GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Şubat 2015 Cumartesi

Ağacın kurdu ağaçtandır

Anayasamız gereği tarafsız ve partiler üstü olması gereken Cumhurbaşkanı’nın meydanlara çıkıp AK Parti’ye oy hatta ‘en az 400 vekil’ istemesi hayli manidar… Erdoğan, Davutoğlu’nun bu işi tek başına beceremeyeceğine mi inanıyor yoksa muhalefet partilerinde bizim bilmediğimiz, göremediğimiz bir yükseliş mi var?
Yahut serde iktidarı, sarayı kaybetme hatta yargılanma korkusu mu var?
Tüm bunlar hatta fazlası olabilir. Yoksa Anayasa’ya açıkça aykırı biçimde hem de seçim arifesinde ‘teşekkür mitingi’ adı altında devletin başının seçim meydanlarında işi ne? Sahi balkon konuşmasında Filistin’den Tunus’a kadar herkese selam gönderip, teşekkür etmemiş miydi?
Erdoğan’ın yasal ve etik açıdan sorunlu, orantısız bu girişiminin Davutoğlu’nu küçülttüğünü ve de muhalefeti büyüttüğünü söyleyebilirim.  Her ne kadar muhalefet bu orantısız tablodan bir mağduriyet yaratma becerisinden yoksun olsa da Türk toplumunun manzara karşısında alacağı tavrı tahmin etmek güç değil.
Basitçe şöyle düşünelim.
Sokakta iki kişi bir kişiyi dövüyor mesela…
Yani ortada adil bir dövüş yok. 
Ne olur sokağın tepkisi?
Bazıları kavgayı izlemeyi tercih edebilir. Ama çoğunluk kavgayı ayırıp, dayak diyenin yanında yer alacaktır. En azından o iki kişiye dönüp “Ayıp değil mi sizin yaptığınız. Delikanlılığa sığar mı?” diyeceklerdir. Şimdi CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu hem Erdoğan eleştiriyor hem Davutoğlu!
Hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan…
Normal şartlar altında bu tablonun sokaktaki dövüşten hiçbir farkı yoktur.
Aynı tablo 10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı yarışında da yaşandı.
Erdoğan’ın karşısındaki adaya kaç parti destek vermişti hatırlıyor musunuz?
En son 13 parti deklarasyon yayınlamıştı Ekmeleddin İhsanoğlu için…
Ben o tarihte Erdoğan’ın bu tablodan bile mağdur olarak çıkacağını söylemiştim.
Çünkü kavgada 13 parti bir tarafta Erdoğan bir taraftaydı.

Hem Erdoğan’dan hem Davutoğlu’ndan zılgıt yiyen Kılıçdaroğlu, sokağın diliyle seslenip, “Delikanlıysanız teker teker gelin ulen!” diyebilir her an. Yahut 8 ay önceki ‘muhatap polemiği’ne atıf yapıp, “Bundan sonra Davutoğlu’na Gürsel Tekin yanıt verecek. Benim muhatabım Erdoğan’dır” diyebilir.
Seçimlere giderken AK Parti’yi zora sokacak ilk anormal tablo bu. Tabi ki tek anormallik bununla da sınırlı değil… Bir Kürt atasözü der ki; Ağacın kurdu ağaçtandır!
2001’de ‘Erdemliler Hareketi’ olarak kurulan ve eğilimler koalisyonu olarak tanımlanan AK Parti, gelinen noktada Erdoğan’ın Partisi hüviyetine doğru emin adımlarla ilerliyor.
Bunu ben söylemiyorum. Partililer söylüyor.
O koalisyonda Kürtleri temsil ettiği düşünülen isimler (Dengir Mir Mehmet Fırat, Abdülkadir Aksu hatta Hüseyin Çelik) artık yok. Yerlerini dolduracak isimler de yok.
MHP’lileri temsil ettiğine inanılan Kürşat Tüzmen çoktan gönderildi.
Milli Görüşçüleri temsil ettiğine inanılan Bülent Arınç ile Erdoğan ekibi arasındaki soğuk savaş kilometrelerce öteden görülebilir/duyulabilir hale geldi.
Merkez sağcıları temsil ettiği sanılan Cemil Çiçek’in muhalefet liderinden farkı kalmadı.
Kervana sonradan eklemlenen sosyal demokratların lideri Ertuğrul Günay, iki yıldır karşı cepheden ateş ediyor. Alevi vekillerin bazıları Günay’ın peşinden yürüdü.
AK Parti’ye koşulsuz/şartsız oy veren cemaat bugün düşman haline geldi. Adliye saraylarının önleri tutuklamaları kuran okuyarak protesto eden başörtülü kadınlarca dolduruluyor.
Abdullah Gül ve ‘Sakarya Grubu’ aforoz edileceklerinin farkında…
Partinin hatta devletin Erdoğan ve ekibi tarafından ele geçirildiğine dair yaygın bir kanaat var. Ve o kanaate göre bu tablo milletvekili listelerine de yansıyacak.
Erdoğan (Mit Müsteşarı Hakan Fidan gibi) sadık ve savaşçı bireylerin adaylığını destekleyecek. Dahası listelere yazılacaklarda aranacak en önemli özellik sadakat olacak.
Vatana, millete, yasalara değil ha!
Önce Erdoğan ve ekibine…
Bu kanaati taşıyanlar haklı çıkarsa, ‘Ağacın kurdu ağaçtandır’ sözü vücut bulmaya başlayabilir.
Erdoğan bir denge listesi yerine bölünme/parçalanma paranoyasıyla ağırlıklı olarak Karadenizli hemşerilerinden oluşan, ‘sadık çocuklar’ listesini tercih ederse, o liste Türkiye’yi taşımaz.
Ve o liste AK Parti’yi orta vadede bir bölge partisine dönüştürebilir. Yani 2023 uzak bir hedef haline gelebilir.
HDP’nin Doğu/Güneydoğu’da etkili olduğu, CHP’nin Trakya’dan başlayıp Mersin’e kadar kıyı şeridine sahip çıktığı, MHP’nin HDP’nin yükselişine paralel olarak İç Anadolu’da güçlendiği; AK Parti’ninse İstanbul ve Karadeniz’e doğru sıkıştığı bir fotoğraf çıkabilir ortaya.
Ve kopan eğilimler bir araya gelerek Türk siyasetine alternatif bir yol açabilir.
Yıllardır korkuları/kaygıları üzerinden kerhen oy veren Türk seçmeni de açılacak yeni yoldan kitleler halinde yürüyebilir.
İzleyip, göreceğiz!