GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fikret İLKİZ
YAZARLAR
22 Eylül 2009 Salı

Bir cinayetin basın anatomisi

Birinci soru şudur: Münevver Karabulut cinayeti hakkında "sürekli" haber yapmak basın özgürlüğü müdür?’¶
 
Mahkemelerin, yargının veya emniyet güçlerinin yaptıkları ve yapmadıkları basınının denetimi altındadır, bir başka deyişle kamuoyunun vicdanı tarafından denetlenir. 
 
İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en esaslı temel ilkelerinden birisidir. Basın söz konusu olduğunda, bu ilke daha da önemlidir. Bu ilkelerin uygulanması adaletin dağıtılması alanında da aynı öneme sahiptir.  
 
AİHM'sinin "Castells-İspanya" Kararında (Karar Sıra No: 355 Tarih 23.04.1992)  basın-ifade özgürlüğü ve yargı arasındaki ilişkide bu ilkenin önemi şöyle açıklanmıştır:  "Mahkemelerin boşlukta çalışmadıkları, genel kabul gören bir olgudur. Mahkemeler, uyuşmazlıkların çözümünde bir forum durumundadırlar ama, bu demek değildir ki, uzmanlaşmış dergilerde, genel basında ya da halk arasında uyuşmazlıklar önceden tartışılmaz. Dahası, basın yayın organları adaletin usulüne göre dağıtılmasına tecavüz etmeyip, kamu yararının bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, mahkemelerin önüne gelmiş sorunlarla ilgili haber ve düşünceleri vermekle yükümlüdür. Sadece basın yayın kuruluşları bu tür haber ve düşünceleri vermekle görevli değildir, halkın da bu haber ve düşünceleri edinme hakkı vardır..."
 
Herkes bu özgürlüğün sahibidir veya herkesin ifade özgürlüğü vardır. Başka bir deyişle; "ifade özgürlüğü niteliği gereği hem ifade edenin / sahibinin özgürlüğüdür hem de, o ifadenin yöneldiği adresin, kişinin/kişilerin özgürlüğüdür." 
 
O halde; bu sorunun yanıtını verirken iki sonuç çıkarmamız mümkündür..
 
Birincisi; adaletin işleyişindeki sorunları haber olarak vermek basının görevidir. 
 
Çünkü kamuoyu "Münevver Karabulut" cinayetinden haberdar olma hakkına sahiptir. Bu cinayet soruşturmasında medya; 197 gündür "yakalanamayan"  cinayetin bir numaralı "şüphelisinin" neden yakalanamadığını 197 gün boyunca haber yapma hakkına sahiptir. Adaletin işleyişinde, yargının "önüne gelmiş sorunlarla ilgili haber ve düşünceleri" vermekle de "yükümlüdür". 
 
Birinci sorunun yanıtına göre; dile düşmüş bir cinayet hakkındaki suç soruşturması haberi medyada  sürekli haber olmasaydı,  cinayetin bir numaralı "şüphelisi" yakalanabilir miydi? Medya yaptığı haberlerle bir numaralı zanlının yakalanmasına/teslim olmasına etkili olmuştur kuşkusuz’…

ŞÜPHELİ YAKALANDI VE CİNAYET NASIL HABER OLDU?  
 
Münevver Karabulut cinayetinin bir numaralı şüphelisi 197 gün sonra yakalandı veya teslim oldu’…
 
Ancak  işte bu noktadan sonra; medyanın dile düşmüş bu suç soruşturması hakkındaki haberleri çok düşündürücü’…
 
197 gün öncesinden başlayan haberler C.G'nin  yakalanması, ya da teslim olması ile durmadı ve hatta "şiddeti" hiç hafiflemedi bile’…Tam aksine ne sel felaketi, ne demokratik açılım, ne Kürt sorunu, ne de ekonominin tıkırında gittiği gibi(!?) devlet açıklamaları bile; dile düşmüş cinayet soruşturması haberlerinin hızını kesmeye yetmedi’…Cinayet, son süratle hayatımıza egemen’… 
 
