GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Nisan 2010 Pazartesi

Patlıcan-musakka dengesi!

Hayatta en kötüsü nedir biliyor musunuz?
Anlaşılamamak.  Dün kaleme aldığım ’‘Tek adam olsan ne yazar?’’ yazısında anlatmaya çalıştıklarımı birileri yine anlamamış. ’¶
Yazının girişindeki ’‘CHP’’yi önemsiyoruz’’ ifadesine rağmen.
Aldığım çok doğru tepkilere karşın, yanlış anlaşıldığımı ortaya koyan telefon, e-posta ve yorumlar da aldım.
Öncelikle belirtmeliyim ki;
Gazetecinin görevi birilerine yağ çekmek, gönülleri hoş tutmak değildir.
Evet, bazen o da gerekebilir.  
Ki Sayın Baykal için bunu onlarca kez yapmış bir gazeteciyim.
Altını çiziyorum.
SAYIN BAYKAL, 'YAŞAYAN EN DÜRÜST, EN TÜCRÜBELİ VE DE GÜVENİLİR' liderlerden biridir.
Sayın Devlet Bahçeli de öyle’…
Ama yetmiyor. Dürüst olmak, tecrübeli olmak hatta ’‘iyi’’ olmak’…
İktidara getirmiyor, başbakan yapmıyor, sandıktan çıkarmıyor adamı’…
Gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor, ’‘iyiler cennete’’ demek gerekiyor bazen.
Çünkü ’‘patlıcan-musakka’’ dengesini iyi kurgulamak, musakka yapmaya soyunmadan, patlıcanı iyi tartmak, mutfağa öyle girmek gerekiyor.
Mesela, CHP’’nin 18 yıldır iktidara gelememiş olması da benim değil, Sayın Baykal’’ın gerçeğidir öncelikle.
Bizler bu gerçeği sorgulamak, nedenlerini olabildiğince objektif şekilde ortaya koymak zorundayız. Sayın Baykal da gelinen noktada bu konuda ciddi bir özeleştiri yapmak zorunda.
Suçu Türk halkına, seçmene, imamlara, ABD’’ye, Fethullah Hoca’’ya, tarikatlara atmadan önce’… Çünkü bu işin kolayına kaçmak olur.
İddia ediyor ve yineliyorum’…
Sayın Deniz Baykal, CHP’’deki iktidarı için harcadığı enerjinin yüzde 10’’unu Türkiye’’de iktidar olmak için harcasaydı, bugün AKP iktidarından söz ediyor olmazdık.
’‘Başbakan Baykal’’ diye başlayan haberler okur, yazılar yazıyor olurduk hatta.
Ama ne yazık ki yıllarca kurultay/kongre hesabı yapma adına attığı adımların bedelini ödüyor bugün.
Kendini Türkiye’’ye anlatmakta zorlanıyor.
Çünkü en başta CHP’’liler hırpalıyor Sayın Baykal’’ı.
Onu AKP’’lilerden bile önce yerden yere vuran, kapalı kapılar ardında, kahvehanede, dost sohbetlerinde demediğini bırakmayan CHP örgütüdür.
Biz ya da ben değiliz.  
Çünkü herkesin ayağına şu veya bu nedenle basmışlığı var Sayın Baykal’’ın.  
Kimini partiden atmışlığı, kimini bir makamdan etmişliği’…
Tutarsızlıkları hatta’…
Dün partiden attıklarına bugün rozet takışı, sahiplenişi, makam/mevki sahibi yapışı’…
Bütün bunlar Baykal’’ı CHP örgütünün gözünde ’‘istenmeyen adam’’ ilan etmeye yetiyor.
’‘Baykal gitse CHP iktidar olur’’ şeklindeki ifadeler de bana ait değil.
Bu konuda propaganda yapan da ben olmadım.
Aksine Baykal’’ın CHP’’de ’‘şu anda’’ alternatifi olmadığının altını çizdim hep. Tabi ki bu alternatifsizlikten Baykal’’ı da sorumlu tutmak suretiyle’…
**
Sözün özü;
Sayın Baykal, AKP iktidarının Türkiye’’yi götürdüğü noktayı göre göre halen partideki iktidarını korumak için çaba sarf etmektedir.
İki yıl önce bir seçim arifesinde yapıp, önümüzdeki kurultayda yürürlüğe koyma kararı aldığı ’‘tüzük değişikliği’’ sosyal demokrat bir partinin genleriyle oynamak, yerden yere vurduğu AKP modelini aynen kopyalamak değildir de nedir?
Sadece tek bir Türkiye var arkadaşlar.
Ve her şey, her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Birilerinin bu gidişe ’‘dur’’ demesi gerekiyor.
İstibdat dönemlerini aratmayan baskıya son vermek, tek başına iktidarı devletin sahibi gibi gören anlayışı ortadan kaldırmak durumunda olduğumuza inanıyorum.
Bunu yapmanın tek bir yolu var.
Sandık’… Sandıkla gelenler, sandıkla gitmelidir. Demokrasinin gereği budur.
Bunu yaparken de elimizi, yüreğimizi gerekirse kafamızı taşın altına sokmaktan imtina etmemeliyiz.
TBMM’’de 4 siyasi parti var.
Biri ayrılıkçı Kürt partisi BDP.
Alternatif girişimlerde henüz ’‘tık’’ yok.
Sarıgül kaçak güreşiyor, Cindoruk’’un enerjisi yetmiyor.
MHP ve CHP paralel çizgide, düzgün doğrusal bir harekette’…
Başbakan Erdoğan’’ın ’‘ustaca’’ oluşturduğu gündeme takılıp kalıyorlar. 
Ne yazık ki böyle’…
Önümüzdeki genel seçimde yine aynı manzarayla karşılaşmamak için ben en son söylenecek sözü en baştan söylüyorum.
Uyanık olun’…
Başbakan’’ın oltasına takılıp aylarca altı boş gündemlerle enerji tüketmeyin.
Genel başkanlık koltuğunu koruma içgüdünüzü artık lütfen bu ülke için de harekete geçirin.
Sahaya inin’…
Meydanları doldurun.
Efsunlanan, uyutulan halka gerçek gündemlerini gösterin.  
Ekonomiyi, işsizliği, yoksulluğu, çaresizliği anlatın.
Büyük fotoğrafı ortaya koyup, bu milletin umudu olmayı deneyin.
İstemezük mantığından kurtulun.
Doğruyu yapan AKP bile olsa yanında olun.
Ki yanlışı anlattığınızda daha iyi anlaşılsın.
İnandırıcılığınız olsun.
’‘Çarşı her şeye karşı’’ mantığından artık kurtulun.
Parti içi demokrasiyi tesis edin, demokrasinin kestiği parmağa acımayın.
Bırakın er ya da geç denge sağlanacak, hak yerini bulacaktır.
Daha da ötesi umut verin umut’…
’‘Ben daha iyi yönetirim’’ noktasında halkı ikna edin.
Sokağın dilini konuşun, salon siyasetini bırakın.
Karaoğlan gibi minibüsle yollara düşün, Demirel gibi şapkanızı alıp meydanlara akın.
Oval ofislerde oturup, kurultay/kongre hesabı yaparak ancak bu kadar oluyor işte.
18 yıl yetmedi mi?
Türkiye’’nin 18 yıl daha beklemeye takati yok.
Gerekirse çekilin kenara, zirvede bırakın.
Tüzüğe bir madde daha ekleyip, ’‘Onursal, ebedi’’ genel başkan ilan ettirin kendinizi’…
 
Not: Aslında bugün Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol’’u kaleme alacaktım. Yarına kaldı.