GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Kasım 2012 Cuma

Amerikalılar statükocu, Avrupalılar şeriatçı olmuş, haberiniz yok!

‘Yamalı pantolon’ başlıklı yazıma, yeni kıyafet yönetmeliği konusunu işleyen diğer köşe yazıları veya haberlere gelen yorumlara bakınca, bir kez daha anlıyorum ki, bu ülkede tartışmak, fikir hatta duygularını belirtmek bile tehlike taşır hale gelmiş. Yazık ki, ne söylediğine/yazdığına değil de, ‘neci’ olduğuna bakılır olmuş.
‘Sen hükümetin kılık kıyafet yönetmeliğine karşı çıkıyorsun, o halde sen statükocusun!’
‘Sen hükümetin kılık kıyafet yönetmeliğini onaylıyorsun, o halde sen şeriatçısın; çünkü bu yönetmelik, adım adım okullarda kız öğrencilerin başını bağlayacak.”
İki ‘çerçeve düşünce’den birini seç beğen al! Başka bir bakış açısına ihtiyaç yok!
Eleştiriyorsun, o halde sen şucusun!
Beğenip onaylıyorsun, o halde sen bucusun!
Fikir özgürlüğü, tartışma, farklı çözümler üretme denilince, iki kamptan birine ait olmak anlaşılsa da her şeye rağmen düşünce ve duygularımı paylaşmaya, bu sakat mantıkta iğne deliği kadar olsa bile bir delik açmayı deneyeceğim.
Duyguyla değil, sadece mantıkla yazmaya çalışacağım…
 
*
Milli Eğitim Bakanlığı bir sabah kalkıp da ‘okullarımızda artık forma/önlük devri bitti, serbestsiniz’ deyip önümüze yeni karavanayı sürse de…
Kıyafet yönetmeliğinin geçmişte de zaman zaman tartışıldığı hafızalarımızda.
İlkokullardaki kara önlükler, yerini maviye bırakmıştı bu tartışmalar eşiğinde.
60’lı yıllarda ise orta ve liselerde erkek öğrencilerin takmak zorunda olduğu şeritli şapkalardan vazgeçilmiş, pek çok okulda kravat yasağı gevşetilmiş, her okul kendi belirlediği tipte forma ve giysiye geçmişti.
Kareli etekler, farklı renklerdeki hırkalar, beyaz dışında mavi/pembe gömlekler, gri-siyah-lacivert pantolonlarla öğrenciler, geçmişin ‘üniforma benzeri’ görüntüsünden uzaklaşmıştı. Kız öğrencilere; saçları uzunsa ille de ‘sıkı sıkı öreceksin’, ya da ‘kısacık olacak, kulak arkası yapacaksın’ denmediği gibi, özellikle şehirlerde liseli kızların neredeyse tamamının saçlarının röfleli/meçli olduğunu görüyorduk.
Keza erkek öğrencilerin de saçlarını 3 numara kestirmeyip günün modasını uyguladıklarını, jölelere bandırdıklarını…
Geçmişin o şekilci ve boğucu disiplini, herkesi ‘tek tip’ göstermeye yönelik anlayışı, zaten bir süredir hayli yumuşamış/gevşemişti anlayacağınız. Ve çok da iyi olmuştu…
*
Şimdi ise olacağı ya da olması gerekeni değil, hazırlanıp şak diye önümüze sürüleni tartışıyoruz. Yeni bir dayatmayı, büyüklerimizin ‘sizin için iyi olacak’ diye bizim adımıza düşünüp karar verdiğini…
‘İleri demokrasi’nin hakim olduğu ülkemizi bırakıp, ‘Peki dünyada bu iş nasıl?’ diye sorduğumda, örneğin ‘özgürlükler ülkesi’ diye anılan Amerika’da uygulamanın nasıl olduğunu araştırdığımda, karşıma çıkan şu:
California'da 1995 yılında okullara forma zorunluluğu getirildikten sonra ortaya çıkan istatistikler, bugün tüm eyaletlerde hararetle tartışılıyor. Clinton okul üniformasının bütün eyaletlere yayılması için özel bir kampanya bile yapıyor. Zira bakın forma giyilmeye başlandıktan sonra neler değişiyor:
‘Okul çevresi suç oranlarında % 91, disiplin cezalarında % 90, taciz olaylarında % 96, vandalizm olaylarında ise % 69’luk düşüş’ kaydediliyor.
1996’da dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Ulusa Sesleniş Konuşmasında ‘Eğer öğrencilerin pahalı kıyafetler için birbirini öldürmelerini engelleyecekse tüm devlet okullarında üniformaya geçilmeli’ diyor. Ardından da okul üniformasıyla sınıfların daha düzenli ve disiplinli olacağını savunarak tüm eyaletlere, nasıl zorunlu üniformaya geçebileceklerini anlatan kitapçıklar gönderiyor.
ABD’de bu konuda karar eyalet yönetimleri tarafından verildiği için, sonuç:
Bugün 22 eyalette okul üniforması uygulaması az ya da çok bulunuyor. ABD’nin en kalabalık 5 eyaleti California, Florida, Illinois, New York, Teksas da tavrını üniformadan yana koyuyor.
Amerika’da bu konu taraflar arasında ‘sen statükocusun/düzen bekçisisin, vay sen de şeriatçısın’ tadında tartışılmadığı için; eninde sonunda ortak bir akıl bulunuyor veya bulunmaya çalışılıyor ve uygulamaya konuluyor yani…
 
