GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fikret İLKİZ
YAZARLAR
12 Eylül 2009 Cumartesi

12 Eylül 1980

12 Eylül 1980 tarihinde "Türkiye Cumhuriyetinin varlığına, bağımsızlığına ve rejimine yönelik fikri ve fiziki hain saldırıların olanca genişliği ve şiddetiyle süre geldiği bir ortamda milletimiz için başkaca bir çıkış yolu kalmadığı" gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri, emir ve komuta zinciri içinde yönetime el koymuştur. 12 Eylül harekatını zorunlu kılan nedenler ve amaçları, Milli Güvenlik Konseyi'nin 1 Numaralı bildirisi ve Konsey Başkanı'nın aynı gün radyo ve televizyonda yayınlanan konuşması ile açıklanmıştır.’¶
Darbe ile Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, üyeler Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun işbaşı yaptı. Bugün birçoğunun adını kimse anımsamıyor.
 
12 Eylül 1980 tarihinde kurulan Sıkıyönetim düzeni; Türkiye’’deki ’“hukuku’” tamamen kaldırmış ve yerine kendi ’“hukuki’” düzenini kurmuştur. Düzen sürüyor.
 
Nasıl bir hukuki düzenin sürdüğü konusunda bazı satır başları ile anımsatmak gerekiyor.
 
Gözaltı süresi 15 günden 30 güne, 30 günden 45 güne 45 günden 90 güne çıkarıldı. 
 
Önce 3 yıla kadar, daha sonra da 6 aya kadar olan hapis cezalarında temyiz hakkı kaldırıldı.
 
Sıkıyönetim Mahkemelerince görülen davalarda verilen cezaların iki katına çıkarılması kabul edildi.
 
Savunma süreleri 15 güne kadar kısıtlandı.
 
Meclis, siyasi partiler, kitle örgütleri ve sendikalar kapatıldı. Ardından 650 bin kişi gözaltına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
23 bin 700 dernek faaliyetten men edildi.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelere geçti.
98 binden fazla kişi "örgüt üyesi" olarak suçlandı. 21 bin 764'ü hüküm giydi. 7 bin kişi idam istemiyle yargılandı. 517'si ölüm cezasına çarptırıldı. Askeri Yargıtay bunlardan 124'ünü onadı. O dönemde 50 infaz gerçekleşti.
18 sol ve 8 sağ görüşlü 23 adli suçlu olmak üzere birisi Asala militanı olan kişi hakkındaki ölüm cezaları bu dönemde uygulandı.
Gözaltı ya da cezaevinde 229 kişi öldü. Bunlardan 144'ü kuşkulu ölüm..
Açlık grevlerinde ölenlerin sayısı 14, kaçarken vurulanların sayısı 16, çatışmada öldürülenlerin sayısı 74 olarak açıklandı.
İşkence suçlamasıyla 9 bin 962 güvenlik görevlisi yargılandı. Bunlardan 544'ü hüküm giymiş.
71 bin kişi, 141., 142. ve 163. maddelere muhalefetten yargılandı.
Gazete ve dergiler 5’’i süresiz olmak üzere tam 41 kez kapatıldı. Yayın yasağı verildi ve toplatıldı. 82 gazeteci çeşitli hapis cezaları aldı. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. Gazeteler 300 gün süreyle yayın yapamadı, yayınlar yasaklandı.
133.607 adet kitap yargı organlarınca aklandı ama 30 ton gazete ve dergi imha edildi.
14 kişi açlık grevinde öldü.
3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim görevlisi ve 47 yargıcın işine son verildi. (Erbil Tuşalp, Artık Demokrasi İsteyin, Papirüs yayınları 1995, sayfa 194 )
 
12 Eylül 1980 tarihinde ’“devlet yönetimine el koymak’” zorunda kaldıklarını açıklayan Devlet Başkanı, Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren, bir yıl sonra 23 Ekim 1981 günü ’“yasal düzenlemeleri’” yapmak üzere kurulan Danışma Meclisi açış konuşmasında Türk toplumuna yaraşır bir Anayasa yapılmasını öneriyordu.
 
Bu Anayasaya paralel olarak Seçim ve Siyasi Partiler Yasası da çıkarılmalıydı. 2845 sayılı Kurucu Meclis Hakkındaki Kanun hükümlerine göre Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisi’’nden oluşan Kurucu Meclisin ilk işi Anayasa yapmaktı. Yapıldı da..

İşte bu dönemde çıkarılan yasalardan birkaç örnek:
 
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasası,
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası,
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası veya 1475 sayılı yasada değişiklik yapan Yasa, Grev ve Lokavt Yasası,
Sendikalar Yasası...
650 yasa ve kanun hükmünde kararname bu dönemde çıkarıldı.
Bu yasalar yani 12 Eylül döneminde yürürlüğe girmiş olan yasalar uzun yıllar yürürlükte kaldı.
 
Geçmiş hukukun yarattığı hukuksuzlukları ortadan kaldırmak için direnenler, sürekli 12 Eylül hukukunu eleştirerek iktidar olmuşlardır. Hesaplaşmayı vaat ettikleri geçmişin hukuksuzluğu ile mücadele etmek yerine iktidar olmayı seçmişlerdir.
 
İktidarları ve sistemleri sürmektedir’…
 
Artık asıl yüzleşmemiz gereken ’“düzenin sürdürülmesine ses çıkarmayanların kurduğu’” düzendir.
 
Bu yüzden Türkiye, 12 Eylül 1980 tarihi ile yüzleşmelidir.
 
Belgelerden veya sadece rakamlardan sonuç çıkarmak zordur.
Nasıl okuduğunuza bağlı olarak sonuç değişiktir. Ya da çıkarmak istediğiniz sonuca göre okursunuz.
 
Oysa belgeleri tarih yapan insanların ölümleri ve yok edilmeleri üzerine kurulu geçmişle hesaplaşmadan gelecek kurulmaz.