GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
6 Mayıs 2021 Perşembe

İdrakimiz artsın…

3 Mayıs... Dünya Basın Özgürlüğü gününün düşündürdükleri ile...
6  Mayıs... Bolluk, bereket ve şifa temsil eden Hızır / İlyas buluşmasına dileklerimi arzetmeye çalışırken...
Muhayyilem, geçmişten günümüze yaşanmış olayları irdelemekle meşguldü... 
Basın özgürlüğü: Görüş ve düşünceleri basın ve yayın yoluyla açıklayabilme ve yayabilme hakkı olarak izah edilirken, 
Türkiyem, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 
2021 Basın Özgürlüğü Endeksine göre 180 ülke içerisinde 153. sırada yer alıyordu...
Dünden bu güne basın özgürlüğü dediğimizde ise...
Araştırmacı -Yazar Sn. Eftal Sevinçli’nin kaleme aldığı, 
200 yıl öncesi İzmir Basını’nı konu alan İzmir Basın Tarihi adlı kitabın sayfaları arasında,
Dedemin amcası * Kantarağasızade Ömer Selahattin Bey’in gazeteci kimliği… 

Ve  II. Meşrutiyet dönemindeki basın özgürlüğü konusuna rast gelişim ile...  
Şimdiki zaman ile geçmiş zaman kol kola girmiş...

‘Basın özgürlüğü’ mevzusunu bir o taraftan, bir bu taraftan çekiştiriyorlardı adeta.  
II. Meşrûtiyet  zamanında, İzmir’in  çeşitli gazete ve dergilerinde muhalif yazılar kaleme alan,  

Mülhakat Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı  Ömer Selahattin Kantar...
İşgal yıllarını konu alan “Kara Dana” adlı iki perdelik piyesi ve  özgür kalemi ile tanınır...
Kent belleğine katkı koyan değerli araştırmacı ve tarihçiler tarafından “İzmir basınının renkli simalarındandır” diyerek kendisinden bahsedilir... 
Mülhakat Gazetesi, II. Meşrûtiyet döneminin en muhalif yayınları ile ve Ege Bölgesi’ndeki en uzun ömürlü gazetesi olarak anılırken (1908-1913) 
“Ahâli dostu, demokrat ve mesleği doğruyu söyleyebilmektir” diye tanıtır kendisini neşriyat hayatı boyunca... 
Toplumsal tarihimize baktığımızda, kaynayan bir kazana benzeyen II. Meşrutiyet Dönemi’nde düşünce ve basın özgürlüğü konusunda süregelen tartışmalardan, kazanımlardan ve acılardan söz edilirken... 
Mülhakat’ın sahibi ve başyazarı Ömer Selahattin (Kantar) Bey’in gazetesinde yazdığı eleştiriler, dönemin valisi ünlü komutan Mahmut Muhtar Paşa’nın hiç hoşuna gitmez… 
Vali Mahmut Muhtar Paşa, Selahattin Bey’e ders vermek üzere hemen bir kabadayı görevlendirir. 
Kendisini dövmeye gelen kabadayıyı silahıyla kovalayan Ömer Selahattin Bey,
Var olduğu bu fikir özgürlüğü mecrasında...
Yazarlık hayatı boyunca matbuatın hürriyetini savunmuş..
Kaleminin kuvveti ile millî mücadeleye dahil olmuş...
Ve korkusuz  tavır ve uslubu ile yazılarına aynı kararlılıkla  devam edegelmiştir...

***

O günden bu güne; memleketin fikir hayatına yazıları ile destek olmuş,

Gelmiş geçmiş, yazmış çizmiş...

Ve günümüz basın emekçilerine saygı ile...

***

Divitim, o günlerin mürekkebi ile bu günleri anlatan cümleler kurarken...
6 Mayıs Hıdırellez gününün inancı ile Hızır İlyas’a bütün meramımı arzettim... 
Ya Hızır Ya selamet diyerek ...

