GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
20 Mayıs 2021 Perşembe

Hakkınızı helal edin

15 Mayıs 1919…

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgâli, milli mücadelenin başlangıcı olan ilk kurşun ve Hasan Tahsin’in şehit edilişi ile başlayan kurtuluş savaşı...                                                 

Ve, üç yıla yakın bir zaman süren seferberlik yılları...                                                             

Aile büyüklerimin yaşadıkları; her daim anlattıkları ve belleğimde kalanlarla bir kitap yazabilme gayreti içindeki heyecanım ile...

Yaşanan acıları ve bu zorlu kurtuluş mücadelesini algılayabilmek ve yazıya dökerek torunlarıma ve gelecek kuşakların gençliğine aktarabilmek ne kadar mümkün olabilir bilemem...

Ancak... İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in dizeleri ile: 

“Zannetme ki ecdadın asırlardır uyudu,

Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?”

Diyerek, gücüm yettiğince, dilim döndüğünce anlatacağım ve helallik isteyeceğim şanlı ecdadımızdan...

Keza; emanete sahip çıkıp / çıkamadığımız konusundaki mahcubiyetim ve yürek çırpınışlarım ile geleceğimizi emanet edeceğimiz torunlarımızdan...  

 

***


Yıl 1919...

Memleketin gidişatına dair günden güne kötü havadisler yayılmaya başlamıştı…       

15 Mayıs 1919…

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilişi ile halk büyük bir ızdırap içinde idi...        

Hukuk-u Beşer gazetesinin başyazarı Osman Nevres (Hasan Tahsin) işgale karşı ilk direnişi göstererek belindeki tabancası ile Konak meydanında düşmana ilk kurşunu atmış ve oracıkta süngülenerek şehit edilmişti...  
 

Rumlar, ellerinde Yunan bayrakları ile “Zito Venizelos” haykırışları içinde sevinçli nümayişler yapıyorlardı…


Sokaklarda yapılan türlü çeşit sapkınlıklardan bezmiş, usanmış olan yerli ahali evlerine kapanmıştı.              

Vatan toprakları tümü ile düşman işgali altında idi... 

19 Mayıs 1919…

Anafartalar kahramanı M. Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının Bandırma vapuru ile Samsun’a vardığı haberinin yarattığı heyecan ile umutlanan halk...
 

Tek yürek, tek yumruk olmuştu...      

21 Mayıs 1919…


O gün akşama doğru Menemen’in de Yunan kuşatması altına girdiği haberi tüm İzmir’e yayılmıştı...                        

Mahmut bey; o akşam ,Kuvay-i Milliye teşkilatlanması içinde yer almak hususundaki kararını ailesine açıklarken...

Ev halkı, birbirlerini Allah’a emanet ederek, gözyaşları içinde vedalaşıyorlardı…

Bu bir helalleşme idi...

Yeni bir güne başlarken, vakitlice yola revan olmalıyım dedi; Mahmut bey... 

Tüfeğini kuşandı, hazırlanan beyaz atına bindi...

Karşıyaka istasyonunun karşı sokağındaki Kantarağası konağının koca kapısı büyük bir gürültü ile açılmıştı... 

Beyaz (*)sadakor takımları ile beyaz atının üzerinde Kordelya sahilinde gezintiye çıktığı zamanlarda; 

Levanten kızlarının “Yasemin Mahmut geçiyor” diyerek pencerelere koşarak iç geçirdikleri, Mahmut bey... 

Milli mücadele ruhu içinde, tebdil-i  kıyafet ile, menzile ulaşmak gayesi ile Menemen’e doğru yola çıkıyordu...  

Dört bir taraf Yunan askerleri ile kuşatılmıştı... 

O, karşılaştığı evzon askerlerini mükemmel rumcası ile selamlayarak, dörtnala giden atını büyük bir heyecanla biteviye mahmuzluyordu... 

Gün akşama kavuşurken Menemen ovası görünmüştü...

Büyük ağabeyi Hilmi bey, Menemen eşrafından Küçük Bekir efendilerin kerimesi ile yaptığı izdivaçtan ötürü Menemen’de ikamet ediyordu.

Mahmut, Menemen camiinden duyulan yatsı ezanının sesi ile büyük biraderi Hilmi bey’in istasyon yakınındaki evine vasıl olmuş, hızlı hızlı kapıyı yumrukluyordu...            

Hilmi bey, telaşla kapıya yöneldi…

Büyük demir kapının (kuzuluk denilen) küçük kanadını araladı...              

Karşısında küçük biraderi Mahmut; “Benim ağam, benim Mahmut” diyordu kısık bir sesle... 

Küçük biraderi Mahmut beydi gelen...

Hemen girişteki odadaki kanepeye adeta ilişerek oturdular... 

Hilmi bey, bir taraftan Menemen’in dağları, ovaları, mağaraları ile alakalı bildiklerini anlatıp, büyük bir heyecanla Menemenli kuvvacıların adını tek tek zikrederken...

Bir taraftan da mutfakta acele ile hazırlanmış olan azık torbasını kardeşinin eline tutuşturuyordu…
Mahmut bey tüfeğini kuşandı, atına bindi. Ağabeyi ile helalleşerek, seherin ilk ışıkları ile Menemen kuvvacılarının arasına karışmıştı... 

Hilmi bey, Menemen’de  kalarak kendi üzerine düşeni yapacak,  bu şekilde Kuva-i Milliye hareketine destek olacaktı…

Yunan evzon askerleri ile birlik olan yerli Rumlar, müslüman komşuları ile yıllarca süregelen eski dostlukları birden unutuvermiş, türlü çeşit hainlikler içine gark olmuşlardı...

Ve 16 Haziran 1919... Menemen katliamı...

Yunan askerleri ve Rum yerlileri tarafından Menemen halkına yapılan o yürek yakan katliama şahitlik etmiş olan bu iki kardeş...

Yaşadıkları esaret yıllarını ve tek bayrak altında bir ulus yaratmanın şuurunu torunlarına yıllarca böylece aktarmışlardı... 

***

Yazımın başında zikretmeye çalıştığım…

Üç kelimeden mütevellit; söylenişi kolay, yükü çok ağır olan “Hakkınızı helal edin” cümlesini büyük bir mahcubiyet içinde kurmaya gayret ederken... 

Büyük kurtarıcımız, Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarının ve tüm ecdadımızın aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyorum... 



Nice yıllarda...

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu, emanetimiz emin ellerde olsun... 

*Düz dokunmuş, açık saman renginde bir tür ipek kumaş...