GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
17 Mart 2014 Pazartesi

Başbakan’ı kızdıran harekete, İzmir’in kadınları ne diyor?

Başbakan Erdoğan mitingi nedeniyle İzmir’de yer yerinden oynarken, Facebook ve Twitter kullanıcıları da boş durmadı malumunuz.
Twitter'ın trend topic listesine damgasını vuran protestolar 'İzmir'de Katil Var' hashtag'ini ilk sıraya yükseltirken, Twitter’e göre biraz daha ‘anneler ligi’ olan Facebook da rutin dışı/olağanüstü hareketliydi… Mitingin yapıldığı Gündoğdu civarında oturanlardan dakika dakika canlı yayın yapanları mı ararsınız, anında yapıştırılan cevaplara, esprilere, fotolara mı şaşarsınız; kıyamet gibiydi.
İşte bu harala gürele arasında, fitillerden fitil beğen misali, bir fitili de Hürriyet Ege’nin yazarı, bizim sevgili Bahar Akıncı’nın mesajı ateşledi.
Tartışmanın ulaştığı boyuttan canı sıkılan sevgili Bahar, ortamı kızıştıran cümlesinin kökünü face’ten kazıdığı için aynen veremiyorum ama mealen şöyle yazmıştı:
“Başbakan Erdoğan’a ne kadar kızsam da bir başbakana hareket çekilmesini doğru bulmuyorum. Haklıyken haksız duruma düşüyoruz, bu hareket yüzünden hepimiz yaftalanıyoruz…”
Vay ki ne vay! Bahar’ın cümlesini tamamlamasından (abartmıyorum) bir saniye sonra, facebook’ta toz dumana karıştı!
Çoğunluğu kadın olan…
‘Bahara hak veriyorum’ diyenlerle,
‘Niye haksız duruma düşecekmişiz? Bence o kadın az bile yapmış’ diyenler… Çalakalem birbirine girdi.
Üstüne bir de ‘Başbakan’ı kızdıran kadının gözaltına alındığı’ haberi…
Ardından, miting alanından dağılan AKP’lilerden birinin balkonlarda tencere tava çalan kadınlara yönelik ‘yunan tohumları, ortalık o…ları, hepiniz o.pusunuz’ görüntüleri eklenince…
Face’teki tartışmalar da çığırından çıktı gitti.
Face girdiğine, o cümleyi kurduğuna kurmuşuna pişman olan, artık insanların, üstelik ‘AKP’ye karşı olan insanların’ bile tartışamadığını, birbirlerine karşı inanılmaz kıyıcı/kırıcı olduklarını gören sevgili Bahar kardeşim, attığı cümleyi komple sildi; bugün de face’e şu notu düştü:
“Benim için facebook'ta ‘memleket meselesi’ konusu, bu sabah itibariyle kapanmıştır.
Hiçbir görüşümüzü yazamıyorken ve en büyük sansürü birbirimize uyguluyorken niye bozalım ki sinirlerimizi…”
 
