GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
9 Temmuz 2023 Pazar

Hayatı sır... Ölümü sır... Mezarı sır...

Bugün Pazar…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

“Gazi ve Latife”nin yazarı Hıfzı Topuz’u…

“İki Aşk Arasında Atatürk” eserini kaleme alan Salih Bozok’u…

“Teyzem Latife”yi edebiyat dünyasına kazandıran M. Sadık Öke’yi ve…

“Fikriye” romanın yazarı Fatih Bayhan’ı…

Saygıyla analım…

***

Zülfü Livaneli’nin…

Bir sinemacı olarak Türkiye’ye 13 yıl önce kazandırdığı…

“Veda” filmi…

Çok çarpıcı bir yapımdır…

Açıktır, nettir, kadro yerine oturmuştur ve…

Hepsinden önemlisi…

Nakış gibi işlenmiştir…

***

Farklı bir yakıştırmayla…

“Köşk’ün Duvaksız Gelini” olarak anılıyordu…

Fikriye…

Gerçekten çok güzel ve alımlı bir kadındı…

Tarihçilerin…

O’na yakıştırdığı tanımlamayla…

Atatürk’ün büyük aşkıydı…

Ya da…

“Köşk’ün Duvaksız Gelini” olarak anılıyordu…

Üç cümle ile anlatmak gerekirse…

“Hayatı müthiş gizemliydi”

Ölümü sırdı…

Mezarı ise kayıptı…

Ne acıdır ki…

Dünya güzeli Fikriye…

Kelimelerle anlatılmaz o büyük aşkı…

Eliyle kalbine sıktığı kurşun yüzünden…

Belki de canıyla ödemişti…

O sırada takvimler…

31 Mayıs 1924’ü gösteriyordu…

Günlerden Cumartesi’ydi…

***

Acıklı hikayeyi başa saralım…

***

Fikriye Hanım kim?

