GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Temmuz 2011 Çarşamba

Modern cemaat yaşamı veya medeniyetsizlik üzerine…

“Niçin cemaat?”
Bataille’ın bu soruya verdiği yanıt şöyle başlar; “Her varlığın temelinde bir yetersizlik ilkesi vardır...”
İşte bu yetersizlik ilkesinden hareketle; cemaatin temelinde varoluşun eksik olma veya tam olamama halinin var olduğunu söyleyebiliyoruz.
 
İnsani yetersizliğin asla tatmin olmayan talebi nedeniyle; eksiklik, insanı aşırılığa sürüklüyor. Bu aşırılık kozmopolit yapıya, yani medeniyete karşı duruş olarak tezahür edebilir. Cemaat kardeşliğinin kendini şehrin kozmopolit yapısına, şehirdeki yabancıya kapatmasını, aşırılık durumuyla açıklamak mümkündür.
 
Şehir, yabancılarla karşılaşmanın kuvvetle muhtemel olduğu beşeri yerleşim alanı olarak tanımlanıyor.
Şehri ve medeniyeti var eden kozmopolit yapıdır; yani, şehirdeki yabancı. Kendini bu yabancıya kapatan toplum, cemaatleşen toplumdur.
Cemaatleşen toplum, medeniyet ile sorunlu hale gelir.
Cemaatleşen toplumda mahremin öne çıkışı, daha az sosyalleşmeye yol açar.
 
Yetersizlik, insanın kendini fırlatıp attığı cemaat yaşamına tutunabildiğinde, cemaate bağlanmak, kendinden vazgeçmek ve kendini sunmaktır: Kendini geri dönüşü olmaksızın ve sınırsız bırakmaya vermek. Yani, kurban etmek. (‘Kurban etme’nin buradaki anlamı öldürmek değil, kendini vermek, kendini bırakmaktır.)
 
Modern cemaat yaşamındaki kardeşliğin saptırılmasına, içe katederek oluşan aşırılık haline, ‘medeniyetsizlik’ diyoruz.
Bir başka deyişle; “Kendini başkalarına yüklemek, medeniyetsizliktir.”
 
Cemaatleşen toplumun şehre ve medeniyete karşı duruşunu değiştirecek proje, onları merkeze çekmek ve iktidar zümresine dahil etmek üzere yürürlüğe konmuştur.
Ülkede şu an için yaşanmakta olan sıkıntıların temelinde, değişim adına kamusal yaşamın yeniden yapılanmasına yönelik izlenen yeni siyaset anlayışı yatmaktadır.
 
Değişime dayalı politikaların kısa vadede toplumu dindarlığın baskısı altında tuttuğu doğrudur. Ancak, merkeze çekilen bu çevreler sisteme dahil oldukları ve dünya nimetlerinden yararlandıkları sürece değişecekler ve değer yargılarını gözden geçirme ihtiyacı duyacaklardır. Yeni hayat koşullarında, cemaat yaşamından uzaklaşarak şehirde medeniyete karışan insanın burjuva toplumunun bir üyesine dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Orta veya uzun vadede değişimden beklenen budur.
 
Koskoca islam medeniyetini görmezden geldiğimi söyleyenler olacaktır. Medeniyetin tek olduğunu düşünüyorum. Kitap getiren dinlerin hepsi aynı kaynaktan beslenmiştir. Aynı medeniyete aittirler. Kültür farkını, farklı uygarlık gibi anlamamak lazım.
 
İktidar zümresine dahil olan dindarlar, iktidar nimetlerini tatmaya başladılar; çevreden merkeze doğru geliyorlar ve zenginleşiyorlar, tüketim toplumu ile tanışıyorlar.
Örtünerek de olsa, bir kere sokağa çıkmış bulunan kadınlar evlerine döndükleri zaman, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Ali Şeriati’nin ardılı İhsan Eliaçık, durduk yerde; “abdestli kapitalistler” demedi.