GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Şubat 2024 Salı

35 yıl önce 35 yıl sonra!

Tam 35 yıl önceydi…

Bu güzel ülkenin nüfusu 50 milyon bile değildi…

Yaklaşan “sessiz felaketi” fark ettiğinde…

Bastı feryadı…

“Bizi siyanürle zehirleyecekler!”

Dinlemediler…

Halbuki…

39 yaşındaydı ve İzmir’e 115 kilometre uzakta…

Binlerce yıl yaşındaki…

Dünya Cenneti Bergama Belediye Başkanı seçilmişti…

ODTÜ mezunu…

Gencecik bir inşaat mühendisiydi…

Ve, savaştı resmen…

Hani, halk arasında deriz ya…

“Kanının son damlasına kadar mücadele etti!”

Aynen öyle…

Hala savaşını sürdürüyor; bıkmadan, usanmadan…

Bugün 70’li yaşlarını süren…

O belediye başkanının…

Kalbinde yaşattığı acılarla yoğrulmuş anılara döneceğiz...

Önce…

Şu sırada yaşadığımız dehşet…

***

Bir türlü ders almadığımız için…

Her zaman acıları hayata “katık ettiğimiz” şu günlerde…

Erzincan’ın İliç İlçesi’ndeki altın madeninde yaşananların…

Şaşkınlığı ile bocalıyoruz…

Her zaman olduğu gibi…

***

Biz yine 35 yıl öncesine dönelim ve sözü…

Bergama’nın efsane belediye başkanı Sefa Taşkın’a bırakalım…

Okudukça göreceksiniz ki…

“35 yıl önce nasılsak bugün hala öyleyiz!”

Başkan’ın anlattıkları Türkiye için ibretliktir…

Ve yine bizi yönetenlerin…

Virgülüne kadar okumalarında büyük yarar vardır!

***

Diyor ki, Sefa Taşkın:

Bergamada Altın Madeni olduğunu…

1989 yazında Tercümen Gazetesi’ndeki haberden öğrendik…

(Meslektaşım Nurhayat Talay’ın yazdıklarından…)

Nerde olduğunu bilmiyorduk…

Ardından…

Madeni işletmek isteyen Eorugold şirketi CEO’su…

İskoçyalı Mc Cradock bizi Belediyede ziyaret etti…

Ovacık’ta maden işleteceklerini söyledi…

Baştan sevindik…

Ancak bu tür madencilik konusunda hiçbir şey bilmiyorduk...

Misafirimizden…

Proje hakkında yazılı bilgi istedik…

(Ne kadar iyi niyetliyiz di’mi?)

Madende siyanür kullanılacağını öğrenince tedirgin olduk…

İnşaat Mühendisleri Odası ile diğer odalara…

Hatta üniversitelere baş vurduk…

“Bizi bilgilendirin…” dedik…

Ve öğrendik ki…

Siyanürün yanı sıra altını çıkardıktan sonra…

Geride kalan atıklarda arsenik gibi ağır metaller vardı ve…

İçme sularına karışabilirdi…

Üstelik hepsi kanserojen maddelerdi…

Devlet Baba’ya efendice itiraz ettik…

Dinletemedik…

Vazgeçmedik; mücadeleye devam ettik…

Halka anlattık… Köylere gittik, onlara da anlattık…

Paneller, toplantılar yaptık…

Halk can kulağıyla dinlemeye başladı…

Ancak ne olduysa artık…

Bir süre sonra Devlet Baba’nın tutumu değişti…

Siyanürcü şirketin işlerini kolaylaştırmaya başladı…

Siyanürcü şirketin adı “Eurogold” idi…

Avustralyalı “Normandy Poseidon” maskesi altında Amerikalılar…

Kanadalı kılıfında Alman sanayi devi “Metalgeselschaft”

Ve…

Fransa’nın nükleer enerji şirketi “BRGM”

***

Pek bilinmez ama…

Dünya üzerindeki siyanürcü şirketlerin toplamına…

“Siyanürcü ahtapot” diyoruz…

Şu yaşlı dünyanın pek çok köşesinde…

Umursamadan çevre felaketlerine yol açmışlar…

Onların iç yüzünü anlayınca…

Dahası…

Devlet Baba siyanürcülerden yana çıkıp halkı dinlemeyince…

Bergama kent merkezinde ve köylerde…

Gösteriler, eylemler başladı…

Biz de belediye olarak destek verdik...

