GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
6 Şubat 2014 Perşembe

Yalana yalan, talana talan diyebilmek!

Neyse ki hürüz, özgürüz.
Neyse ki devletle/hükümetle organik bağı olan bir patronun emrinde çalışmıyoruz.
Neyse ki ‘Bu milletin…’ diyen birinden talimat almıyoruz.
Neyse ki habere haber muamelesi yapabiliyoruz.
O yüzden AK Partili Binali Yıldırım ne derse aynen yayınlayabiliyoruz.
O yüzden CHP’li Aziz Kocaoğlu ne söylerse çekinmeden/korkmadan aktarabiliyoruz.
O yüzden MHP’li Murat Taşer ne derse, kime çatarsa aynen, dokunmadan yayınlayabiliyoruz.
Hatta Mehmet Ali Özüdoğru ve diğerleri…
Birileri gibi MHP’lilerin konuşma metinlerinden ‘hükümet eleştirilerini’ cımbızla çekip atmak zorunda kalmıyoruz. Ya ötekiler gibi Binali Yıldırım’ın lehine bir haberi görmezden gelmiyoruz.
Neyse ki zembereğini bir adaya/partiye vurmak üzere kurmuş, kalemini namlu gibi bir adaya/partiye doğrultmuş, pozisyonunu ona göre almış yazarlarımız, yöneticilerimiz yok.
Çok şükür paralel de değiliz yandaş da…
Bakan çocuklarının yediği naneleri de kaleme alıyoruz orduya kurulan kumpasları da malum cemaate yapılan linçi de, cemaatin yanlışlarını da…
İşte o yüzden Fethullah Gülen’in bedduasını da yayınlıyoruz Başbakan’ın mitinglerini de…
Neyse ki dolu dolu 5 yıldır İzmir’de, Ege’de habercilik yapan, defalarca ulusal/yerel gündemin en önünden yürümeyi başaran bu kuruma kimse ‘Şu yazıyı kaldır, bu haberi yapma’ demedi, diyemedi. Ve de diyemeyecek de…
Yalana yalan, talana talan diyebilmek önemli…
Ve de haberi haber gibi yazabilmek, yayınlayabilmek.

Bize bu özgürlüğü bize veren internet gazeteciliğidir. Bir avuç inanmış yüreği kendi gazetesinin sahibi yapan, sesini on binlerce noktadan duyuran yeni nesil gazeteciliktir yani.
Devletin yasal açıdan hala tanımadığı ama 50 bin İzmirlinin, Egelinin her gün uğradığı, her geçen gün güçlenen, kurumsallaşan Ege’de Sonsöz, referans alınabilir haberciliğin kalesi olmayı sürdürecektir. Tetikçilik değil sadece gazetecilik yapılan bu adres, İzmir’de özgürlüğün, bağımsızlığın, hürriyetin merkezidir.  Öyle kalmaya da devam edecektir.
*
Diyeceksiniz ki nereden çıktı? Neden böyle bir giriş yapma gereği duydun?
Kimseye özel bir mesaj vermeye de çalışmıyorum.
Bana bu yazıyı yazdıran sanıldığı gibi bir zamanlar haberciliğin okulu sayılan ama son dönemde patronaj/yönetim değişikliği sonrası iyiden iyiye haberciliğin, gazeteciliğin yüz karası haline gelen köklü kurumlar, gazeteler değil.
Ya da kalemini kılıç gibi kullanmaktan imtina etmeyen at gözlüklü gazeteci müsveddeleri. Muhafazakâr kesimin itibar ettiği gazetelerin sayfalarını yalanlarla, iftiralarla doldurmalarını anlamakta zorlandığım doğru.
Tek başına patron baskısı ya da tek başına ideolojik duruşla hatta rakiple savaşla açıklayamadığım çok şey var meslek hayatımda.
Veyahut aynı yayın organlarının gün aşırı kendilerini tekzip etmeleri, bir önceki gün göklere çıkardıklarını bugün yerin dibine sokmaya çalışmaları, bunu yaparken izan, insaf ve edep sınırlarını zorlayan bir dilden, üsluptan hatta iftiradan kaçınmamaları…
Ya da iktidara muhalif olduğu düşünülen medyanın yine at gözlüklü bakış açısıyla ‘vurmak için vurmak’ adına derin yanlışlara düşmeleri, bu yanlışların da ‘bumerang gibi’ kendilerini vurması… Bunların hiçbiri değil mesele… Peki, nedir?
Mesele bunların tamamıdır.
Mesele medyanın kendi kendini bitirmesi, gazetecilik mesleğinin halkın nazarında ayaklar altına alınması, gün aşırı itibar, kan kaybetmesidir.
İşte bana bu yazıyı yazdıran içine düştüğümüz bu acı tablodur.

