GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Şubat 2015 Pazartesi

Keşke!

Tam 7 Haziran’a odaklandığımız, seçimi ve adayları düşündüğümüz bir anda gündem Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması için düzenlenen anlı şanlı ‘Şah Fırat Operasyonu’ ile allak bullak oldu.
Doğru muydu yapılan yanlış mı?
Aslında bölgede yaşananlara bakarak bunun geç atılmış bir adım olduğunu söylemek bile mümkün.
Mezhebine-nesebine bakmadan kelle kesen, insanları kafeslere koyup canlı canlı yakan, silahsız esirleri toplu halde kurşuna dizen, kadınlara/kızlara sırf başka bir inanıştan, etnik/dinsel kökenden diye seks kölesine dönüştüren, köle pazarında satan ve gelinen noktada adeta şeytani bir canavarı andıran IŞİD’in Kobani bozgunundan sonra yaşadığı erozyonu, Süleyman Şah Türbesi gibi stratejik bir nokta üzerinden giderme gayreti söz konusu olabilirdi.
Her ne kadar Taraf Gazetesi bundan 7 ay önce Türkiye’nin sınırları dışındaki tek vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesinin Musul Konsolosluğu’ndan kaçırılan 49 personelin geri alınması sürecinde örgütle yapılan pazarlık sonucu IŞİD’e verileceğini yazmışsa da…
Gelinen noktada şu kadarını söylemek mümkün…
Türkiye, doğru olanı yapmıştır. İtle dalaşmaktansa çalışı dolaşmayı seçerek…
Peki, doğru olan yapılmışsa, toplumun tamamı bunu neden hissetmiyor?
Neden bir kesim hezimet duygusu içinde?
Yahut zafer narası atmak isteyenlerin yutkunma ve derin bir mahcubiyet duygusuna kapılma nedeni?
Sebebi ülkeyi yönetenlerin ‘stratejik derinlik’ diye adlandırdıkları ama hemen her aşamasını ellerine yüzlerine bulaştırdıkları sürecin başından sonuna kötü yönetilmesidir.
Öyle bir algı yarattılar ki,
-Haftaya Cuma namazını Şamdaki Emevi Cami’nde kılacağız inşallah.
-Esat gitti gidecek…
-Gerekirse 3 günde Şam’ı teslim alırız.
-Kobani düştü, düşecek.
-Süleyman Şah’a müdahaleyi savaş nedeni sayarız. Bedeli ağır olur.
Vs, vs…
Taraftarları tarafından ‘Asrın lideri’ şeklinde tanımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtemelen ‘MİT raporlarına’ dayanarak yaptığı bu ‘aslanvari’ çıkışların tamamı boş çıktı.
Ne Emevi Cami’nde namaz kılmak mümkün oldu ne Kobani düştü, ne de Esat gitti.
Hatta bırakın onları, ‘Gazze’ye yönelik ziyaret planı’ bile suya hayata geçirilemedi.
Sürekli geri adım atmak sorunda kaldık.
Belki bu denli efelenmesek, bu denli iddialı çıkışları, ‘en azından başbakan/cumhurbaşkanı düzeyinde’ yapmamış olsak bugün yaşananları anlatmak ve de hazmetmek çok daha kolay olurdu.
Son operasyonun önemli bir ayrıntısı daha var.
TSK’nın YPG kontrolünde bölgeye gittiği iddiası… Bunu YPG ve HDP kaynakları teyit ediyor.
Daha birkaç gün önce bizzat Erdoğan tarafından PKK’yla eş tutulan, PKK’nın Kuzey Suriye’deki kardeşi olduğu bilinen YPG’den söz ediyoruz.
Koca Türk devletine düşen “ecdadının kemiklerini toplayıp geri çekilmek’ oldu.
O kadar çok keşkemiz var ki aslında.
Keşke ‘Büyük lokma ye ama büyük konuşma’ diyen ecdada kulak verebilseydik.
Keşke bugün kimin elinde olduğu, kime gittiği hala muamma olan, IŞİD’E,YPG’ye hatta PKK’ya gitme olasılığı bile bulunan binlerce tır dolusu silahı bölgeye hiç sevk etmeseydik.
Keşke başından beri bölgenin efesi rolüyle racon kesmeye çalışacağıma, tarafsız bir ağabey rolüyle ‘kalıcı barış için’ çalışabilseydik.
Keşke, keşke, keşke…
Bir yanlış daha yapılıyor şimdi.
Haklı ve de doğru sebeplerle de olsa geri çekilme, geri çekilmedir.  Bunun ‘kahramanlık destanı’ gibi lanse edilmesi meseleyi daha da gülünç yapmaktan başka işe yaramaz.
Efendim işin içinde ecdat var… Osmanlı hatta bir rivayete göre Selçuklu var.
Bayrak var, Mehmetçik var. Her ne kadar tası tarağı toplayıp havaya uçurmuş olsak da… . Türbe var türbe!
Buradan ‘seçim arifesi bir reklam filmi, bir kahramanlık destanı çıkarma gayreti’ doğru değildir.
Daha fazla komik olmamak lazımdır.
Vakit gerçeklerle yüzleşme vaktidir!
Büyük laflar edip, her birinin ayrı ayrı altında kalma, tükürdüğünü her defasında yalama dönemine bir nokta koyalım artık.
Suni kahramanlık öyküleriyle avunup/ avutarak üç-beş oy fazla alma niyetiyle kendimizi/ülkemizi uluslararası alanda küçük düşürmekten vazgeçelim.
Efendim nasıl açıklayacağız bu durumu?
O türbenin vatan toprağı kabul edilmesindeki imzanın sahibi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ prensibine ne dersiniz?
Yahut kariyerindeki en önemli başarılardan birinin Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmamak olan İsmet Paşa’ya?
Ülkeyi Ortadoğu bataklığından uzak tutmak tabi ki önemli bir başarıdır.
Bunu sağlamak için öncelikle olayların bu noktaya gelmesinde önemli role sahip ‘stratejik derinlik, değerli yalnızlık’ gibi politikalarla yüzleşmek şarttır.
Şapkayı öne koyma zamanı gelmiştir çünkü.