Kalemimin dili ile kağıdımın kulağına fısıldadım, yüreğimden geçen tüm arzu ve dileklerimi..        Gerçekleşeceği inancı ile narin bir gül dalına bağladım... 

Daldan daha güçlü olan bütün umutlarımı.       
Alevler üzerinden atlarken, insanoğlunun yüreğine düşen kor ateşler sönsün istedim... 
İnsanlığı canından ciğerinden vuran pandemi illetinin tarihe karışıp yok olması en büyük duam oldu...  
Aşı ve ilaç kartellerini oluşturan insanlık aleminin yüreğine vicdan, insaf ve merhamet  diledim...
Ülkem insanının sağlık afiyet içinde tez vakitte aşılanması için el açtım Tanrı’ya..
“Elden gelen öğün olmaz” düsturu ile...

Hıfzıssıhha kurumumuzda yerli aşılarımızı üretebilmeyi düşledim, bundan böyle... 
Tüm kamu iktisadi teşekküllerimizin tekrar canlanması için bir ilham, bir uyanış felsefesi hayali kurdum, yüzümde beliren tebessümle... 
Ekonominin çarklarını döndürebilmek için; güç, kuvvet, yaşama azmi diledim esnafımıza, işçimize ve köylümüze.. 
Dağlarımıza, ovalarımıza, bahçelerimize, bağlarımıza bolluk, bereket diledim...
Akarsularımızı, nehirlerimizi, ormanlarımızı talan eden doğa katliamının son bulacağı zamanları umut ettim...
Kadınlarımıza ve çocuklarımıza şiddetsiz bir dünyada mutlu bir gelecek çizdim zihnimde...
Eğitime erişimde fırsat eşitliği hayal ettim, tüm gençliğe...
Yasakların, özgürlüklere pranga vurmadığı bir dünyada...

Torunlarım... Umutlu bir geleceğe yürüsünler istedim; özgürce, elele... 
Emperyalizm karşısında dimdik durabilen...
Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilelebet payidar olacağı öğretisi ve inancı ile...  
Fikir ve ifade özgürlüğü diledim... Tüm düşünen beyinlere...
En büyük arzumuz birbirimizi farklılıklarımızla kucaklayabilmek olmalı diyerek...

***

49 yıl önce bugün... Gece sabaha kavuşurken...
“Tam bağımsız Türkiye” dilekleri gül ağacına değil darağacına asılmış olan...
Düşünceleri ve fikirleri ile her daim taptaze ve yemyeşil kalmış, o üç taze fidanı....
Bu bahar sabahında, semaya yükselen Rodrigo’nun gitar konçertosu ile...
Ve de... O üç fidanın acısıyla satırlara dökülüveren o **mahur beste ile andım.
“Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O, Mahur Beste çalar, ***müjganla ben ağlaşırız
Gitti dostlar, şölen bitti, ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız...
O, Mahur Beste çalar, müjganla ben ağlaşırız”

***

Hak ve özgürlüklerden vazgeçildiğinde ya da hak ve özgürlüklerin bittiği yerde...

Şölenler biter, şenlikler dağılırmış...

Kutlanamayan bayramlar gelir geçermiş... Anladım...

Hani, idrakiniz artsın diye bir söz vardır...

Şaşkınlıklarımızın arttırdığı idrak ile...

Yenilmeden, yenilenmek için...

Yeniden ayağa kalkmak için... Gözyaşlarımızı sileceğiz...

Bir ana şefkati ile kendi yaralarımızı kendimiz saracak ve yarınlarımıza kucak açacağız.. 

Ana yüreği taşıyan Anadolu’mun tüm kadınları...

Anneler günümüz umutlu olsun...

* Selâhattin Kantar ( 1878-1948)

Türk müzeci, arkeolog, gazeteci ve yazar. İzmir Arkeoloji Müzesi kurucu müdürü… 1932-1941 yılları arasında Rudolf Naumann ile birlikte Smyrna Agorası kazılarını yürüttü…
** Atilla İlhan
*** Kirpik