Facebook’ta anlık paylaşımlar dışında sağlıklı bir tartışma yürütülemediğini fark etmiş ve dün akşamki tartışmaya ‘bir cümlecik’ katıldıktan sonra işlerin çığırından çıkışını iç sıkıntısıyla kıyısından izlemiş biri olarak diyorum ki:
Sevgili Bahar Akıncı, haklıdır.
İster Erdoğan, ister bir başkası, Başbakan kim olursa olsun, (yapıldığı iddia edilen) o evrensel hareketi çekmek, ayıptır, yakışıksızdır.
Ancak bu ayıp, Başbakan Erdoğan’ın söylediği gibi bir kadına değil; erkeğe de, daha doğru deyimle, hiç kimseye, hiçbir insan evladına yakışmaz.
Bırakın bir büyüğü, herhangi bir tartışmada, sıradan bir insana da yakışmaz.
İki tarafa da ‘sen haklısın’ diyen Nasrettin Hoca’nın ruhunu şad etmiş olacağım ama…
Diğer taraftan, Başbakan’a hareket çekilmesine ‘ne var bunda? Az bile yapmış, ben olsam ben de aynısını yapardım’ diyenler de haksız değil.
Çünkü… Memlekette artık hiçbir şey normal değil. Herkes, hepimiz raydan çıktık, o hızla kızgın kumlar üzerinde sürükleniyoruz…
Başbakan Erdoğan, her miting alanında, her televizyon programında ağzını bozdukça, ‘biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü severiz’ deyip ardından ‘AKP’li olmayanları Yaradan’ın yarattığı kullarından saymadıkça’… Saydır Allah saydırdıkça… Cem Yılmaz’ın dediği gibi, memleketin de şirazesi kaydı.
Tapelerde kulaklarımızla işittiklerimizi sizce normal mi?
Bugüne kadar ana avrat söven bakanlarla, işadamlarıyla bu ülke hiç karşılaştı mı?
‘Sen yap, biz kanunu çıkarız’ diyen, hukuksuzluğu emreden bir İçişleri Bakanımız hiç oldu mu?
Hesabını yapmakta bile çaresiz kaldığımız milyon dolarlar, katrilyonlar telaffuz edilirken, pişkinlik bu denli tavan yaptı mı?
14 yaşında vurulup 269 gün komada kaldıktan sonra ölen bir çocuğa bir ‘Allah rahmet eylesin’in çok görülüp üstüne terörist ilan edildiği, annesinin miting alanında yuhalatıldığı bir Türkiye fotoğrafına daha önce hiç şahit olundu mu?
Sözün özü…
Bir Başbakan’ın Allahın her günü kendisini sevenlerle sevmeyenleri tokuşturması/kıyaslaması/hakaretler yağdırması ne kadar normalse, bir kadının evinin balkonundan bir Başbakan’a el kol sallaması da o kadar normal yani. (Ki, Başbakan’ın miting alanında şikayetçi olduğu, korumalarının eve dalıp gözaltına aldığı kadının kocası, eşinin hareket çekmediğini, balkondan ‘senin İzmir’de ne işin var’ diye kollarını iki yana açtığını anlattı gazetecilere.)
 
Önceki yazımda ‘delirtecek bizi bunlar’ başlığını, laf olsun torba dolsun diye atmamıştım. Hakikaten delirdik, hakikaten balataları yaktık.
Ve Başbakan’ın bu tablodan duyduğu memnuniyeti, bile isteye bu tabloyu ilmik ilmik dokuduğunu bilmek, oynadığı oyuna geldiğimizi fark etmek… Hem deliliğimizin boyutlarını artırıyor, hem de ülke için duyduğumuz üzüntüyü ve geleceğe dair kaygılarımızı, korkularımızı, endişelerimizi…
 
İZMİR BAROSU… İYİ Kİ VARSINIZ!
 
Sema Pekdaş’ın istifa edip Konak Belediye Başkan adayı olmasından sonra İzmir Barosu’nun Başkanlığına seçilen Avukat Ercan Demir ile İzmir Barosu’nun yönetim kurulu, bu haksızlık/hukuksuzluk ikliminde, İzmirlilerin güveneceği adres olmayı sürdürüyor.
Önce bir, ardından iki kadının gözaltına alındığı haberlerinden sonra, anında harekete geçen İzmir Barosu’nun, gözaltındaki iki kadın serbest bırakılıncaya kadar mesai vermiş olması, baronun İnsan Hakları Merkezi’nden sorumlu yönetim kurulu üyesi Anıl  Güler’in elinden geleni yapması, dediğim gibi, bu ‘haksızlık/hukuksuzluk’ ikliminde; ruhumuza, ‘çölde vaha’ gibi gelmiştir.
Bir İzmirli olarak, ‘helal olsun, iyi ki varsınız’ diyorum, alkışlarımın kabulünü diliyorum!