Medyada neler yazılmadı ve neler neler haber olmadı ki? ’…
 
Bir numaralı "zanlı" yakalandı. Yok yakalanmadı, karnı açmış, sucuk ekmek yedi ve kendi teslim oldu. Gariplikler’…Avukat(lar) açıklama yaptı’… (C.) ilk ifadesinde cinayeti nasıl işlediğini anlattı. 197 gün nerede saklandı? Vali basın toplantısı düzenleyip açıklama yaptı. Emniyet Müdürü çember daraldı, yakaladık dedi. İstanbul eski Emniyet Müdürü rahatlamış’…Başbakan'a " o iş tamam" dediler. Başbakan açıklama yaptı. Cinayete ilişkin sorular, sorular, sorular’…Tek başına yapamaz dediler’…Çocuk mu? Kemik yaşı tespit edilecek. Ona adli tıp karar verir zaten. Bir ay sonra teslim olsaydı farklıydı..Ne kadar ceza alır? Kaç yıl yatar? şu kadar yıl yatar. Haksız tahrikten yararlanır mı? Yararlanır, ama mahkeme bakar. Cinayeti işlerken cinnet geçirmiş. O zaman şu kadar yıl yatar! Hayır o kadar yıl yatmaz!...Yardım edenler kim? Yardım edenler hakkında ceza davası açılır. Hayır açılmaz. 197 gün bu çocuğa kim baktı’…Bunun gibi, akla gelen ve akla gelmeyen ve şaşılası akıllara göre yeniden ve yeniden cinayet üzerine cinayet haberleri’…
 
Bir yanda ifadesi alınan, tutuklanan ve tutukevine konulan henüz iddianamesi bile yazılmamış, davası açılmamış, "şüpheli" bir "çocuk"’…Haberlere göre cezaevindeki diğer tutuklu ve mahkumlar "onu bize verin" diyormuş’…Çocukların "aşk hikayesi", bir teğmenden gelen mesajlar yüzünden cinnete kurban olduğundan başı gövdesinden ayrılmış olarak bulunan "maktule"’…
 
Geriye kalanlar ve dünyanın orta yerinde kurulmuş veya kurgulanmış gibi izlettirilen cinayet soruşturmasının dile düşmüş halleri’… 
 
Ekranların, gazetelerin, radyoların cinayeti tekrar tekrar güncellemesiyle hayatımızı güncelleyen cinayetin tarafları televizyonlarda’…Avukatlar konuk. Aileler konuk. Bilim insanları ceza hukukçuları konuk. Uzmanlar canlı canlı kamera karşısında’…Psikologlar, adli tıptan anlayanlar adli tıpçılar, sosyologlar’…Daha biz kanal değiştirmeye fırsat bulamadan, kanal değiştirerek  karşımıza "canlı" olarak çıkıp programların tümüne katılma başarısı gösteren "konuklar" neredeyse iddianame yazdılar, davayı gördüler, cezayı kestiler ve kaç yıl yatacağı konusundaki hesaplamayı da bitirerek fevkalade başarılı biçimde(!?) bir kamu hizmetini daha yerine getirdiler’…
 
Neredeyse, gazetelerde, televizyon ekranlarında, radyolarda, internet haber sitelerinde "mahkeme" kuruldu’…Sanki iddianame yazıldı. Yargılama başlamış gibi’…Şüphelinin sorgusu sanki bitti. Sanki tüm diller toplandı’…Sanki sanık(lar) savunmalarını yaptı. Sanki cezalar kesildi. Sanki hükümler kesinleşmiş ve infaza geçilmiş gibi’… 
 
NE YAPMALIYIZ? 
 
Biz yine de iğneyi "medyaya" batıralım.  Bir cinayet, bir ceza soruşturması nasıl haberleştirilir? 
 
Ceza Muhakemesinde, kanunun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak üzere ve savunma hakkına zarar vermemek koşuluyla "soruşturma" evresindeki usul işlemleri gizlidir. Şüpheli hakkında düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile kamu davası açılmış sayılır ve "kovuşturma" evresi başlar. Kanunda sayılan haller dışında ve mahkeme tarafından "gizlilik" kararı verilmedikçe, duruşmalar herkese açıktır. Örneğin 18 yaşından küçük çocukların duruşmaları kapalı oturumda yapılır. Kapalı oturumların haber yapılması yasaktır. 
 
"Karabulut Cinayeti"nde; yasalarda yazılı bu basit kurallar, herkesin kendi açısından verdiği "öneme" göre sürekli delinmektedir. Bir başka deyişle herkesin kanunu ve herkesin ilkesi,  herkese göre değişmektedir. Yasa maddeleri bu soruşturma nedeniyle delik deşiktir. 
 
Bu cinayet soruşturmasının haberleştirilmesi işte bu yasal durum nedeniyle önümüzdeki günlerde sürekli sorun yaratacak. Çünkü bu adli cinayet haberlerinin içinden, bu defa yayınlanmış olan "haberlere" soruşturmalar ve davalar açılacak. 
 
