GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
8 Ocak 2016 Cuma

Aytun Çıray nereye koşuyor?

İlçe başkanlarının ayrı il başkanın ayrı telden çaldığı, vekillerin,  başkanların medya üzerinden kapıştığı, yaklaşan kurultay öncesi genel başkan adaylarının kıpraştığı dahası her kafadan bir sesin çıktığı bildiğiniz CHP’de biri var ki özellikle son süreçte ayrı bir parantezi ziyadesiyle hak ediyor.

İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray…
İzmir siyasetinin son çeyrek yüzyılında var olan bir siyasetçi. Merkez sağ bürokrasisinde parlayan yıldızı onu genç yaşta müsteşar, başbakan danışmanı gibi önemli koltuklarda görmemizi sağladı. Ama aktif siyaset denemelerinde şansı yaver gitmedi. Bir keresinde ön seçimden bile çıktı ama genel başkan engelini aşamadı.

Merkez sağın 2002’deki çöküşünü kabullenmekte zorlananlardan biriydi. Uzun süre ANAP-DYP  çizgisini korudu. Bir ara ayaklanmaya çalışan merkez sağda liderlik mücadelesi bile verdi. Ama Süleyman Soylu’nun seçildiği Demokrat Parti kurultayında aday olmaktan salonda vazgeçti.
Vekillik kısmeti onu Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki Yeni CHP’de bulacaktı. Kaderinde 20 yıl karşısında siyaset yaptığı CHP’ye geçip vekil olmak da vardı. Kılıçdaroğlu’nun memleketi Ödemiş’e kadar gelip ona özel rozet takması olay olmuştu. Sözüm ona tarım mitingi yapıyordu CHP. Ama herkes anlamıştı ki “20 dakika süren çiftçi mitingi” Aytun Bey’in rozet töreni için uvertür bir gösteriydi.

İşte o zaman anlaşılmıştı Çıray’ın CHP’ye katılışının arkasında sadece Merhum Demirel’in olmadığı… Kılıçdaroğlu ile Ankara bürokrasisinde başlayan ‘Müsteşar-Genel Müdür’ ilişkisinin bu transferde ne denli rol oynadığı… 
Çünkü vekil olmakla da kalmayacaktı Çıray…  PM Üyesi, MYK üyesi ve de Genel Başkan Yardımcılığı gibi önemli görevlere de getirilecekti kısa süre içinde.   Ve de adı 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde Büyükşehir Adaylığı için 40 yıllık CHP’lilerden fazla geçecekti. Hatta Kılıçdaroğlu ile çıktığı bir Amerika gezisinde bir gazeteci Kılıçdaroğlu’na aynen şöyle soracaktı.
“İzmir adayınız Aziz Kocaoğlu mu yoksa Aytun Çıray mı?” Hem de canlı yayında…
Sezar’ın hakkını teslim etmek gerekirse; Aytun Çıray çalışkan ve de üretken bir siyasetçidir. En çok soru önergesi veren, TBMM kürsünden en kritik ve de ateşli konuşmaları yapan, sıcak gündeme ilişkin hızlı hamlelerle öne çıkmayı başaran bir siyaset adamı… Siyasetin hakkını verir yani.

Mevkidaşları mışıl mışıl uyurken,  uzun yıllar sıcak gündem üzerine pek çok gazetede kalem oynatmış olmanın da avantajıyla soru önergesini, kanun teklifini çarçabuk hazırlar. Hatta son dönemde basın bültenini bizzat kaleme alıp sabahın erken saatlerinde haberleştirilmiş metinleri yüzlerce medya organına ulaştırmayı başarıyor. Bu kadarıyla da kalmıyor tabi ki… “İyi bir siyasetçi aynı zamanda iyi bir ilişki yöneticisidir” kuralına uygun olarak medyada yıllara dayanan ilişkilerini gün içinde günceller. Ve bazılarının servet harcayarak yapamadığı PR’ın on katını birkaç merhaba ile yapar.

Kimilerine göre kurnaz kimileri için fazlasıyla zekidir. Siyaseti satranç oynar gibi yapar. Çoban matını çok sever… Kim ne derse desin son 5 yılda CHP’nin hakkında en çok konuşulan isimlerinden biri olmayı başarmıştır.  

Bizim bugün ona özel bir parantez açmamızın nedeni son İzmir kongresinin ardından yaşananlar değil. Dahası sadece o değil. Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun onun da isminin yer aldığı bazı vekillerin/başkanların kendisiyle ilgili ‘ince planlar’ peşinde koştuğunu söylemesi tabi ki önemli. Hem Kocaoğlu’nun söyledikleri önemli hem de onun Yeni Asır ve Sözcü’deki röportajlarında Kocaoğlu’na verdiği yanıtlar...

Lakin Aytun Çıray nereye koşuyor sorusunun sorulması için daha fazlasına sahibiz. Mesela mı?
 1 Kasım seçimlerinden sonra yapılan Parti Meclisi’nde yaptığı konuşma başlı başına bir milat bizim için. Açıkça yüzde 25’in hesabını soruyor Aytun Bey… Hem de Kılıçdaroğlu’nun yüzüne karşı. Partinin hakim yapılarını özellikle de CHP’yi sola çekmeye çalışanları yaylım ateşine tutuyor.

Bir nevi manifesto! Başkaldırı  bildirgesi sanki.. Sonraki süreçte yaptığı basın açıklamaları, kongre konuşmaları aynı doğrultuda. Sanırsınız CHP’den ayrılmak için gerekçe arıyor. Yahut alternatif bir siyasi hareketin zeminini kazıyor.

