GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Cemil DİRİM
YAZARLAR
30 Haziran 2012 Cumartesi

Sağlıkta herkes şikayetçi

Geçirmiş olduğum kaza sonrası yazdığım hastane izlenimleri ile ilgili çok sayıda mail aldım. Kamu hastanelerinin acil servislerinde yaşanan sıkıntılar kısa vadede çözülemeyecek gibi görünüyor. Son yıllarda İzmir’de hastanelerin çoğunun acil servisleri yenilendi ve modern bir hale getirildi. Ancak maalesef orada çalışan sağlık personelinin hasta ve hasta yakınlarına davranışlarında olumlu bir gelişme sağlanamadı. Okuyuculardan gelen çok sayıda mailden ikisine yer vermek istiyorum. İlk mail Hülya Ünalan Gedik isimli okuyucumuzdan, Hülya hanımın mailini biraz kısalttım ama maksadını anlatıyordur umarım.
 
“Sn Dirim,
Öncelikle geçmiş olsun. Bir gazetecinin nihayet bir normal hastaneye gidip aksaklıkları bir vatandaş olarak görmesi beni mutlu etti (elbette hasta olmadan gidip görmenizi daha çok tercih ederdim). En önemli sorunlarımızdan biri, bana göre, basın mensuplarımızın hekim arkadaşlarına muayene ve tedavi olup hastane yaşamından bihaber olmaları ve oturup konuyla ilgili sorun çıktığında ahkam kesmeleri. Umarım yaşadığınız olayları başka medya mensuplarıyla paylaşır ve onların da normal vatandaş gibi muayene ve tedavi süreçlerini yaşamalarını önerirsiniz. Bu şekilde belki daha anlamlı yazılar çıkar ve sorunların çözülmesine katkı sağlanır. Personelin mutsuzluğuna gelince: insan olma bilinci eksikliğinden kaynaklanıyor
 
Son zamanlarda(ki hep vardı, basına çok yansımıyordu) sağlık personeline(özellikle de hekime) saldırı arttı. Herkes hemen Sağlık Bakanlığını suçlamaya başladı (suçlayanları da araştırmak gerekmez mi?). Oysa sorun daha büyük ve derinde. Eskiden saldırı bu kadar çok değildi belki de, neden? Çünkü insanlar eskiden hak arayamıyordu hemen devlet memuruna hakaretten mahkemede soluk alınıyordu, sonuna kadar haklı olunsa bile.
 
Biz o günlerden bugün hak arayabilme aşamasına geldik. Ancak bize nasıl hak arayacağımız öğretilmediği ya da hakkımızı aradığımızda adalet tecelli etmediği için mafyavari davranmaya devam ettik, öncelikli sorunumuz bu.
 
Asıl soruna gelince:
Hastaneye yolu düşenler, bir yakınının koruması altında girip çıkmışsa zaten ne söylense boş... Ama bir acile gittiğinizde hastanız yatıyor ve etrafınızdaki sağlıkçılardan bir tanesi bile sizi adam yerine koyup açıklama yapmıyorsa, siz neyi beklediğinizi bilmiyorsanız ve soru sorduğunuzda azarlanıyorsanız ne yaparsınız(elbette dövün denmez)? Bana çözüm önerin.
Daha önce acil servislerde malzeme olmazdı(hasta sahipleri dışarda ararlardı), aletler olmazdı, tetkikler yapılmazdı, sedyeler iğrenç durumdaydı. Hasta yakınları kan ellerinde laboratuar arardı sonuçlar çıkmazdı, oysa şimdi hepsi tıkır tıkır işliyor, sonuçlar bilgisayarda, ama insan eksik!!!
 
Sağlıkta en önemli sorunumuz İLETİŞİM. Hemşirelik yüksek okullarında tıp fakültelerinden daha ağır eğitim veriliyor, hekimlerin altı yılda aldığından daha fazlası dört yılda yutturuluyor. Ama hemşireler herhangi bir okur yazarın yapabileceği işleri yapıyor ve bundan mutsuz ve mutsuzluğu hastaya yansıyor. Bilgi yüklü ama insani yeteneklerden uzak birileri olup çıkıveriyorlar. Oysa hekime yönelik şiddeti “hekim şimdi meşgul” demek yerine hastaya açıklamalar yapsa inanın hekime şiddetin yarısı çözümlenmiş olur.
 
Hekimler eksik eğitimin yanı sıra iletişim kurmaktan yoksunlar. Ecevit’in getirdiği tam gün yasası düzenlemeler yapılmadan kaldırılınca ve hocalara paralı muayene hakkı getirilince, tıp fakültelerinde eğitim bitti, tıp öğrencisi ve asistanlar başlarında hoca olmadan körleme muayene etmeye başladılar(elbette ki bu tüm hocalara mal edilemez ama benim gördüğüm yerlerde %90 civarında tablo olumsuz oldu). Eksik bilgi ve hastayı nasıl muayene edeceğini bilmediğinden artık hastaya dokunmadan sadece soru sorarak bilgi alan hekim türedi, oysa elle dokunmadan muayene tam olmaz. Bilgi ve beceri eksik olunca hastaya yaklaşamayan, hastayla iletişim kuramayan(zaten tıp fakültelerinin de böyle bir kaygısı yok) hekimler çoğaldı. Hastaları birer maket gibi görüp, otur kalk, yap, getir –götür diyen bir yaklaşım başladı. Hasta Hakları öncesinde bu sorun yaratmıyordu ama artık hastalar insan olduklarının ve hakları olduğunun farkına varınca işler karıştı. Hekimler hatalarını araştırmak yerine hastayı suçlu görmeyi tercih ediyorlar. Oysa aynı hekimler özel hastanelerde daha ağır koşullarda hastaya kral gibi davranıyorlar. Peki özelden aldıkları maaş devletten aldıklarından daha mı değerli? Bugünkü yaşanan şiddet geçmişin birikimi ama üstüne günümüzdeki yanlış uygulamalarda ilave olduğundan sorunların temeline inilmedikçe çözülmeyeceğini düşünüyorum.
 