Aslında ifade özgürlüğü ve halkın gerçekleri öğrenme hakkını çözmüyoruz. Kördüğümlerle, çözülmez yapıyoruz’…
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 10 Temmuz 2003 tarihli (2003)13 numaralı "ceza kovuşturması ile ilgili haberlerin medya aracılığı ile verilmesi hakkındaki tavsiye kararı" medyanın adli haberler ve adli haberlerin öznesi olanların hak ve özgürlüklerinin korunmasıyla ilgilidir.  
 
Tavsiye kararında; ifade ve bilgi özgürlüğünün demokratik toplumun başlıca esaslarından birini oluşturduğu ve diğer hakların ondan kaynaklandığı ve her bireyin gelişimi için asıl koşullardan biri olduğu hatırlatılmaktadır. 
 
Kamuoyu mahkeme organlarının ve emniyet güçleri faaliyetleri hakkında bilgiyi medya aracılığıyla alma hakkına sahip olmalıdır. 
 
Gazeteciler; devam eden ceza soruşturması/kovuşturması hakkında yargı organları ya da emniyet güçlerinden bilgileri elde edebilmelidir. Soruşturmanın gizliliğini etkilemeyen bilgiler açıklanmalıdır. Yargı organları ve emniyet bu tür bilgileri ayrım gözetmeksizin tüm gazetecilerin erişimine açık tutmalıdır. 
 
Bakanlar Komitesi; gazetecileri, mahkemelerin işlemleri hakkındaki haberlerde ilgili meslek etik kurallarına ve standartlarına uymaya ve geliştirmeye ve eğer yoksa;  etik kuralları hazırlamaya davet etmektedir. 
 
Gazeteciler; şüpheli ve tutuklanan kişilerin haklarının  gözetilmesi ve adil yargılanma haklarının korunmasını ve bu kişiler hakkında mahkemeler tarafından haklarındaki suçlama hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağını dikkate almalıdır. Masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu yüzden, haber konusu olan ceza soruşturması/kovuşturması ile görüş ve haberlerin verilmesi ya da yayılması, şüpheli ya da tutuklu kişinin masumiyetine zarar vermemelidir. 
 
Ayrıca gazeteciler; zarar görenlerin, şikayetçilerin, şüpheli ve sanıkların, mahkûm olmuş kişilerin ve tanıkların özel yaşamlarının AİHS'nin 8. maddesi ile korunan haklarına, - kamuoyu ilgisini doğuran bilgiler saklı kalmak koşuluyla - özel hayatın dokunulmazlığına saygı göstermelidir. Şüpheli, tutuklanan ya da mahkûm olmuş kişiler ya da ceza kovuşturmasının diğer tarafları hakkında haberlerin verilmesi, sözleşmenin 8. maddesinde korunan şahsi hayatın dokunulmazlığını bozmamalıdır. Reşit olmayanlar ya da diğer zayıf olan taraflar, zarar gören, tanıklar ve şüpheli, tutuklu ya da mahkûm olmuş şahısların aile üyeleri özellikle korunmalıdır. Bütün bu hallerde, kimliğini belirli kılan haberlerde bu ilkede gösterilen kişilere zararlı etki gösterebileceği dikkate alınmalıdır.
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gazetecileri; ceza kovuşturması haberlerinin verilmesi sırasında zararlı ve küçültücü ifadeler kullanmaktan, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık yapmaktan ve şiddete tahrik etmekten kaçınmaya,  ceza kovuşturması hakkındaki haberleri yazarken, sorumlu davranmaya davet etmektedir. 
 
O halde gazetecilerin bu cinayet soruşturması ile ilgili olarak "yaptıkları" ve "yapmadıkları" haberlerden çıkaracağı sonuçlar olmalıdır.  
 
Çünkü; Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesine göre; gazeteci başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur.  Gazetecinin "yargı" ile ilgili doğru davranış kuralına göre; gazeteci hazırlık soruşturması sırasında, soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır.  
 
Yaşadığımız bu tür sorunlardan ileriye dönük olumlu dersler çıkarmalıyız. Cinayet haberinin anatomisini çıkarmalı ve tablosunu gözler önüne sermeliyiz.  
 
Temel hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi için buluşacağımız ortak noktada, hukukun yaratacağı ortak bir zeminde; hukuka uygun değer yargıları yaratmaktır gazetecilerin görev  ve sorumlulukları’…    
 
Aksi takdirde, gazetecilik meslek ilkelerinin hiçe sayıldığı bir ülke yaratmış olmanın nedeni ve bu sonucun en korkunç sorumluluğu gazetecilerin olacaktır.