Çok uzun yıllardır okullarda kıyafetin serbest olduğu Avrupa’da da bu durum, tartışma konusu.
Örneğin Fransa’da serbest kıyafet uygulamasının çocuklar arasında doğurduğu gerilim dolayısıyla formaya geri dönüş tartışılıyor. Başka ülkelerde de benzer tartışmalar var. Sorgulamanın nedeni, serbest kıyafetin doğurduğu sosyo-ekonomik sorunlar.
Yapılan araştırmalar, ‘ilk ve orta öğretim okullarında patlayan moda çılgınlığı ve marka rekabetinin, çocuklar arasında ayrımcılık, hırsızlık, şiddet ve kimlik sorunları gibi ağır sonuçlara yol açtığını ortaya çıkardığı için’, birçok ülkede bu konuda geri dönüş hazırlığı var.
Biz ise Avrupa’nın yıllarca deneyip vazgeçmeye hazırlandığı bir uygulamayı getiriyoruz, üstelik beraberinde ‘başörtüsü/şort/yırtmaç/askı/etek boyu’ hezeyanlarıyla, toplumu bir kez daha orta yerinden çatlatacak/kutuplaştıracak/gerecek oyuncaklarla…
 
Söylenecek daha çok söz var da…
Sözü, bir önceki yazıda duygusallıkla kaleme aldığım görüşlerimi, okul kıyafetinin gerekliliğini, Çocuk-Genç ve Erişkin Psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci’nin nasıl ifade ettiğine bırakıyorum.
Semerci’ye göre okul kıyafetinin pek çok işlevi var. Öncelikle, “okul forması çocuğun okul çocuğu olduğunu ve okul tarafından sahiplenildiğini, aranabileceğini gösterir ki bu da çocuğu dış tehditlerden koruyucudur. Okul saatlerinde dışarıda olduklarında dikkat çekerler, araştırılırlar. Kötü niyetli kişiler de çocuğun aranabileceğini, bir yere ait olduğunu fark ederler. İkincisi okula ilişkin bir forma çocuğun okulla bağını güçlendiren, aidiyet duygusunu geliştiren bir simgedir.”
Serbest kıyafet uygulamasında kimin öğrenci olduğu kimin olmadığı çok da anlaşılamayacağından bu durum ‘öğrencilerin güvenliği’ açısından önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
Profesör Semerci “Çocukların kıyafetleri arasında oluşacak her türlü farklılık (marka, renk, biçim vs) onlar arasında gruplaşmalara ve ilişki sorunlarına yol açabilir. Bu sadece sosyoekonomik farklılığa bile bağlı değildir. Ailelerin düşünceleri, inançları, seçimleri, hırsları çocukların kıyafetlerine yansıyarak onlar arasında ayrımcılığı arttırır” derken, çocukların kendi aralarında şimdi bile dış giyime bakarak “tikiler ve ezikler” gibi ifadelerin kullanıldığını hatırlatıyor.
Serbest kıyafetin aile içinde gerilime yol açabileceği konusunda da “Kıyafet seçimi, ailelerle çocuklar arasında yeni bir çatışma alanı oluşturur. Maddi nedenlerle ya da kendi kuralları nedeni ile çocuğun kıyafetini belirleyen aile ile diğer arkadaşlarına benzemek isteyen ya da farklı olmak isteyen çocuk ciddi çatışmalar yaşayabilir. Aile ve çocuk arasındaki tartışmalar artabilir. Özellikle ergenlik döneminde cinselliği vurgulayıcı kıyafetler, belli görüşleri, duyguları simgeleyen kıyafet seçimleri hem giyen gencin gelişimini, hem diğerlerini olumsuz etkileyebilir ve gençleri tehlikelere açık hale getirebilir. Bütün bunlar okul idaresini zorlayacak ve öğretmen, yönetici, öğretmen ilişkisini de olumsuz etkileyecektir” diye uyarıda bulunuyor Profesör Semerci. Ve şunu öneriyor:
“Önerim; okulların siyah önlük değil ama seçtikleri sade ve ekonomik formaları olmaları, ancak çocukları kazak, gömlek rengi, uzunluk kısalık, saç toplu ya da açık,jöleli-değil, gömlek içerde-dışarda, kravat var-yok ya da bağlaması yanlış gibi ayrıntılarla aşırı zorlamayan, bunları disiplin sorunu haline getirmeyen, daha esnek olan bir tutum geliştirilmesidir.”
*

(Bu konuyu, 4 Kasım Salı günü 21.00’de Ege tv’de ‘Söz Meclisten İçeri’ programında da gündeme getireceğimizi, enine/boyuna konuşacağımızı hatırlatırım.)