Öncelikle…

Çok çekici, beyaz tenli, üzüm buğusu gözlere sahip…

Şahane bir genç kadın…

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi…

Ragıp Bey’in kardeşi…

Memduh Hayrettin Bey ile Vasfiye Hanım’ın kızı…

Fransızca ve Yunanca biliyor; ud ve piyano çalıyor…

Gönülleri yakıp, geçen efsunlu bir yanı var…

Hastalıklara karşı zayıftı…

Narin yapısı yüzünden eğitimini yarıda bırakmış…

Çok genç yaşta bir Mısırlı ile evlenmiş…

Gelgelelim…

Harem hayatına ayak uyduramamış…

Ailesinin yanına dönmüş…

Mustafa Kemal’i…

Çocukluğundan beri tanıyor ve ona hep…

“Mustafa Ağabey…” diye sesleniyor…

Kader…

Onları Ankara’da buluşturuyor…

Gazi, Kurtuluş Savaşı'nın başlarında…

Çankaya’da bakımdan yoksun bir hayatın pençesinde…

Özel hizmetleri aksıyor…

Selanik'teki dostlarından Mithat Bey…

Gazi’yi ziyarete geldiği bir gün…

Mustafa Kemal’in durumunu görünce…

O’na Fikriye Hanım’ı tavsiye ediyor…

Birkaç gün sonra…

Fikriye Hanım, Çankaya’ya yerleşiyor…

Çevresindekilere…

Hemen kendini sevdiriyor ve saydırıyor…

***

Mutlu düzen 1923'e kadar böyle sürüyor…

Ancak…

Fikriye, tüberküloza (verem) yakalanıyor…

Atatürk, O’nu tedavi için Almanya’ya gönderiyor…

O sırada…

Mustafa Kemal, İzmirli Latife Hanım’la hayatını birleştiriyor…

Tarih: 29 Ocak 1923…

Fikriye, o izdivacı…

Tedavisinin sürdüğü hastanede…

Tesadüfen…

Bir gazete haberinden öğreniyor…

Çılgına dönüyor…

Kimseye haber vermeden Türkiye'ye geliyor ve…

Soluğu Çankaya Köşkü’nde alıyor…

Tarih; 1924 Mayıs’ının üçüncü haftası gibi…

Ve, her şeyin bittiği an…

Latife Hanım…

“Ne işin var senin burada?” diyerek…

Atatürk’e haber vermeden Fikriye’yi köşkten kovuyor…

Fikriye darmadağın oluyor…

Gazi Mustafa Kemal’i için için seven o kadın…

Kendisini Köşk’e getiren faytona binerken…

Gözyaşlarını tutamıyor…

Atlı araba Köşk’ün cümle kapısına gelmeden…

Bir silah sesi yankılanıyor…

Fikriye…

Gazi’nin hediye ettiği tabancayı…

Göğsüne dayayıp, tetiği çekmiş…

Narin vücudu kapıdan dışarı sarkıyor…

Zavallı Fikriye…

Sol elini göğsüne bastırmış, parmakları arasından kan sızıyor…

Sağ elinde ise sımsıkı tuttuğu tabanca var…

Nizamiyeden yetişen askerler…

Genç kadını faytondan indiriyorlar…

O sırada…

Talihsiz Fikriye ala nefes alıyor…

***

Fikriye’yi…

Atatürk’ün emriyle Memleket Hastanesi’ne yetiştiriyorlar…

Dokuz gün komada kalıyor Fikriye…

Narin vücudu daha fazla dayanamıyor ve…

Sonunda bu dünyaya veda ediyor…

***

Hıfzı Topuz üstadın…

“Gazi ve Fikriye” romanını okursanız…

Fikriye…

İntihara teşebbüs ettiği tarihten öldüğü tarihe kadar…

Hastanede tedavi altında kalmıştı…

Hepsinden ilginci…

Kurşun yarasıyla değil…

Kurşunun açtığı yaranın enfeksiyon kapması ve…

Tam iyileşmeyen verem hastalığının iyice azması nedeniyle…

Hayata veda etmişti…

Ölüm tarihi, 31 Mayıs 1924 olarak kayıtlara geçiyor...

***

Peki, Fikriye’nin mezarı neredeydi?

Ata'nın yaveri Salih Bozok'un anılarına göre…

Mezar yeri Kuğulu Park'taydı…

Yazar Fatih Bayhan’a göre ise…

Talihsiz Fikriye…

Ankara'nın Ulus semtindeki eski mezarlıkta yatıyordu…

Can Dündar’a göre ise…

Ankara Etnografya Müzesi'ndeki

Atatürk'ün at üzerinde dev heykelinin yükseldiği yere defnedilmişti…

***

Bitiriyoruz…

Bu yaşananlar…

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından çok trajik bir aşk öyküsüdür...

Fikriye…

Yıllarca “Çankaya’nın Duvaksız Gelini” olarak anıldı…

Herkes bi’şiler söyledi…

Anılar saçıldı; romanlar yazıldı…

Ancak…

Fikriye’nin sırlarıyla bu dünyaya veda ettiği gerçeğini…

Hiçbir şey değiştiremedi…

Geriye…

Mezarı bile olmayan bir büyük aşk kadının…

Bilinmeyenleri kaldı…

Fikriye için açık ve net…

En çarpıcı tarihi söylem ise…

(İsimleri saklasa da…)

Ulu Önder Atatürk’ten geldi:

“Beni iki kadın çok sevdi, biri yalnız ben olduğum için (o Fikriye’dir), öteki de mevkiim için… (o da Latife Hanım’dır).”

Nokta…

Hamiş: Bazı tarih yazarları Atatürk’ün Fikriye Hanım’dan bir oğlu olduğunu yazarlar... Araştırmacı - yazar Mehmet Sadık Öke, “Teyzem Latife” isimli kitabında Atatürk'ün manevi oğlu Abdürrahim Tuncak'ın Fikriye Hanım ile Atatürk’ün öz oğlu olduğunu iddia eder... Atatürk’e benzediği öne sürülen Abdürrahim Tuncak ise, hiç konuşmadan sırları ile bu fani dünyadan göçtü; gittii…

Sonsöz: “Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur… Düşmem dersin, düşersin; şaşmam dersin, şaşarsın; öldüm der durur, yine de yaşarsın… / Hz. Mevlana…”