnanan inansın, ben biraz kuşkucuyum bu konuda...
Şimdi de benim teorime bakın...
Sarıgül'ün çıkışı CHP'yi elbette yaralayacaktı.
Ama Deniz Baykallı CHP'yi yaralayacaktı...
Gandi'li CHP'yi değil.
Gerek Sarıgül'ün gerekse araştırma şirketlerinin açıkladığı anketleri iyi okuyun... Özellikle oy dağılımlarına ilişkin bölümü...
Sarıgül'e oy veren kesimin bir önceki seçimde hangi partiye oy verdiğine ilişkin istatistiki verilere iyi bakın.
Yüzde 25 CHP, yüzde 60 AKP... Yüzde 5 diğer...
Değerler aşağı yukarı böyleydi...
Yani Mustafa Sarıgül'ün TDH'sı partileşip, seçime girmiş olsa, CHP'ye vereceği zararın iki katını AKP'ye verecekti.
Çünkü, Baykal'lı dönemde Anadolu'nun yüzde 70'inde zaten CHP yoktu.
Dolayısıyla Sarıgül'ün TDH'sı 2007'de AKP'ye kaymış merkez sağ, genç parti tabanına hitap ediyordu. İzmir'de bile yapılan anketlerde, Sarıgül'e gitmesi olası oylarda AKP oranı CHP oranı başa baş noktadaydı.
Sarıgül'ün (Baykallı dönemi kastediyorum) CHP'ye vereceği zarar, Batı ve Kıyı Ege Bölgesinden öte gitmeyecek, İç/Orta Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadoluda iktidar partisi AKP'yi aşağıya çekecekti Sarıgül'lü TDH.
En azından anketlerin söylediği buydu...
CHP'nin başına Kılıçdaroğlu'nun gelişi, 'Anti Baykalcılık' üzerinden Sarıgül'e kayan sosyal demokrat seçmenin rotasını değiştirmiş olabilir.
Bu durumun, Sarıgül'ün hedef kitlesinden en çok yüzde 20-25'lik bir kayba neden olacağını yukarıda söyledik ama AKP tabanından aldığı ya da alacağı varsayılan oyları etkileme ihtimalini hiç gözönünde bulundurmadık. Kimi anketlerde yüzde 15'lerde gösterilen Sarıgül, AKP tabanından koparacağı oylarla iddialı bir siyaset adamı olabilirdi pekala...
En azından birlikte yola çıktığı binlerce insanı yarı yolda bırakarak, güvenilmezlik çıtasını biraz daha yukarıya çıkarmamış olurdu böylelikle.
Neden tercih etmedi bu yolu?
Yeni dönemde yüzde 0,1'lik bir oya bile ihtiyacı olan AKP'ye, Başbakan'a zarar vermemek için olabilir mi?
**
Peki tüm bu senaryolar, bilgiler ışığında; Sarıgül'e aniden, sert bir fren koyan/koyduran neydi ve kimdi?
Kılıçdaroğlu ile yapılan 'büyükşehir adaylığı' pazarlığı mı?
Yoksa AKP ile yapılan başka pazarlıklar, AKP'den aldığı bilmediğimiz türden bir tehdit mi?
CHP'ye siyaseten zarar vermesi imkansızlaşan Sarıgül'ün AKP tabanından alması muhtemel oylar dururken, bir ileri iki geri hareketle aniden çekilmesi tüm bunları düşündürttü açıkçası bana.
Mehmet Ağar/Erkan Mumcu ikilisinin 'ANAYOL' fiyaskosunun perde arkasındaki pazarlıklar ve AKP'nin merkez sağın tamamını kaplayıp yüzde 47'ye ulaştığı 2007 sürecinde olanları hatırladıkça...
Erdoğan'ın yoluna çıkması muhtemel Sarıgül'ü bir şekilde durdurması çok da uzak bir ihtimal değil benim için. Sarıgül gibi bir belediye başkanı için aba altından gösterilecek küçük bir sopa bile yeterli olabilir böyle bir kararı aldırmaya...
Yoksa iki gün önce, 'Partimi kuracağım, seçime gireceğim' diye meydanlarda bağıran/yırtınan Sarıgül, iki gün sonra 'Parti falan kurmuyorum, Kılıçdaroğlu'na destek veriyorum' diyerek çekilir miydi?
**
Erdoğan'ın yolundan çekilirken, solda birlik kahramanı olur muydu?