*

Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı Türkiye Sosyal Eğilimler Araştırması’nın ‘güven’ bölümünde bu tablo tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.  
Son bir yılda halkın yaşadığı temel duygunun adı güvensizlik…
Deyim yerindeyse Türk milletinin güvendiği dağlara kar yağıyor.
Hemen her kuruma güvende azalma var.
Mesela TSK: Halen en güvenilir kurum. Ama 4 puan kaybetmiş. 56,3’ten 51,7’ye düşmüş.
Cumhurbaşkanlığı: Bir önceki yıla göre ciddi güven kaybı var. 53,7’den 40,7’ye gerilemiş.
Polis: 47,3’ten 35,5’e düşmüş görünüyor.
Hükümet: Yüzde 33,5 güveniyor artık. (bilmem anlatabildim mi?)
Yargı: İnanılmaz bir düşüş var. 2011’de 38,8 iken 2012’de 37,2, 2013’te ise 26,5.
Ve medya: 2012’de de en dipteydi. 2013’te de yüzde 19’ya en güvenilmez kurum olmayı sürdürdü.
Eskiden ‘gazete yazmış’ denildiğinde yer yerinden oynardı.
Bakanlar istifa eder, hükümetler düşer, valiler, müdürler, amirler koltuğundan olurdu.
Çünkü o tarihlerde gazeteler sadece haber yapar, yazarlar adam gibi durur, gerektiğinde kalem kırılır ama satılmazdı. Üstat Yılmaz Özdil son yazısında gayet net anlatmış.
“5 bin lira maaşa her şeyini satan var. 20 bin liraya köşe yazarı kiralamak mümkün…”
Şimdilerde ‘gazete yazmış’ denildiğinde kimse dönüp bakmıyor bile.
Çünkü basın, medya Türkiye’nin en güvenilmez kurumu…
Yüzde 19 ne demek? Tersten okuyun anlarsınız.
Yüzde 81’i güvenmiyor demek, inanmıyor demek.
Ve 5 kişiden sadece birinin inandığı/güvendiği bir mesleğin temsilcisi olmak ağrına gidiyor adamın.
Tabi ki medya bugünlere birkaç günde gelmedi.
Hatta kimilerine göre medya her daim iktidarın bozaranıydı. Hatta darbeciler de dahil medya boynunda kimin davulunu taşıyorsa onun tokmağını salladı tarih boyunca.
Ama bir gerçek var ki hiçbir dönem bugünkü kadar itibarsız değildi gazeteler, gazeteciler. 
Hiçbir dönem bu kadar çelişkili, tutarsız olmadılar.
Dün tükürdüklerini yalamadılar, dün yaladıklarını tükürmediler.
Ve bindikleri dalı kesmediler.
Ayaklarına kurşun sıkmadılar.
Zoruma gidiyor gördüklerim.
Üzülüyorum. Ve de kahroluyorum.
Tek tesellim, İzmir çukurunda da olsa ‘ortada’ kalmayı, olabildiğince ‘tarafsız’ ve hatta ‘bağımsız’ durabilmeyi başarmak…
Tıpkı adalet gibi… Bağımsız/tarafsız yargı gibi…
Bağımsız/tarafsız medya bir gün herkese lazım…
Bugün sansür yasaları çıkaranlara da lazım baskıyla sindirme politikası güdenlere de…  

Not: Biliyorum CHP’yi merak ediyorsunuz. 18 ilçeyi… Aldığım izlenim çarşının hayli karışık olduğu yönünde… Kimilerine göre mevcut başkanların çoğuyla devam edilecek. Kimileri tam tersini iddia ediyor. Tamamına yakını gidecek diyenler de çoğunlukta.
Ama her halükarda CHP’de 9 Şubat sancısı çok şiddetli yaşanacak gibi görünüyor. Sanıldığının aksine savaş Konak’ta değil!
Hatta Bornova’da bile değil…
Bana ulaşan bilgilere göre Çiğli, Bayraklı, Buca, Karabağlar’da düğümleniyor iş.
Şimdilik bu kadar…  Daha fazlası için biraz daha bekleyeceğiz.