GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Şubat 2014 Salı

Heybedeki turp!

İlçelere dönük ‘nabız’ yoklamalarına devam edeceğiz. Ama olan bitene Fransız kalmamak için gündemi alt üst eden gelişmelere dair birkaç satır kaleme almakta yarar var.
Malum Türkiye’de 2 saat internetten uzak kaldığınızda çok şeyi kaçırmış oluyorsunuz. Köprülerin altından geçen suyun debisi öngörülemez boyutlara ulaştı. Her açıdan baş döndürücü bir hızla değişen, şaşırttıkça şaşırtan, ülke gündemini alt üst eden son gelişme Başbakan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları.
Doğruysa vahim… Değilse daha da vahim… 
Doğruysa söylenecek hiçbir şey yok.
Başbakan hatta hükümet bitmiştir.
Ya değilse… İşte daha vahimi budur.
Bir başbakanın dinlenmesi değildir sadece mesele…
Bir başbakana kumpas kurulmasıdır. Düpe düz darbenin kendisidir.
Doğruysa er ya da geç ortaya çıkar. Çünkü bilindiği gibi bir süre önce ifadeye çağrılan Bilal Erdoğan mahkeme kararıyla dinlenen bir şüpheli. Malum TÜRGEV soruşturması… Yani ortada yasal bir dinleme tutanağı olma ihtimali bu çerçevede var.
Yasal dinlemelerin çarpıtılarak montajlanma ihtimali de tabi ki var. Eğer içerik montajlanarak değiştirilmişse (Ki teknoloji buna ziyadesiyle elveriyor) Türkiye’de olacakları düşünmek bile istemiyorum. 17 Aralık’tan bu yana süren ‘cadı avı’ daha da vahşi bir hal alabilir. Ve bu durum ülkenin sadece siyasetini değil ekonomisi de alt üst etmeye yeter.
Her iki ihtimalde de olan bizlere, sizlere olur. Şu ana kadar bile 3-4 ayda yüzde 30 devalüasyon yaşandı. Dövizin geldiği nokta ortada işte… 
Olan dar gelirli, yoksul, işsiz, emekli kitleye olacak.  
Filler ve çimler arasındaki ilişki gibi…  
Büyük bir satrancın ortasındayız. Oyuncusu değil sadece izleyicisiyiz. Tek yapabildiğimiz bir sonraki hamleyi tahmin etmeye çalışmak. Ama o bile mümkün değil. Çünkü ortam son derece puslu, karanlık… At iziyle it izi, sapla saman karışmış durumda.
Masanın bir ucunda Başbakan oturuyor. Öbür ucundaysa malum cemaat…
Yahut cemaatin de ötesindeki şeyler. İç/dış güçler, lobiler, mihraklar… Kimin hangi hamleyi yapacağını bu oyunun ustaları bile kestiremiyor. Kimin kimi ne zaman/ne şekilde mat edeceği bilinmiyor. Oyundaki üstünlük bir ona bir öbürüne geçerken, 30 Mart hamle savaşlarının gölgesinde yaklaşıyor. Yani yerel seçimler…
Başkan adayları meseleyi projelere çekmeye çalışsa da akşam internete düşen (!) bir tape, bir ses kaydı, bir görüntü kaydı her şeyin üzerine sünger çekmeye yetiyor.
30 Mart’ta belediye başkanı mı seçeceğiz yoksa cumhurbaşkanı mı belli değil. İktidardan muhalefete herkes bu seçime farklı/özel bir misyon yükledi. Başbakan Erdoğan için ‘olmak ya da olmamak’ meselesine dönen bu seçim muhalefet liderleri için de farklı sayılmaz.
Devlet içinde devlet olmakla suçlanan cemaat için de 30 Mart’ın anlamı neredeyse aynı.
12 yıl boyunca birlikte çok önemli operasyonlara imza atan, ülkeyi sarsan, hukuka olan güveni zedeleyen davaların arkasında dimdik duran yapılar en sert şekilde birbirine girdiği bu süreçte heybeden her gün yeni ve daha büyük bir turp çıkıyor. Ve paralel yapılanma iddialarının gölgesinde ülke bildiği her şeyi unutmaya zorlanırken Yeni Türkiye’nin şimdilik karanlık olan fotoğrafında bizi flu bir gelecek bekliyor.

Bir zamanlar ‘AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı’ ülkenin en sansasyonel davalarından birinin adıydı. Bugünse AK Parti ve Gülen’in birbirini bitirmeye çalıştığını görüyoruz.
Bu savaşı cemaat mi kazanacak yoksa hükümet mi?
Yahut cemaat mi Başbakan mı? Çünkü parti içinde de bazı homurtuları daha yüksek sesle duymaya başladık. Başta Arınç olmak üzere çıkan farklı sesler yarınlarda bir kırılma yaratabilir. Ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni sürecin en kritik koltuklarından biri olmaya her zamankinden daha yakın görünüyor.
Hükümetin ve TBMM’ye açıkça savaş açmasa da yanlışlarını düzeltme, kamuoyuyla paylaşma aşamasına gelen Gül’ün yarınlarda olası bir kırılma anında ülkeyi bütünsel olarak kucaklamaya aday bir profil olarak içeride ve dışarıda kabul gördüğü aşikar.
Tabi ki yerel seçimde psikolojik baraj olan yüzde 30’u geçmesi halinde Kılıçdaroğlu’nun kendi adıma ciddi bir oy patlaması beklediğim MHP’nin de Bahçelili ya da Bahçelisiz sahneye çıkması kaçınılmaz görünüyor.
Anlaşılan o ki; Başbakan Erdoğan’a, bakanlara, şah damarı kadar yaklaşmayı başaranlar, heybeden her gün daha büyük bir turp çıkardıkça, kaçınılmaz olana biraz daha yaklaşacağız.

Başbakan o kayıtlar için montaj diyor.
Başka bir platform görüntülerin de varlığından söz ediyor.
Muhalefet ‘istifa’ davullarına tokmak vurmaya başladı.
Kaygıyla izliyoruz.

Not1: AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın ‘Hayat İzmir’ başlığı altında 1414 projesine ilişkin bir şeyler karalayacaktım. Ama gündem hayli karışık! Affınıza sığınıyor hakkımın saklı olduğunu hatırlatıyorum.
 
Not2: Aziz Başkan babasını kaybetti. Her evlat için baba özeldir, kahramandır. Ama Kocaoğlu için sanırım biraz daha kahramandır. Onunla özel sohbet eden herkes bilir ki Kocaoğlu 10 dakikayı aşan her muhabbete babasının da içinde olduğu bir anı sıkıştırır. Sanırsınız ki başkanlık Kocaoğlu ailesinde babadan oğula geçen kutsal bir emanettir. Merhuma Allahtan rahmet Başkan’a sabır diliyorum.
 
Not3: Yarımada’ya ilişkin siyasal analizi kaldığımız yerden bir sonraki yazıya sakladım.