Usta Gazeteci Uğur Dündar’ın en sık konuştuğu, en çok desteklediği isimlerin başında geliyor. Son röportajı bence olay… Ankara Vekili Aylin Nazkıaka’nın basına sızdırdığı ‘TBMM’deki odasından Atatürk resmini indiren CHP’li vekil’ meselesinin altını çiziyor mesela…
“Atatürk’ü duvardan indiren CHP’li vekili kulağından tutup kapının dışına koymak lazım” cümlesi Kılıçdaroğlu’na açık bir ültimatom niteliğinde.  CHP’nin apoletli MYK üyelerinin, genel başkan yardımcılarının hatta genel başkanın sus-pus olduğu konuda Çıray’ın yüksek tirajlı bir gazete üzerinden konuşmasının altını çizmek lazım.  

Birileri diyor ki Aytun Çıray bu meseleyi neden kaşıyor? Adı sanı belli olmayan, Nazlıaka’nın iddiasından öte anlamı olmayan bir konuyu böylesine öne çıkarmaktaki gaye ne?
Belki de soru yanlış soruluyor.

Aytun Çıray niye soruyor değil de neden sadece Aytun Çıray soruyor şeklinde sorulmalı soru. Eğer CHP’de Atatürk’ün resmini TBMM’deki duvarından indiren bir vekil varsa CHP Genel Başkanı işi gücü bırakıp, koltuğunda oturduğu Atatürk’e yapılanın hesabını sormalıdır. Yoksa da böylesine büyük bir  iddiayı ortaya atanların icabına bakmalıdır.

İkinci olarak;  o röportajda Yeni CHP’yi yerden yere vuruyor Çıray… Yeni değil yenilenmiş CHP tezini ortaya atıyor. Oysa ki Yeni CHP tezi Kılıçdaroğlu’nun var ettiği, savunduğu, omuz verdiği bir tezdi. Hatta Kemal Bey bu tezini parti içinde Önder Sav ve ekibine yönelik tasfiye hareketinden hemen sonra canlı yayınlarda ortaya koymuş sonraki süreçte Yeni CHP’yi yaratmak için sonradan bir çoğuyla ters düşeceği onlarca akademisyen, yazar-çizer takımını partinin en üst yönetim kademelerine getirmişti. Hüseyin Aygün’den, Sezgin Tanrıkulu’na, Binnaz Toprak’tan  Gülseren Onanç'a kadar onlarca  isimden söz etmek mümkün… Hatta Yeni CHP kompozisyonunda Aytun Çıray ve 20’ye yakın merkez sağcıyı da saymak mümkün. Ki Kılıçdaroğlu halen daha kafasındaki Yeni CHP tablosunu tamamlamaya çalışıyor. Milli Görüşçü Mehmet Bekaroğlu hamlesini bu kapsamda atılan son bir fırça darbesi olarak kayıtlara geçiyorum kendi adıma. Yoksa bildiğimiz klasik CHP’de Bekaroğlu’nun yer alması mümkün müydü? Biliyorum ki Aytun Çıray gibi zeki, kurnaz ve de tecrübeli bir siyaset adamı yaş tahtaya basmaz. Yani kendisini CHP’de var eden Kılıçdaroğlu’nun  en bilindik icadı olan ‘Yeni CHP’ kavramına savaş açmadan önce en azından birkaç kez düşünür. Düşünmüyorsa vardır bir bildiği… Yakında çıkar…

Hatta bir dönem mecliste yan yana oturduğu Hüseyin Aygün’ün Atatürk’ü neredeyse ‘Dersim katliamcısı’ olarak ilan ettiği süreçlerdeki suskunluğuna bakarak Nazlıaka’nın iddiasından öte anlamı şimdilik olmayan bir vekile bu denli yüklenmesini de pek çok açıdan manidar bulanlarınız olabilir.

Gerek PM’deki konuşmasında gerekse de son röportajında partiyi sola çekmeye çalışanlara adeta savaş açan Çıray’a soruyorum. “CHP’deki solculara karşı mısınız?”
-
Hayır diyor. “CHP’yi light HDP’ye dönüştürmek isteyenlere karşıyım’ diye devam ediyor.
CHP’nin kurucu misyonuna dikkat çekerek, kurucu irade, özellikle de Atatürk hassasiyetinin altını kalın bir şekilde yeniden çiziyor.

Kocaoğlu’na yanıt verirken kullandığı ‘Şans, kader –kısmet kotası’ sözünü hatırlatıyorum bu kez.
Bu konuda daha fazla konuşmak istemediğini ifade ediyor. Doğrusunu da yapıyor aslında. Başkan Kocaoğlu’nun ona karşı söyledikleri ne denli yanlışsa onun bir ömür CHP çizgisinde kalmış, bir kez meclisten iki kez sandıktan çıkmış, yüzde 57’leri görmüş bir belediye başkanı için ‘şans-kader kısmet’ küçümsemesi o kadar yanlıştı. ‘Nefsi müdaafa’ da dese bence o yanlışı çoktan fark etti Aytun Çıray…

Sonuç  olarak; siyasetin hakkını veren ama hesabını kitabını da en ince detayına kadar yapan bir siyasetçiden söz ediyoruz. Ve birçok açıdan köşeye sıkışmış.
Solculara göre sağcı, sağcılara göre solcu… Bir nevi Alamancı.
*
Neyse… Daha fazla uzun etmeyelim. Ama Çıray’ı izlemeye devam edelim. Hele bi kurultayı görelim. Sonrasına bakarız…