Ortalığı ayağa kaldırdık…

Bergama’nın barışçı eylemleri dünyanın her köşesinde yankı buldu…

***

Devlet Baba’nın verdiği izinlerle maden çalışmaya başlayınca…

Her şeyi göze aldık Yargı’ya baş vurduk…

Yerel mahkemeleri biz kazandık…

Maden kapandı ama…

Devlet baba yine açılmazsına izin verdi…

Sonunda Danıştay’a başvurduk…

Yıl, 1997…

Danıştay kararını verdi; noktayı koydu:

“Bergama’daki siyanürlü maden çevreye ve insana zarar veriyor!”

Üstelik…

“İşletilmesinde hiç bir kamu yararı yoktu…”

Havalara uçtuk sevinçten…

Gelgelelim…

Hukuk tarihimize geçen bu karara…

Devlet Baba yine uymadı…

Bunun üzerine…

Bu çok önemli hukuk kararını uygulamadığı için…

Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’a tazminat davası açtık…

5000 TL tazminat aldık…

Rahmetli Mesut Yılmaz bu parayı ödedi…

Gelgelelim…

Siyanürlü altın madenini yine yasaklamadılar…

Yılmadık…

Bu kez de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduk…

Uluslararası o mahkeme bizi haklı buldu ve…

Devlet Baba’yı…

Bergamalı çevrecilere tazminat ödemeye mahkum etti…

Bu süreçte köylülerimiz seslerini duyurmak için…

Akıllara bile gelmeyen müthiş eylemler yaptık…

***

Neler neler yapılmadı ki…

Bu memleket zehirlenmesin diye…

36 sene avaz avaz bağırdık…

Toplantılar, mitingler, yürüyüşler yaptık…

Derdimizi anlatabilmek için…

Ankara bizim içinı komşu kapısı oldu…

Kıbrıs’ta gittik…

Lefke’deki zehirli madeninin nasıl çalıştığına tanık olduk…

İstanbul’daki Boğaz köprüsünde eylem yaptık…

Sonunda…

“Sıfıra sıfır, elde var sıfır!”

Bi’kez olsun mahkeme kararına uyulmadı…

Aç-kapa / Aç-kapa yapa yapa…

Bergama Ovacık’ta maden bitti…

Şimdi buradaki işletmeye…

Havran, Dikili Çukuralan’dan cevher getirip…

Altını ayrıştırıyorlar ve…

Geride kalan zehirli ağır metalleri…

Aynı adresteki atık barajına koyuyorlar…

Böylece zehirli atıkların artmasıyla…

Ovacık’ta yeni baraj daha yaptılar, belki üçüncüsü de yolda…

***

Benim yerime…

Efsane Başkan Sefa Taşkın bitiriyor bu yazıyı…

Ve…

Üstüne basa basa diyor ki:

Bergama Ovacık bir zehirli atık çöplüğü oldu…

Bölge birinci derece depram bölgesi…

15 kilometre uzaktaki Dikili’de…

1938 yılında çok şiddetli bir deprem olmuş…

Ve Dikili batmış…

Yörede yer yer fay çatlakları var…

Barajlardaki zehirli atıklar “inşallah” yeraltı sularına karışmıyordur…

Zehirli atık barajları da “inşallah” yıkılmaz…

Bu işletmenin ne ölçüde denetlendiğini…

Kimseler bilkiyor…

Hepsinden önemlisi…

Çıkan altın ve gümüşün miktarı…

Hiç bir zaman kamuoyuna açıklanmadı…

Nokta…

Sonsöz: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak… / Kızıldereli Atasözü…”