GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
1 Nisan 2023 Cumartesi

Günü birlik yaşamlar

Müzik Önerisi: Güneşi Beklerken-Mor ve Ötesi

Nerden geldiğimizi unuttuk.

Nereye gittiğimizi de…

Günübirlik yaşıyoruz çok uzun zamandır. Her gün birbirinin aynısı, sabah uyanıp akşam yatana kadar aynı eylemleri birbiri ardına sıralıyoruz.

Korkularımız içimizde hapis,

Endişelerimiz ruhumuzu karartmış,

Kayıplarımız kalplerimizi kemirmiş,

Acılarımızı yaşayamadan hayatların devam etmesi nasıl mümkün olabilir?

Gülmek yasak gibi sanki, sürekli önüne geçilmez bir suçluluk.

Şaka mı? Maazallah…Bir kör kurşun, bir temiz dayakla unutursun komik olmayı.

Eğlenmek de öyle! Haşa!

Yaşanan onca acının üzerine nasıl normale döneceğiz derken…

Dumanı tütmesi gereken bacaların zeminle bir olmuş silüetleri, beton katmanların arasında salınan kül rengi tül perdeler varken…

Asrın virüsüne bağışıklık kazanacağız derken, asrın felaketinin getirdiği acıya mı oldu bu bağışıklık?

Dünyada bir başına kalmışın acısına tahammül mümkün mü? Zaman gerçekten acının ilacı olabilecek mi?

Attığımız temeller yaraları saracak mı? Anne baba eş kardeş olmadan o duvarlar yuvaya dönebilecek mi?

Verdiğimiz sözler normali getirecek mi bu topraklara tekrar?

Zaman geçmiyor hala bana, zaman geçirmiyor içimdeki yangını ve öfkeyi. Sadece içimdeki o kızıl kora her gün daha çok alışıyorum ben. Geçeceğine inandırmaya çalışıyorum kendimi…

İçim bir çöl gibi. Kuru.

Normali özledim.

Sevgili Ali Sunal’ın sorduğu soru;

“Hangi normal?”

Çocukluğumun normallerini düşündüm önce. Sadece karanlıktan korktuğum zamanlar, ölümün sadece çok yaşlıların başına gelebileceği, çalışırsam elmamın kızaracağı, umarsızca akıttığım sular, o çeşmelerden korkusuzca içtiğim sular, yıkamadan yediğim meyveler, gülümseyerek merhaba diyebildiğim yabancılar…

Bağıra çağıra söylediğim şarkılar, sokakta dans edebildiğim zamanlar…

 

Hiçbiri normal değil artık.

Hayat ne anlatır? Neleri gizler?

Tamamıyla önemsiz diye düşündüğümüz şeylere muhtaç olduğumuz zamanları yaşıyoruz. Bu normal mi şimdi?

Günü birlik yaşamlarda muhtaç olduğumuz her şeyin fiyatını biliyoruz da değerini biliyor muyuz?

Pahalılığın, işsizliğin, yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, şiddetin, ötekileştirmenin getirdiklerini görmezden gelmek normal mi?

Oscar Wilde’ın dediği gibi aslında hepimiz çukurdayız, ancak bazılarımız yıldızlara bakıyor.

O çukurda durup da iyimser olabilmek…

O çukurdan yıldızları görebilmek…

O çukurdan çıkabilmeyi umut edebilmek…

 

Hayatın karmaşasına karşı bu hayattaki son sığınağımız aslında yaşamak istediğimiz basit keyifler. O çukurda debelenirken bir şarkı mırıldanmak, bir sigara tüttürmek, bir fıkraya gülümsemek, dans etmek…

Hoş bir sohbet, iştah açan bir sofra, seni takip eden bir köpek, içini ısıtan bir güneş, başını ıslatan yağmur, tıslayan kar, gürleyen şelale, mis kokan ekmek basit keyiflerdir normaldir.

Sabah kahvesi, ezan sesi,rüzgârın uğultusu, paranın şıngırtısı, baharın kokusu, bir dostun omuzu basit keyiflerdir normaldir.

İnce belli bardakta çay, bir göz yumurta, bir parmak bal basit keyiflerdir normaldir.

Gülmek normaldir.

Nisan 1 normaldir, keyiflidir. Şaka yapmak keyiftir, şakaya kanmak güzeldir insan olmanın en saf halidir.

Kendimiz olma cesaretini yitirmeyelim.

Acının bize öğrettikleri ile insan olmaktan vaz geçmeyelim.

Yaşadıklarımızın şaka olmadığını hatırlatan 1Nisan’aihtiyacımız var.

Yaşamın değerini daha iyi anlayıp günü birlik yalanlarımızdan vaz geçtiğimiz 1 Nisan’a ihtiyacımız var.

Biraz vicdan, biraz bahar, biraz yağmura ihtiyacımız var.

Biraz hayal, birkaç şaka ve kahkahaya ihtiyacımız var.

Veee ÇOKÇA umut…

Herkese iyi gelir.