GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Şubat 2015 Cuma

Tünelden önceki son çıkış!

Merkez Bankası, Hakan Fidan ve Başkanlık Sistemi…
Erdoğan’ın taraf olup ilk kez (içeriden) defans gördüğü üç konu başlığı…
Eskiden CHP’de her kafadan bir ses çıkardı.
Şimdilerde CHP daha bir senfoni tadı verirken AK Parti kakafonik bir görüntü sergiliyor.
Hakan Fidan meselesi yedi bilinmeyenli bir denklem…
Erdoğan’ın yüklenmesiyle doların ateşinin çıkışı, devlet tahvillerinin artışı, ardından hükümetin ağır toplarının ‘lojman boşaltan’ Merkez Bankası Başkanı’na sahip çıkışı…
Başkanlık sisteminde Erdoğan meydanları ateşlerken hükümetin ağır toplarının yangını söndüren açıklamaları…
*
Son açıklama bugün Beşir Atalay’dan: Başkanlık sistemine destek yüzde 50’lerde kalıyor.
*
Merkez Bankası Başkanını hükümette savunmayan kalmadı.
*
Bir kesim MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ‘Uhud’un okçusu’ muamelesi yapıp neredeyse hain ilan etmeye çalışırken başka bir kesim Fidan’ın tercihi ile Saray-Kabine arasındaki güç terazisinde dengelerin değişeceğini savunuyor.
Bunlar ana akslarla herkesin görebileceği şekilde cereyan eden olaylar…
Perdenin gerisinde veto edilen adaylıklar, Saray’dan dönen kararnameler, kıyıma uğrayan bürokratlar gibi önemsi zmiş gibi görünen ama bir o kadar mühim olan alt başlıklar var.

Tüm olanlarla yakından ilgili olduğu düşünülen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yine hükümete yakın gruplar tarafından Huber Köşkü üzerinden taciz edilmesini de not etmek lazım.
Ve de Gül’ün TBMM’deki vekillerin tamamına gönderdiği, “Edirne’den Ardahan’a Herkesin Cumhurbaşkanı” kitabının adına…
*
Ve tepedeki bu müthiş tepişme büyük bir depremin habercisi gibi görünüyor.
Fırtına öncesi sessizlik…
Bir yanda Gül, Arınç, Çiçek, Atalay, Fidan hatta Davutoğlu…
Öteki yanda bin 150 küsur odalı sarayında giderek yalnızlaşan Erdoğan…             
Tabi ki adım adım Erdoğan ve ekibini izleyen Fethullah Gülen…
Yıllardır susmayı tercih eden TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu bile konuşmaya başladı.

Ve herkesi tedirgin eden iç güvenlik paketi…
Polis memurunun ensesinden tutup, esnafın üzerine salan, destan yazmaya çalışan amirler…

Galiba Bülent Arınç haklı…
Türkiye giderek yönetilebilir bir ülke olmaktan uzaklaşıyor.

Dahası AK Parti’yi ayakta ve de iktidarda tutan ‘siyasi istikrar’ S.O.S veriyor.

