GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
11 Şubat 2024 Pazar

Sevdalıydı İzmir'e çünkü...

Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bu kez…

Aslında Ulu Önder’in İzmir anıları ciltlere sığmaz…

“İzmir Sevgisi”ni dile getirelim…

Bunu yaparken de…

O günlerle ilgili…

Son derece değerli özgün notları bugünlere taşıyan herkesi…

Saygıyla analım…

***

Yıldız Tarihi…

11 Ekim 1925…

Atatürk’ün…

İzmir’e, İzmirlilere sevdasını…

“Bütün İzmirliler, duysun; bilsin…” diyerek…

Kaleme aldığı telgraf çok kısa ama bi’o kadar muhteşemdi...

Aradan “99 Yıl” geçti…

Ne var ki…

Bir liderin, bir kente sevdasını…

O telgraftaki satırlardan daha iyi anlatacak…

Bir başka yazılı eser yok!

Asırlık telgrafta şunları yazılıydı:

“Muhterem İzmirliler; siz hem çok bedbaht oldunuz, fakat aynı zamanda çok bahtiyarsınız… Bedbaht oldunuz; çünkü çok işkenceler acı zulümler ve baskılar gördünüz… Fakat bahtiyarsınız; çünkü bütün bir memleket sizi kurtarmayı hedef saydığı için kurtuldu… Ahmak düşman buraya gelmeseydi, belki bütün memleket gaflete dalmış kalırdı… Siz bütün memleket ve millet ve bugün ve gelecek namına sıkıntı çektiniz… / Mustafa Kemal Atatürk – 11 Ekim 1925…”

***

Ve, Ulu Önder’den iki özel İzmir anısı…

Çocuklarla başlıyoruz…

“BU ÇOCUKLAR İŞTE BENİM NESLİM…” DİYEREK AĞLAMIŞTI…

99 yıl önce…

Bir bahar akşamı (12 Nisan 1934 / Saat 19.00)…

Atatürk, o gece İzmir Palas salonlarında…

Hâkimiyet-i Milliye Okulu çocuklarının yararına verilen baloya katılıyordu…

Ali adındaki öğrenci ortaya çıkıyor ama heyecandan konuşamıyor...

Sonra birdenbire coşuyor küçük Ali…

Adeta kendinden geçiyor…

Kollarını açarak Gazi Paşa’ya sesleniyor:

“Senin ismini andıkça, senin resmine baktıkça…

Seni karşımda görünce kanım kaynıyor Atam…

Seni doya doya öpmek istiyorum…” 

Atatürk de kollarını açıyor, “Öyleyse gel...” diyor…

Küçük Ali, Atası’na sarılır da diğer çocuklar durur mu?

“Biz de, biz de...” diye bağırarak koşuyorlar Gazi Paşa’ya…

Öpüyorlar… Öpüyorlar…

O sahneden duygulanmayacak kimseyi bulamazsınız…

Vali Kazım Dirik…

Paşalar, yaverler, herkes  sevinçten ağlamaya başlıyor…

Bir avuç İzmirli yavrunun içten gelen coşku dalgası…

Atatürk’ü heyecanlandırmıştı…

Gözlerine dolan yaşların almasını engellemek için…

Dudaklarını ısırıyor Atatürk… Sonra heyecandan titreyen sesle yanındakilere dönerek şöyle diyor:

“İşte benim neslim bunlar!”

***

İkinci anı…

Neredeyse Cumhuriyet’le yaşıt…

KÖYLÜ’DEN ATA’YA: “BENİ BU KADAR MI KÜÇÜK GÖRDÜN?”

Atatürk o gün (12 Ekim 1925) pek keyifliydi…

İzmir’den Nif’e (Kemalpaşa) gitmek istedi…

O yöreyi çok seviyordu…

Gelgelelim, şoför yolu şaşırdı…

Yandaki tarlada yaşlı bir adam çift sürüyordu...

Atatürk, “Şu köylüye sor yolu…” dedi, şoföre…

İhtiyara işaret ettiler geldi…

Gözünü Atatürk’e dikti…

Bir şey söylemeden gözünün içine bakarak duruyordu…

Atatürk, “Ne bakıyorsun baba gözüme?” dedi…

O da, “Sen Gazi paşamız olmayasın?” karşılığını verdi…

Atatürk, “Evet, ben Gazi Paşayım…” dedi…

İzmirli çiftçi…

“Dur, evvela ben senin ayağını öpeceğim…” demez mi?

Arabanın hemen kapısını açtı, yığıldı oracığa…

Engel olamadılar…

Ayağını da öptü, elini de Atatürk’ün…

Mustafa Kemal, “Sağ ol baba, biz yolumuzu şaşırdık” dedi…

Anlattı yolu köylü...

Atatürk Salih Bey’e (Bozok)…

“Babaya bir şey ver de çocuklarına bir hediye alsın…” dedi…

Salih Bey çıkardı 200 lira uzattı…

O köylü n’aptı biliyor musunuz?

Yaverin eline “paaat” diye vuruverdi!

Ardından Atatürk’e dönerek, şöyle dedi:

“Paşam bu ne, sen bize vatanımızı, ırzımızı, namusumuzu, dinimizi, bütün varlığımızı hediye etmiş adamsın, bir de üstüne para veriyorsun… Beni bu kadar küçük mü gördün sen?”

Köylü öyle bir heyecanla konuştu ki…

Atatürk çok etkilenmişti…

Gözleri nemlendi; “Çocukların var mı?” diye sordu…

İki tane karşılığını alınca…

Yaverine döndü, “Salih adresini al babanın, çocuklarını Ankara’ya götürüp orada okutalım” diyerek…

Gönülden jest yapmak istedi…

İzmirli köylüye de…

“Çocuklarını ben okutacağım…” dedi…

Yaşlı adam, “Allah ömür versin” derken…

Yine sarıldı ayaklarına Gazi Paşa’nın…

Kaldırdılar; elini öptü, oradan ayrıldı…

***

Bitiriyoruz…

Ulu Önder Atatürk…

10 Eylül 1922 ile 22 Haziran 1934 arasında…

İzmir’i 12 kez ziyaret etti…

Günlerce kaldı…

İzmirlilerin “resmi hemşehrisi” oldu…

Hasta yatağında bile son isteği…

Hiç tatmadığı enginar yemeğiydi…

İzmir’den özel olarak enginar yetiştirildi ama…

Ne var ki…

Atatürk’ün ömrü yetmedi…

Enginarların geldiği gün vefat etti…

Aramızdan ayrıldı…

Nokta…

Sonsöz: Kadim kent İzmir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamında önemli yeri olan kentlerin başında geliyordu... Kurtuluş Savaşı'nda ilk kurşunun Şehit Gazeteci Hasan Tahsin tarafından İzmir'de atılmasının yanı sıra; Ulu Önder, İzmirli Latife Hanım’lı bu kentte evlenmişti… Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım'ın kabri de İzmir’de…