GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
17 Ocak 2014 Cuma

Barışın dili

BDP başkanı Selahattin Demirtaş, 'Gezi meydanında Kürtçe anadilde eğitimi destekliyoruz şeklinde bir tek pankart yoktu, biz ulusalcılarla yan yana durmak zorunda mıyız, onlar bizim özgürlük taleplerimizi desteklemiyorlar, biz özgürlükler için sokaktayken onlar darbe istiyordu' demiş...
 
Ben de ulusal bütünlükten yana ya da kısaca ulusalcı olduğumu belirterek bazı görüşlerimi paylaşmak istiyorum;
 
1- Ulusalcı diye nitelediğiniz kitleler homojen değildir.
 
Dolayısıyla, ulusalcı olduğunu iddia eden herkesin her konuda hemfikir olmasını beklemek de gerçekçi değildir.
 
Her görüş, o görüşü savunanların her konuda birebir düşünmesi ile değil fakat kendi ideolojik bütünlüğü içerisinde tutarlı bir fikir sistematiği göstermesiyle anlam kazanır.
 
Bu bağlamda her ulusal bütünlükten yana olan birey, aynı zamanda darbe istiyor diye bir genelleme kabul edilemez.
 
Bu, bir grubu ya da görüşün taraftarlarını karalamak gibi temelsiz bir iddiadan öte geçemez...
 
2- Ulusalcı ideolojilerin 'bir devletin tek bir resmi dili olmalıdır' görüşünü savunması, kendi fikir sistematiği ile son derece uyumludur.
 
Aynı zamanda, benim görüşüme göre, Kürtlerin de diğer etnik kökenden olanların da ana dilde eğitim yapma hakkı vardır ve bu anayasl bir hak olarak tanınmalıdır.
 
Ancak, devletin birden fazla resmi dili olmasının kabül edilmesi ile ana dilini öğrenme ve ana dilde eğitim yapma hakkının tanınması arasında önemli bir çizgi vardır.
 
3- Ulusal bütünlükten yana biri olarak, Kürtlerin özgürlüklerinin de, demokratik haklarının da yanındayım.
 
Bu özgürlükler; Türkler, Ermeniler, Aleviler, Hristiyanlar vs. diye etnik köken, din, mezhep ve siyasi görüş ayrımaksızın tüm toplumsal katmanları kapsayan kitleler için talepl ettiklerimden farklı değildir!
 
Çünkü, bugün Türkiye'de, ana dili Türkçe olan yoksul ve ezilen kesimlerin, yoksul ve ezilen Kürtle aynı toplumsal statüyü paylaştığına inanıyorum.  
 
Yani yoksul Kürtler, ne kadar toplumsal adalet, barış ve demokratik haklara sahipse, yoksul Türkler, Ermeniler vs. de ancak o kadar sahiptir.
 
Yukarıda özetlemeye çalıştığım görüşlerim doğrultusunda, Selahettin Demirtaş'a diyorum ki; ulusalcılık Türk ırkçılığı ve dikta şakşakçılığı değildir.
 
Benim anladığım ulusalcılık; Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları dahilinde vatanın bölünmez bütünlüğü ile tüm vatandaşların etnik köken, din, dil, siyasi görüş vs. ayırımı yapılmaksızın, eşitlik, adalet ve dayanışma temelinde bir arada yaşama ülküsüdür.
 
Bu tanım çerçevesinde konuşacak olursak; barış süreci denilen süreçte, tüm ulusalcıları, 'biz özgürlükler için sokaktayken, onlar darbe istiyordu' vs. gibi boş argümanlarla yaftalamak zaman kaybına sebep olmaktan başka bir işe yaramaz.
 
Galiba, işe önce barışın dilini tesis etmekten başlamalı...
 
Bu konudaki en önemli görev ise siyasi liderlere düşüyor ziyadesiyle!