Ya ekonomik istikrar…                  
Rusya’yı cezalandırmak isteyen Batı’nın petrol fiyatlarını indirmesinden kaynaklı geçici bir ekonomik rahatlamanın üzerine oturan ve deyim yerindeyse dört ayak üstüne düşen hükümet, Merkez Bankası-Erdoğan kavgası nedeniyle ‘dolar lobilerinin’ iştahını açabilir.
Ve doymak bilmez lobiler içerideki kavga üzerinden yaratılacak bir dalgalanma ile vatandaşın vergileriyle oluşan Merkez Bankası rezervlerini ‘ham’ yapabilir.
Üzerine ‘kuzuyu yemeye karar vermiş kurdunki kadar’ komik bahanelerle el konulan cemaat bankasının yarattığı güvensizliği ekleyin.
Enflasyon hedefinden tutun da büyüme oranına kadar tüm hedeflerin ıskalanmasıyla sonuçlanacak bir dalgalanma tehlikesiyle karşı karşıyayız.  
Ve olası bir kriz Türkiye’yi her açıdan kaosa sürükler.
Ne Erdoğan’a yarar ne Davutoğlu’na ne Gül’e ne Kılıçdaroğlu’na…
*
Ne olmalı, nasıl olmalı?
Erdoğan’a karşı kartlarını açık oynamaya karar vermiş ağır abilerin bir ortak noktaları var aslında.
Hemen tamamının siyasette üçüncü dönemleri… Yani aday değiller. Bu onları daha cesur yapmaya yetiyor olabilir.
Yaptıkları uyarıların hemen tamamı doğru... Altına imza atılır.
Ama kendi ikballerinin kavgasını veriyorlarsa vay halimize… Yani Erdoğan ve Saray eşrafı ‘üçüncü dönem kuralını esnetirse’ eskiden olduğu gibi kafalarını kuma gömerlerse mesela… Hiçbir şey olmamış gibi davranırlarsa…
Geçmişte defalarca ofsaytta kalmış bu isimlere dönük en büyük güvensizlik bu.
Ama bugünden kartlarını açık oynamayı seçen ağır abiler, her şeyi göze alıp, kontrolden çıkan Erdoğan’a ‘balans ayarı’ yapmayı başarırlarsa, sorun geçici bir süreliğine de olsa çözülmüş olur. 
Burada Erdoğan’ın geri adımından söz ediyorum.
Yeniden denge politikası oluşturmasından… Yahut gücü, otoriteyi paylaşmasından…
Ama kaynaklarım bu konuda trenin kaçtığını, Erdoğan’ın geri adım atmasının mümkün olmadığını söylüyor.
Tepedeki bu kavga nasıl ve nerede biter şimdiden öngörmek mümkün değil.  Görüntü fulu…
Yeni bir parti kurmak dahil önümüzdeki süreç pek çok sarsıcı gelişmeye gebe aslında. 7 Haziran’a tünelden önceki son çıkış misyonu yükleyenler umudu AK Parti’nin tepesindeki bu kavgaya bağlamış olsa da, bu gerilimin Türk siyasetine nefes aldıracak bir alternatif yol açılmasını tetikleyeceği düşünülüyor.
*
Sonuçta son dönemde sıklıkla karşılaştığımız/tekrarladığımız bir söz var
: İktidar yozlaştırır. Mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır.
Erdoğan’a açıkça kart gösteren ‘ağır abiler’ bu yozlaşmaya karşı bayrak açmışlarsa ne ala…
Ama koltukları için pazarlıksa dertleri, bir dönem daha makamsa, mevkiyse…
Gelelim bu kavganın sonuçlarına…
Türkiye giderek yönetilebilir bir ülke olmaktan yatırım yapılabilir bir ülke olmaktan çıkıyor.
Ve 7 Haziran’a giderken yukarıdaki bu muğlak tablo siyaseti de etkiliyor.
AK Parti’den adaylık için başvurular her zamankinden az…
Terfi yahut yasal dokunulmazlık derdinde olan memurları saymazsak bir avuç insandan söz ediyoruz.
STK temsilcileri, iş adamları, CEO’lar, oda/borsa başkanları korkuyor.
Kavganın nerede ve nasıl biteceğini bilmiyorlar. Dolayısıyla da pozisyon alamıyorlar.
Tepedeki kavganın bu denli şiddetlenmesi de ayrıca endişe nedeni…
Erdoğan’a yakın dursalar yarınlarda olacakları bilmiyorlar. Öteki gruba selam verseler Saray’ın gazabından korkuyorlar.
Siyasete şimdiden yansıyan bu tablo ekonomiye ve bürokrasiye nasıl yansır siz düşünün gari.

Not: Gördüğünüz gibi CHP ve MHP’ye giremedik bile… Çünkü AK Parti’nin içindeki çatışma başka rakibe hacet bırakmıyor şu anda.