GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Şubat 2015 Pazartesi

CHP’de yarım MHP’de tam demokrasi!

CHP’de beklenen ön seç im kararı çıktı. Genel başkan düzeyinde defalarca ifade edilmesine rağmen adayların/örgütün bir türlü inanmadığı PM toplantısına kadar ‘papatya falı’ açmaya devam ettiği ön seçim sorusuna nokta konulmuş oldu. Fakat tartışmalar bitmedi.
Nasıl bitsin ki! İzmir’de ön seçim hem var hem yok! Bardağın yarısı dolu yarısı boş!
‘Ön seçime evet, yüzde 50 kontenjana hayır sloganı’ yükseliyor her yerden herkesten…! Kılıçdaroğlu katıldığı son canlı yayında seçim kanunundan kaynaklanan yüzde 5 hakkını üç büyük kentte kullanacağını açıklamıştı. Dediğini de yaptı. Aydın ve Muğla’ya da birer kontenjan koyan Kılıçdaroğlu, İzmir’e tam 6 kontenjan ayırdı. Ve sadece (Alaattin Yüksel’in şerhine rağmen) bu kararı PM’den geçirdi.
Buna göre seçim hâkim nezaretinde yapılacak. Yani tüm üyeler oy kullanabilecek. Ancak seçilecek sıralardan 1,3 ve 5. sıraya genel merkezin adayı gelecek. 2,4 ve 6. sıra örgütün… Meşhur fermuar/cırcır sistemi dedikleri şey! 
2011 seçim sonuçları üzerinden konuşacak olursak Kılıçdaroğlu, CHP İzmir Örgütü’ne 7 vekil veriyor, 6’sını alıyor. Birileri için bu rakam hiç yoktan iyi… Ama parti içi demokrasi havarileri için büyük bir handikap!
İzmir’in vekil üretme çiftliğine çevrildiğini söyleyen mi ararsın genel merkezin örgütün hakkı olan sıraları işgal ettiğini peşinen dile getiren mi?
Hatta Eski İl Başkanı Tacettin Bayır, “İzmir CHP’nin kalesidir. Kontenjanların değil ” diyerek açık bir tavır koyuyor.
İsyankâr cephenin ön seçim öncesi tribünlere oynadığını, örgütün hoşuna gidecek söylemlerle sandığı havalandırmak istediklerini düşünebilirsiniz. Bu kısmen doğru da olabilir. Ama hakları da yok değil. Yüzde 15 hatta 20’ye razı olan örgüt bir anda yüzde 45-50’yi görünce feryadı bastı haklı olarak. Nasıl basmasınlar…
Örneğin: 300 aday adayı arasından 4. sıraya geleceksin. Kontenjanlarla 7’ye atılacaksın. Muhtemelen seçilemeyeceksin de… Tabi ki Kılıçdaroğlu’nun kontenjan hakkını siyasi partiler yasası gereği 550 vekil üzerinden yüzde 5 olarak hesaplayıp bunu da 3-4 kentte kullanmasının sağlam/yasal bir dayanağı da olmalı. Konuştuğum PM üyeleri bu dayanağın olduğunu söylüyorlar. Ama yine de CHP’de birileri bu PM kararını yargıya taşır. Özellikle 8 Hazirancılar cephesinden birileri bu işi gönüllü yapacaktır.
Ne derler bilirsiniz. Ölmüş eşek kurttan korkmaz!
CHP’deki karmaşanın nedenine gelince…
Siyasi partiler yasası ön seçim halinde partilere yüzde 5 kontenjan kullanma hakkı veriyor.
Bu hakkı İzmir için dar anlamda uygularsanız kullanacağınız kontenjan sadece bir.
CHP tüzüğü de genel merkezlere yüzde 15 yetki veriyor. 
Yüzde 5 de yasadan kaynaklı hak var. Etti mi yüzde 20… Geçen ay PM’de tüzüğe yönelik uygulama genelgesi düzenlendi. Yüzde 20’nin bir ilde kullanılmasına imkân tanındı. CHP’liler ağırlıklı olarak İzmir’de yüzde 20 kontenjan bekliyorlardı. Yani en çok 4 kontenjan…
Sayı 6’yı bulunca 1999’dan bu yana sandığa hasret örgüt içten içe homurdanmaya başladı.
