GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Temmuz 2022 Salı

Bir durun artık!

Ne zaman bir AKP’li siyasetçi veya yandaş gazeteci, akademisyen medyada boy gösterse, “Dur bakalım, yine ne saçmalayacaklar!” moduna giriyorum. Ve beni hiç yanıltmıyorlar.

Cumhuriyet’in kuruluş iradesi ve felsefesine duyulan öfke ve rövanş almak arzusu, bu toprakların kültürüyle bağdaşmıyor. Fakat gerçeklikle hayalleri birbirine karıştırdıklarından, umursamıyorlar.

Fanatik AKP’lilerin kin ve öfkesini besleyen selefi kültür şimdi de göçlerle tahkim ediliyor. Sonuçları kendilerini üzecek ama yapıyorlar...

Bundan yüzyıl önce, imparatorluk tarih sahnesinden çekilirken İslamcıların cihad çağrılarıyla kurtuluş ve kuruluş mücadelesine karşı çıkmış olmaları, günümüzde rövanş arzusunun tarihi mazeretidir.

2002’den sonra “yeniden doğan Türkiye” zırvalarıyla kendinden geçerek saçmalamanın dibine vuran İslamcı/liberal zihniyet, 2002 öncesini yok saymayı siyaset zannediyor. Birileri sanki onlara, “Toplumların belleği zayıftır, bildiğiniz gibi saçmalayın…” demiş.

Sanayi devriminin getirdiklerini hala anlamamışlar. 18. yüzyılda ortaya çıkan sanayi devrimiyle başlayan değişime ayak uyduramayan emperyal yapılar çöktü, hanedanlar yıkıldı. Habsburg ailesi veya Osmanoğulları gibi tarihsel ömrü dolan gidiyor.

Kurulmakta olan yeni Dünya düzeninde yerini alan Türkiye Cumhuriyeti, Kapitalist Batı Bloku içinde varlığını yüzyıldır sürdürüyor.

Liberallerin kontrolünde, Cumhuriyet’e şuursuzca saldıran İslamcılar, Cumhuriyet’in neredeyse bütün kurumlarını çalışmaz hale getirdiler. Ne ki bu çabalar, İslamcı bir rejimin inşasını mümkün kılmadı ama yoksulu daha yoksul yaparken, bir avuç zenginin serveti iyice büyüdü.

Kurtuluş mücadelesi verilirken Saray’a sırtını veren ucuz kahramanlığa teşne İslamcılar, Atatürk ve arkadaşlarının kararlılığı karşısında dağıldılar. Ta ki seksen darbesinin önünü açtığı serbest piyasa düzeninde İslamcılara yer verileceği anlaşılıncaya dek…

Emperyal güçlerle kucak kucağa iktidara gelen “ılımlı İslam” son yirmi yıldır Cumhuriyet’i bitirmek için elinden geleni ardına koymuyor.  Kuşkusuz, hasar çok büyük. Eğitim sistemi çöktü. Sağlık sistemi özel sektöre bırakılıyor, parası olan sağlık satın alacak. İstihdam yok hükmünde. Güvenlik politikaları dualara kaldı. Tarım bitti.

Ve Türkiye elan direniyor.

Dünya değişiyor. Dijital devrimin şafağındayız. İslamcı siyasetin ise böyle bir gündemi olmadığı gibi olacağı da yok. Yeni Dünya düzeninin ayak takımı olmayı sanki göze almışlar…

Seçimlere bir yıl kaldı. Ne Cumhur İttifakı ne Millet İttifakı…

Ülkeyi dijital çağa taşıyacak mutabakatın oluşturduğu ülke ittifakı gerek bize.

Kurulmakta olan Yeni Dünya’da Türkiye’nin sistemde nasıl ve nerede yer alacağına dair bir konsensüse ihtiyaç var.

Atatürk bunu başarmıştı. Biz de başarabiliriz.