GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fikret İLKİZ
YAZARLAR
19 Ağustos 2009 Çarşamba

Bağımsız ve Özerk Medya İçin’…

Bağımsız ve özerk medya neden gereklidir? ’¶

Çünkü kamuoyunun bilgi edinmesi ve halkın gerçekleri öğrenme hakkının sağlanması sanıldığından çok daha önemlidir. Önümüzdeki yıllarda çok daha fazla önemli olacaktır.   
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, daha 1982 yılında 29.04.1982 tarihli Anlatım ve Bilgilendirme Özgürlüğü Bildirisi’’ni bu amaçla kabul etti. Özellikle ifade özgürlüğü hakkının uygulanmasının sağlanması amacıyla ’“sansür’” ya da herhangi bir ’“keyfi denetim ve zorlamanın önlenmesi’” ve ’“düşünce ve görüşlerin çeşitliliğini yansıtan, bağımsız ve özerk bir medyanın varlığının korunması’”nı bu Bildirisi ile yaşama geçirmek istedi. 
 
Ancak ’“bağımsız ve özerk medya’” için sıkıntıların giderilemediğini açıktır.
 
2009 yılı sonu itibariyle ve özellikle 2010 yılında ’“bağımsız ve özerk medya’”nın ne kadar önemli olduğu yaşayacağımız olaylarda kendini gösterecektir.

Çünkü gidiş öyle bir gidiş ki; gazeteciler kendilerini özgür veya bağımsız hissettikleri veya hissedebilecekleri medya kalmadığı inancındadırlar’…

İsterseniz şöyle de diyebiliriz; medya kendini özgür ve bağımsız hissederek gazetecilik yapan gazetecileri kovuyor’… Bir başka deyişle gazetecilerini kaybetmeyi kar sayan ’“medya’” giderek bağımsız ve özerk olmaktan uzaklaşıyor’…

 
Bu ciddi durumun farkında olan/ olmak isteyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, medyadaki bu tür sorunların sonuçlarından çekindiği için bazı konularda aldığı tavsiye kararlarını çoğalttı.
Komite, araştırmacı gazetecilerin veya bir başka deyişle ’“soruşturmacı gazetecilerin’” korunması için kararlar aldı.
 
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ’“Araştırmacı Gazeteciliğin Sağlanması ve Korunması Bildirgesi’”ni 26 Eylül 2007 tarihli 1005. inci toplantısında kabul etti.
 
Bakanlar Komitesi bu Bildirgede; 29 Nisan 1982 tarihli ’“Anlatım ve Bilgilendirme Özgürlüğü Bildirisi’” ile 12 Şubat 2004 tarihli ’“Medyada Siyasal Tartışma Özgürlüğü’” deklarasyonlarına atıf yaparak; kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10 uncu maddesi ile garanti altına alındığını yeniden anımsatmaktadır.
 
Komite; insanların toplumu ve kamuoyunu ilgilendiren konularda ayrıntılarıyla bilgilendirilmesini esas kabul etmektedir.  Bu yüzden ’“kamu otoriteleri’” üzerinde ve ’“siyasal ilişkilerde’” denetim görevini yerine getirmek için ’“bağımsız ve özerk medyanın’”  ne kadar büyük bir önem taşıdığı 2007 yılında yeniden açıkça ifade edilmiştir.    
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ’“Araştırmacı Gazeteciliğin Sağlanması ve Korunması Bildirgesi’”ne dönersek; demokrasilerde denetim ve balans sisteminin en önemli parçası olan medyanın esaslı işlevlerden birisi de kamu bekçiliğidir.
Belki de AİHM kararlarına geçtiği biçimiyle söylemek gerekirse; gazeteciler kamuoyunun bekçi köpeğidir.
 
Soru şudur; acaba gazeteciler kamuoyunun gözü kulağı olmazsa, araştırmacı gazetecilik yapılmasının koşulları sağlanmazsa ne olur?
Çok basit’… Kasıtlı olarak gizlenen yasal ya da etik yanlışların ortaya çıkarılmasını sağlayan ve böylece geniş ölçüde toplumun gelişmesinin yanında aydınlanmış ve aktif yurttaşlığa katkıda bulunan araştırmacı gazetecilik sağlanamazsa, demokrasi şiddetli olarak zarar görür.
 
Araştırmacı gazetecilerin medyadaki kendi özel konumları yanında;  insanların aile ve özel yaşamlarını inceleme gerektiren hallerde AİHS’’nin 8 inci maddesinde düzenlenen ’“özel yaşamın korunması’” ile 10. maddesindeki ifade özgürlüğü, en az araştırmacı gazetecilik kadar önemlidir. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’’nde de kabul edildiği üzere; gazeteci kamuoyuna mal olmuş bir şahsiyet bile olsa, halkın haber alma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlantılı olmayan hiçbir amaç için, izin verilmedikçe, özel yaşamın gizliliğini ihlal edemez.
 
’“Araştırmacı Gazeteciliğin Sağlanması ve Korunması Bildirgesi’” demokrasinin şiddetli olarak zarar görmemesi için kendini doğruluğa adamış, özel kamuoyu ilgisi taşıyan sorunlarda derinlemesine ve eleştirel haber yazan, sıklıkla uzun ve zorlu araştırma gerektiren işlerde çalışan, bilgileri bir araya getirip, analiz eden, bilinmeyen gerçekleri ortaya çıkaran, varsayımların doğruluğunu kanıtlayan ve destekleyici kanıtları elde eden araştırmacı gazetecilerin konumuna özel önem atfetmektedir. 
 
Bağımsız ve özgür medyanın yaratılabilmesi için araştırmacı gazetecilerin ve/veya gazetecilerin konumuna özel önem verilmelidir.
Türkiye’’de ise araştırmacı gazetecilere ’“özel önem atfeden’” işverenler, bu  gazetecileri işten atmaktadır. Kamuoyunun bekçileri olan gazeteciler de kendilerini ifade edebilecekleri İnternet ortamında ’“gazetecilik’” yapmayı seçmektedir’…
 
Bu sorunun sadece bir yönüdür.
Bu uygulamayla bağımsız ve özerk bir medyanın terk edildiği bir ortam yaratılarak halkın gerçekleri öğrenme hakkı engellenmektedir.
Asıl sorun budur.