İzmir’i vekil çiftliğine çeviren ama aynı İzmir’e MYK’sında tek bir koltuk ayırmayan genel merkeze karşı bilenmeye başlayanların sayısı artmaya başladı. Ve oldukça dik çıkışlarla örgütün dikkatini çekenler arasında vekiller de var eski il başkanları da! 
Yani yarım ön seçim, yarım demokrasi bile örgütü cesaretlendirmeye yetmişti.
Peki, adaylar ön seçimle değil de eskisi gibi merkez yoklamasıyla belirlenseydi. Bugün genel merkeze karşı 90 derecelik açıklamalar yapanlar yine aynı tonda konuşabilir miydi?
Arkadaş ortamında yahut rakı masasında belki… Ama gazetecilere değil! 
Çünkü her şey genel başkanın iki dudağı arasındayken, konuşmak ayağa kurşun sıkmaktır siyaseten.
Özetle demokrasi iyidir. Konuşturur adamı… Özgürlüğünü verir. Kılıçdaroğlu’nun fermuarlı sistemi adaylar cephesinde tartışılsa da bir gazetecilere düşen bardağın dolu tarafına bakmaktır.
Ön seçim var mı? Var.
Hâkim gözetiminde mi? Evet.
Tüm üyeler oy kullanabilecek mi? Evet.
İzmir’den 6-7 vekil ön seçimle gidecek mi? Evet.
Peki, kontenjan ne olacak kontenjan? İşte onu konuşmak lazım… İktidara yürüyen bir partinin, bir liderin tabi ki kontenjana da ihtiyacı vardır. Teknokratlar, bürokratlar, STK temsilcileri hatta gazeteciler… Ama vur deyince öldürmemek, abartmamak da lazım.
Genel merkezi İzmir kontenjanı konusunda uyarmak istiyorum.
2011’de olduğu gibi kente 6 yabancı gönderirseniz, yapacağınız ön seçimin sandıkta sinerji yaratmasını hiç beklemeyin.
CHP’nin kalesinde sahaya 6 yapancıyla çıkması açık bir kural hatası olur.
O nedenle kullanacağınız kontenjanın da yerli olmasına, kenti tanımasına, yapısına/dokusuna uygun olmasına mümkünse örgütle az da olsa bağının olmasına özen göstermek zorundasınız.
Partili bir öğretim üyesi, demokrat/aydın bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi gibi… En azından 6 kontenjanın 4’ü bu şekilde olmalıdır. Dediğim gibi 6 yabancılı bir kadroyla sahaya çıkarsa Kılıçdaroğlu kalesindeki maçı kaybedebilir. MHP’nin yükseldiği, HDP’nin sokaklarda daha çok konuşulduğu, Vatan Partisi gibi yeni cephelerin açıldığı bir ortamda kalesinde gol görmek istemiyorsa kontenjanı dikkatli kullanmalıdır.
**
Demokrasi demişken… Hafta sonu müthiş bir demokrasi mücadelesine sahne oldu İzmir… Üç adaylı MHP Kongresi’nden söz ettiğimi anladınız sanıyorum. Bazı partilerin adaydan korktuğu, aday çıktı diye kongre iptal ettiği ortamda 4 adaylı ilçe kongresi yaparak demokrasi kenti İzmir’e yakışır bir portre sergileyen MHP, il kongresini de 3 adaylı yapmayı da başardı. Hem de beklenenin aksine kavga-gürültü çıkmadan…
Belki AK Parti Kongresi kadar gösterişli değildi salon… Belki senfoni konseri verilmedi üyelere! Hatta genel başkan düzeyinde katılım bile yoktu. Ama bir parti kongresinden beklenen her şey vardı. En başta kıyasıya rekabet! Müthiş bir katılım… 596 delegenin 580’ni oy kullandı.
Fuar Atlas Pavyonu üç adayı desteklemeye dahası demokrasi şölenini yerinde izlemeye gelenlerce tıklım tıklım doldurulmuş…
Bir yanda ilçe kongrelerinin tartışmasız galibi, Genel Merkezin adayı Necat Karataş…
Öteki yanda Genel Merkeze açıkça cephe almamış olsa da ‘muhalefet’ damgasını peşinen yiyen Hüsmen Kırkpınar ve arkadaşları…
Ve de ‘siyasette uzun süreli dostluğun da düşmanlığın da olmadığının’ canlı kanıtı Müsavat Dervişoğlu!
