GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
27 Aralık 2013 Cuma

Bu vebali kim taşıyabilir?

Bir başbakan bir işadamı hakkında; ‘çok iyi bir insandır’ ve bir banka genel müdürü hakkında ‘aslında çok saf biridir’ gibi bir açıklamada bulunuyorsa, bunun tek bir anlamı vardır; başbakan bu şahısları bizzat yani şahsi olarak özel yaşantısında iyi derecede tanıyor ve yakın ilişki içerisinde olmuştur.
Hükümeti zor durumda bırakacak ilişkilere adı karışmış kişiler hakkında bu tür bir beyanda bulunmak bu kişileri savunmak anlamına gelir.
Ancak savunmada bulunan kişi bu ülkenin başbakanıdır. Bu nedenle öncelikle sorulması gereken soru; başbakan bu kişilerle, savunacak kadar iyi derecede ne zaman ve nasıl yakınlaşmıştır?
Bir hükümetin başı iseniz, hükümet ve partiye zarar vereceğini bile bile, sırf siz iyi olduğuna inanıyorsunuz diye savunur musunuz? Yoksa kişisel fikrinizi kendinize saklayıp, yanılmış olabilirim, bırakalım yargıda gerçekler ortaya çıksın diye olayın üstüne mi gidersiniz?
İmralı’daki terör başının Aydınlık gazetesinde yayımlanan ifade tutanaklarını okuduğumuzda da, benzer suçluluk psikolojisinin ipuçlarını görüyoruz:
‘Ben’ diyor İmralı’daki Türk Milleti düşmanı; ‘aslında Türk Milleti’ni en çok seven insanım’.
Suçluluk psikolojisi taşıyan ve suç üstünde yakalananların ilk ve en alışılagelmiş savunma refleksi budur işte; inandığın ya da yaptığın şeyi inkar etmek, tamamen zıddını dile getirmek…
Başbakan’ın suçüstünde yakalananlara karşı savunması da ister istemez bunu akla getiriyor. Ancak başbakanın refleksi sadece inkar ile sınırlı kalsa iyi!
Başbakan ve hükümet, emniyet ve yargıyı tasfiye yoluyla etkisiz hale getirerek yargının denetleme ilkesini de bilfiil engellemiştir.
Adalet mülkün temelidir lafı boşa söylenmiş olmasa gerek!
Adalet ve yargı erkinin bağımsız çalışma koşullarını baskı altına aldığınız zaman, ülkede halk isyanlarının meşruiyetine de zemin hazırlıyorsunuz demektir…
Soruyorum şimdi;
İcranın yani yürütmenin başı yargıya itaat etmezken, halkın itaat etmesi nasıl beklenebilir?
Yargı ve emniyete yapılan müdahaleler; PKK ve KCK’nin, ‘’T.C.’nin polisini dinlemiyorum, mahkemesini, savcısını, yargısını tanımıyorum’’ demenin yolunu da açmaz mı?
O zaman hükümet isyan edenlere neyi işaret edebilir?
Bağımsızlığına gölge düşürülen yargıyı mı?
İtibari zedelenen ve güvenilirliğini yitiren hükümeti mi?
Yargı ve emniyete yapılan antidemokratik müdahaleler karşısında sükûnetini bozmayan cumhurbaşkanını mı?
Yargıdan emir alması gerekirken yargının emirlerine uymayan emniyeti mi?
Meşruluğu şüpheli hale düşen hükümeti uyarması gerektiği halde, gıkı çıkmayan MGK’nu mu?
O zaman kim ortaya çıkıp sorumluluk üstlenebilir?
Kim, yasalara uymayanları, yasaları dayanak göstererek yargılayabilir, tutuklayabilir veya hesap sorabilir?
Lütfen cevap verin, hukukun üstünlüğünün yerle bir edildiği yerde çıkabilecek anarşi nasıl önlenebilir?
Yoksa;
Suriye gibi halkın evlatları birbirine mi kırdırılsın isteniyor?
TBMM, cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, MGK bu çok büyük tehlikenin farkında değiller mi?
İleride iç savaşa kadar gidebilecek karışıklıkların vebalini taşıyabilecekler mi?