GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
18 Mart 2021 Perşembe

Cumhuriyet'in önsözü...

Çanakkale Zaferi, İstiklâl Marşımız ve Andımız...
Bugün  18 Mart... Çanakkale Zaferi’nin 106. onur yılı...

Bu büyük onuru; anma, sebeplerini ve sonuçlarını anlama günüdür...

Etnik ve dini ayrım olmaksızın, aynı tebaya bağlı vatan evlatlarının azim ve zekası ile yapılan en büyük vatan mücadelesidir...

Okul sıralarından koparak asker ocağına koşan binlerce Mehmetçik’in; aç, susuz bedenlerinin vatan bütünlüğüne şehadetidir...


Seddülbahir cephesinde ve Conkbayırı mevzilerinde kazanılmış en zorlu, en büyük coğrafi zaferdir…

Çanakkale savaşının kahramanlarından Seyit Onbaşı'nın inanç ve iman gücü ile savaşın kaderini değiştiren insanüstü gayretidir... 

Bu inanç ve insanüstü gayret ile gücünün üstünde yük yüklenerek İngiliz donanma gemisini bombardımana tutarak batırması ise, vatan aşkının en kutsal örneğidir…

Osmanlı’nın başkenti olan İstanbul’u işgâl etmek ve Çanakkale Boğazı’na hakim olmak isteyen itilaf devletlerine geçit vermemektir...

“ÇANAKKALE GEÇİLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ!” sözü ise; ecdattan, geleceğe “Gaflete düşmeyin!” mealindeki en büyük uyarı ve gelecek kuşaklara aktarılan en kıymetli mirastır…

Birinci Dünya Savaşı’nın ve dünya tarihinin seyrini değiştiren Çanakkale deniz ve kara savaşlarında Türk Ordusu’nun sekiz ay ondört gün süren direnişidir…

Böyle bir direnişte dahi, yaralı Anzak askerini kucağında sipere taşıyan Mehmetçik’in , Türk’ün merhametini dünyaya duyurmasıdır…


Çanakkale Zaferi; askeri deha Albay M. Kemâl ve Türk Ordusu’nun millî birlik ve beraberlik şuurunu bugünlere aktaran tarihi bir dönüm noktasıdır…


Ümmet olmaktan, millet olmaya giden bir varoluş hikayesinin başlangıcıdır…


Emperyalizme karşı savaş açmış ve bu mücadelesini zaferle şereflendirmiş bir milletin yazdığı, o muhteşem kurtuluş savaşı destanının ilk sayfasıdır…

***

Osmanlı Devleti’nin, Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinden sonra Mondros Ateşkes Antlaşması’nın (30 Ekim 1918) imzalanmasını beklemeyen ve mütareke hükümlerini hiçe sayan itilaf devletlerinin işgâli altındaki Anadolu toprakları...

1919 yılında yapılan Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan, 

“Millî sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür parçalanamaz” kararı...

Ve...  "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır.” diyen başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın önderliğinde, birlik ve beraberlik ruhu içinde düşmana direnen Anadolu halkı...

Vatanın kurtuluşunun azim ve kararlılığında çalışmalarına devam ederken, halkın millî birlik ve millî mücadele ruhunu dile getirecek bir marş yazılmasına karar veren Yüce Meclis...

Zamanın Maarif Vekili tarafından, Çanakkale Şehitleri şiiri ile dikkat çeken vatan şairi Mehmet Akif’e sunulan teklif ve kısa sürede, büyük bir aşkla yazılan İstiklâl Marşı’mız...

41 ay süren kurtuluş savaşı mücadelesini, 41 mısra ile dile getiren muhteşem bir edebi eser...   

12 Mart 1921... TBMM’de İstiklâl Marşımız’ın kabulü…


Edirne’den Kars’a kadar; doğudan batıya, kuzeyden güneye, işgâl altındaki vilayetlerimizin düşman işgâlinden kurtuluşu ile başlayan umut yılları...

1923... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu... 

“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diyerek, millet ve devlet kavramının altını net bir şekilde çizen ulu önder M. Kemâl Atatürk...  

Ve kutsallarımız...

Millet olma bilinci içinde, her yıl sevinç ve gururla kutladığımız millî bayramlarımız.

Ve 100 yıldır nesiller boyu ezber ettiğimiz; gönül telimizi titreten, ayakta saygı ile söylediğimiz İstiklâl Marşı’mız...

1933... Cumhuriyetimizin Onuncu Yıl coşkusuyla, dönemin Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey tarafından hazırlanarak 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda çocuklara  ithaf edilen andımız... 

1933 yılından 2013 yılına kadar seksen yıl boyunca her sabah:

“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım. 
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, 
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”
dizeleri ile... 

Yetişmekte olan nesillerin zihinlerine iyi hasletler nakşeden muazzam bir hayat düsturu…

Ne garip tecellidir ki; 2013 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarılan bir yönetmelikle, Andımız’ın okullarımızda okunması uygulamasına son verilmesi kararı... 

Ve aradan geçen sekiz yıl boyunca, andımızın varlığından bihaber yetiştirilen bir nesil…

Kurulu  düzenimizdeki ince ayarlarımızla oynayan, akıllara durgunluk veren bu garabet durum elbette geçecek ve alınacak doğru kararlarla; andımız ebediyen okunacak ve çocuklarımızın dudaklarından kalplerimize dökülecektir...


Nitekim; tarihe yazılanlar, gün gelir harfiyen okunur... Yeter ki, yazılmış olsun…

Bugün  Çanakkale Destanı’nın yazıldığı gündür...

(*) Şair’in de dediği gibi... 
Çanakkale Destanı “Cumhuriyet’in önsözüdür…”

Cumhuriyetimiz’in 100. Kuruluş Yıldönümü’nü karşılamaya hazırlanırken...  

Bizi “Millet” yapan Cumhuriyet Destanını; satır satır, cümle cümle okuyup anlamak, gelecek nesillere anlatmak andımız olsun...

İşgâl altındaki vatan topraklarımızı canları ile savunarak; bağımsızlık zaferini kazanan kahraman ecdadımızın ve Cumhuriyetimiz’in banisi, Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün aziz anısına ebediyete kadar minnet ve saygı ile...

“Ne mutlu Türk’üm diyene”

(*) F. Hüsnü Dağlarca