Yakın çalışma arkadaşlarının Karabağlar’da delege yazılmamasının ardından, yıllarca birlikte yürüdüğü Karataş’a hatta genel merkeze karşı kılıcını çeken ve yıllarca karşı karşıya olduğu yapılarla/isimlerle omuz omuza veren Dervişoğlu, salonda da kartlarını açık oynadı.
Son dönemde isimleri Dervişoğlu ile birlikte anılan Emre Eryıldıran, Hasan Yıldız, Bülent Uygur gibi isimlerin Kırkpınar’ın listesinde yer alması, kongre öncesi verilen fotoğraflar/demeçler, kongre salonundaki çıkışlar/duruşlar safları netleştirmeye yetiyordu. 
2003’ün il kongresini yeniden sahneye koymaya niyetli gibi görünen adeta tarihi tekerrür ettirmek isteyen Dervişoğlu, sadece Kırkpınar’ın listesinde kalınca, üst kurul delegesi de seçilemedi.
Son kurultayda Bahçeli’ye rakip olan Dervişoğlu’nun İzmir İl Kongresi boyunca Genel Başkan Yardımcısı Şevkat Çetin’le girdiği mücadelenin ilk raundunu kaybettiği açık...
Tabi ki savaşı kaybetmiş sayılmaz henüz… Ama kaybedilen önemli bir muharebedir. Tabi ki şairin mücadeleci insanlarca şiar edinilen “Galiptir bu yolda mağlup” dizesi de 8 Haziran’dan sonra anlam kazanabilir. Sonuçta Dervişoğlu ve ekibi o listede yer almayı tercih ettiler.
Açıkça söylemek gerekirse, kongre öncesi ‘Sadece Karşıyaka ve Bergama’da varlar’ diyerek küçümseyenlere de 241 oy alarak iyi bir demokrasi dersi verdiler.
Kırkpınar’a ayrıca Karataş yapısıyla geçtiğimiz dönem Karşıyaka kongresi dolayısıyla görüş ayrılığına düşen il eski başkan yardımcılarından Cengiz Önbaş, Ülkü Ocakları Eski il başkanı Sinan Demirtürk, Partinin Ağır toplarından İlhan Köymen, eski ilçe başkanlarından Nevzat Karal, Tuncer Kılıç’ın da destek verdiği görüldü.
Hüsmen Kırkpınar’ın konuşmasında Dervişoğlu esintisi gözlerden kaçmazken
Necat Karataş ise kürsüde olduğu kadar salona girerken de farklıydı. Salona torunu Ela ile yalnız giren ve protokoldeki koltuğunu boş bırakarak delegenin arasında oturan Karataş’a fonda Yıldırım Gürses’in “İzmir benim Van benim… Türk’üm ne mutlu bana” sözleri eşlik etti. Diğer aday Mustafa Kulaoğlu’na sadece 9 oyun çıkması yarışın aslında başından beri iki yapı arasında geçtiğinin resmiydi.
Ve çizikler… Demokratik bir kongrenin olmazsa olmazı çizikler… Seçim kurulu sonucuna göre Teşkilat Başkanı Sayit Şanlı’nın 3, Hukuk işlerinden sorumlu Banu Akyüz’ün 9, M. Osman Ölmez’in de 6 çizik yediği görüldü.
Mazbatasını Çarşamba günü alacağını öğrendiğimiz Karataş’a yeni döneminde başarılar dilerken, demokrasinin yarım yamalak hale getirildiği güzel ülkemde İzmir’in antik çağlardan beri mirası olan demokrasiyi tüm renkleriyle salona yansıttıkları için Hüsmen Kırkpınar ve ekibine de kent adına teşekkür ediyorum.
Ön seçimde ‘Yüzde 50 kontenjan’ koyarak örgüt bazında ‘yarım demokrasi’ tartışmalarının fitilini ateşleyen CHP’den sonra 3 adaylı MHP il kongresi tam bir demokrasi şöleniydi. Darısı AK Parti’nin başına…