GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Ocak 2016 Cuma

Oğan ve Akşener’in enerjisi…

Normal ve sağlıklı demokrasilerde en önemli kural, gerektiğinde gereğinin yapılmasıdır.
Halk yani seçmen gerektiğinde gereğinin yapılacağını bilir. Buna inanır. Türkiye’de mi? 5 yılda 6 kez seçim kaybeden her seferinde en yakın rakibinin ancak yarısı kadar oy alabilen, partisini belirli bir oy yüzdesine hapseden ana muhalefet lideri başarılı kabul edilir. Hatta hesap sorulması icap eden kurultaya neredeyse rakipsiz girer.
Soruyorum sizlere…

Alternatifsizlik girdabında inim inim inleyen Türk siyaseti için Kılıçdaroğlu’nun bir kurultay daha kazanması ne ifade eder?

Yaraya merhem olur mu?  
Yahut 2002’den bu yana çıktığı tüm seçimlerde kaybeden Bahçeli’nin koltuğunu koruması…
Yanıtım şudur. Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin koltuklarını koruyor olmasından en fazla memnuniyet duyacak kişi Reis-i Cumhur Hazretleridir. Yani Recep Tayyip Erdoğan…
Kaldı ki Erdoğan da bu durumu bazı kereler mikrofon önünde de itiraf etmiştir. Özellikle de yüzde 25’i geçemeyen bir CHP’den ve de liderinden duyduğu memnuniyeti…
-Efendim kim gelecekmiş…
Kılıçdaroğlu’nun yerine adam/aday bulunamıyormuş. Koltuğu dolduracak bir alternatif yokmuş falan… Hal böyleyse vah halimize… Vah ki ne vah…

*

PM-MYK ya da YDK gibi üst kurullara aday değilseniz… CHP’deki iç hesaplaşmaları takip etmekten garip bir haz almıyorsanız. Liderin sorgulanmadığı hatta yüzde 25’in başarı kabul edildiği bu kurultayın sizin için de bir anlamı olmayacaktır.
-Efendim bu kurultayda PM bir sonrakinde lidere odaklanılacakmış.
Görünen o ki 2016 CHP için kurultaylar yılı olacak. Yani ölme eşeğim ölme yılı… Önce tüzük ardından program için toplanacak CHP kurultayları bir bakarsınız şapkadan tavşan çıkarmış.  Kim bilir?
CHP kurultayına şimdilik nokta koyalım. Ortaya çıkacak PM fotoğrafına dair Pazartesi gününden itibaren kalem oynatmaya devam ederiz nasılsa.. Kim kazandı/kim kaybetti penceresinden.

*

Gelelim 1 Kasım sonrasında beni asıl heyecanlandıran gelişmelere…
Yani Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki değişim hareketine…
Kah sosyal medya üzerinden örgütlenen (Beyaz Çorap Hareketi vb) yapılar kah mahkeme kararıyla partiye dönen adaylar kah Bahçeli’nin garip çıkışlarıyla renkli-hareketli bir süreç izliyoruz. Hatta MHP gibi ‘siyah-beyaz’ bir parti için fazlasıyla renkli…
Her değişim sancılıdır, zordur. Ama MHP lideri Bahçeli’nin muhalefeti püskürtmek için kullandığı dil, delegenin iradesini açıkça görmezden gelen hali değişimin ne denli sancılı olacağını gösteriyor.

Ama görünen o ki değişimin vakti zamanıdır.
Bahçeli ne yaparsa yapsın kurultay kaçınılmaz görünüyor. Hem kurultay hem değişim…
İzmir gibi ‘çakı’ delegenin olduğu bir kentte bile imzacıların yüzde 40-50 oranına ulaştığı söyleniyorsa varın gerisini siz düşünün… Başta Müsavat Dervişoğlu olmak üzere çok sayıda eski il başkanının açıktan destek verdiği süreçte imzacılar arasında mevcut ilçe başkanlarının da olduğu biliniyor. Mesela Buca İlçe Başkanı Ali Karakuş...

Tam 543 imza şu saatlerde genel merkeze ulaştırılmak için yola çıktı.
Gerisi Bahçeli’nin bileceği bir iş… Siyasi partiler kanunu açık… MHP için ayrı bir kanun yoksa kurultay kapıda… Bahçeli dirense de muhalefet kararlı… Mahkemeden alacaklar kararı…

Peki, MHP kurultay sürecini bu denli heyecanlı yapan nedir?
Birincisi Türk siyasetinin içinde bulunduğu açmazdır. Yani alternatifsizlik… Seçmen sıkışmış durumda… Yeni bir parti, yeni bir lider, yeni bir umut, yeni bir kapı arıyor.
MHP kurultayı bu açıdan umut vaat ediyor. Hatta CHP kurultayının bile vaat etmediği umudu besliyor diyebiliriz. En azından kararlı üç genel başkan adayı var Bahçeli’nin karşısında…
CHP’liler 5 yıllık genel başkanlarına yüzde 25’in hebasını soramıyorlar ama onlar her gün bulundukları platformdan çatır çatır hesap soruyorlar lider doktrini olan bir hareketin başına.  MHP gibi bir partiyi TBMM çatısı altında HDP’nin de altında bir sandalye sayısına hapsetmenin hesabını soruyorlar en başta…

İkincisi Bahçeli’nin alternatifleri olarak ortaya çıkan isimler bu kez umut vaat ediyor. Bahçeli karşısında birkaç kurultay kaybeden Koray Aydın’ın teşkilat için farklı bir anlamı olabilir. Ama Sinan Oğan ve Meral Akşener’in enerjisi MHP teşkilatının da ötesinde geniş bir kitleyi aydınlatıyor.

Özellikle de merkez sağ geçmişi bilinen Akşener’den beklenti çok yüksek.
Mesele Bahçeli’nin devrilmesi MHP’nin ele geçirilmesi falan değil…
Mesele Akşener’in MHP’ye katacağı yeni oylar ve olası iktidar umudunun artması…

Peki, her şeye rağmen hiçbir şey değişmezse ne mi olur?
Kılıçdaroğlulu CHP’nin ne yaparsa yapsın yüzde 25’e hapsolduğu, son gelişmelerin ardından HDP’nin tamamen marjinalleştiği hesaba katılırsa çok şey… İktidarın milliyetçi damarını hiç olmadığı kadar şişirdiği bir ortamda ayağına kadar gelen değişim talebini karşılayamamış bir MHP’yi TBMM’de HDP’nin gerisine düştüğü 1 Kasım’dan daha kara/beter günler beklemektedir.

Sadece MHP’yi mi? Şöyle söyleyelim, yanıtı siz verin… HDP’nin bu denli marjinalleşip köşeye sıkıştığı, iktidarın milliyetçi söylemlerle son vitese taktığı ortamda yapılacak bir erken seçimden çıkacak fotoğrafı düşünün…

Kendi adıma MHP ve HDP’nin barajı geçtiğini göremiyorum. Böyle bir tabloda CHP yüzde 30 alsa ne yazar? Rakibi iki katını aldıktan sonra…

Ardından gelsin başkanlık sistemi… Şimdi siz söyleyin. Benim gördüğümü Külliye görmüyor mudur? Görüyorsa yeni bir seçim için düğmeye basılması an meselesi midir değil midir? Hazır başkanlık sisteminin önündeki iki engel barajın altına itilmişken…
Daha ne diyeyim…