Yurt dışında acillerde kavga olmuyor, neden biliyor musunuz? Her aşamada insanlar bilgilendiriliyorlar. Acile gelen hastaları karşılayan, ilk muayenesini yapan onları dinleyen ve sıraya koyan, uzun yıllar içinde tecrübe kazanmış acil hemşiresi(triage) var. Hemşire aciliyete göre sıraya koyuyor ve şunu söylüyor: ben sizi hastalığınızın aciliyetine göre sıraya koydum ama sizden daha acil biri geldiğinde onu öne almak durumundayım belki birkaç bekleyebilirsiniz” O hastalar bekliyor arada bir gelip muayene sırama daha çok var mı diye soruyor. Ve hastalar hemşirenin görüş alanı içindeki banklarda oturuyor gerekirse hemen müdahale edebilmek üzere. Kanada’da bir acil servisteki üç günlük gözlemimde yaşadıklarımı aktardım.
 
Özet sorun: Sağlık personelinin iletişim ve eğitim eksikliği.
Ben de hemşirelik YO mezunuyum, yazdıklarım içlerinden birinin eleştirisi.”
İkinci mail ise Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan bir memurdan geldi. İsminin açıklanmasını istemediği için ismini vermiyor ve o mailden kısa bir bölümü sizlere aktarıyorum.
 
“Sayın Cemil Dirim birinci elden başlıklı köşe yazınızı okudum. Yazınızda Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile ilgili çalışanların mutsuzluğundan bahsettiğiniz ve orada normal sade vatandaş olmanın zorluklarından bahsediyorsunuz bu düşüncelerinize katılıyorum, ben o hastane kadrosunda çalışan bir memurum. Ama o hastanedeki iş mantalitesinden, eski bir SSK hastanesi olmasından, personelin yıllarca orada çalışmış olmasından, rotasyona tabi olmadan sadece orada çalışmış olmasından, sonradan gelen özveri ile çalışan ve ünvanının hakkını vererek, ünvanına göre çalışmak isteyen personeli çalıştırmayarak,   mobing uygulayarak görevinin ve ünvanının dışında çalıştırmaya zorlanmaları oradaki iş verimini ve kalitesini düşürmektedir, birde oradaki yöneticilerin sağlık bakanlığının misyonunu ilke edinmeleri gerekir, yeniliklere ayak uyduracak yöneticilerin (müdür, müdür yardımcısı, başhekim yardımcılarının) görevlendirilmeleri ile çağdaş, kaliteli, hizmet verilebilir. Yöneticilerin, başhekim yardımcıları, müdür yardımcıları, müdürlerin ama muhalefet partisi gibi muhalefet yapmadan, siyasi bakışlarını belirtmeden, bakanlığın politikalarını uygulayarak hizmet verebilirler, vatandaşa ancak insan gözüyle bakarak hizmet verilebilir. Çalışanlar arasındaki bizim sendikalı, bizim sendikadan olmayan ayrımcılığın giderilerek verimliliği artıracak yaklaşımların uygulanması ile iyi, kaliteli hizmet verilebileceği kanaatindeyim. Yazınıza istinaden Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile ilgili görüşlerimi ve oradaki olumsuzlukları belirtmek ve sizinle paylaşmak istedim. Saygılarımla”
 Görüldüğü gibi sadece hastalar ve hasta yakınları değil, sağlık çalışanları da mutsuz ve şikâyetçiler. Sağlık Bakanlığı hastanelerin alt yapısını yenilemek için gösterdiği çaba kadar bu sorunların nedenini de araştırmalı ve çözüm bulmalı. Yoksa biz sağlık çalışanlarından onlar da bizden şikayet etmeye devam ederler ve sorun çözümsüz kalır.
 
Not: 1) İşimiz gereği sağlık sektöründeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yapılan yanlışları eleştirirken doğru ve güzel yapılan işleri de takdir etmezsek hatalı davranmış oluruz. İzmir’de İl Sağlık Müdürü Mehmet Özkan ve ekibinin çalışmaları sayesinde kaosa dönüşebilecek pek çok yeni uygulama problemsiz atlatıldı. Görevini başarıyla yapabilmek için mesai saatleri dışında da olağanüstü gayretle çalışan Mehmet Özkan’ı ve ekibini tebrik etmek istiyorum.

2) Bundan sonra sorun yaşadığım sağlık kurumlarını olduğu kadar beğendiğim sağlık kurumlarını da yazmaya karar verdim. Çünkü sadece eleştirmek yetmiyor. Başarılı işler yapanları da takdir edip teşvik etmek gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda tedavi amacıyla gittiğim Konak’ta ki İzmir Eğitim Diş Hastanesinden bahsetmek istiyorum. Prof. Dr. Necmi Gökay’ın göreve geldiği günden bu yana adım adım hastanenin çehresini nasıl değiştirdiğini izledim. Sayın Gökay, fiziksel olarak hastanenin çehresini değiştirmekle kalmamış, saat gibi işleyen bir sistemi de uygulamaya koymuş. Tüm yoğunluğa rağmen her şey gerektiği gibi yapılıyor ve probleminiz çözülüyor. Başhekim Necmi Gökay’ı tebrik ediyor ve başarılar diliyorum.