GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
22 Nisan 2019 Pazartesi

Tehlike ‘geliyorum’ diyor

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun uğradığı saldırı, yönetim zafiyeti ve ekonomik krizin getirdiği koşullar nedeniyle zor bir dönemden geçen ülkenin başına gelebileceklere dair erken uyarı mahiyetindedir.

Erdoğan 82 milyonun ittifakına yönelirken Bahçeli’nin “Cumhur ittifakından başka ittifak tanımam” tavrı. Yine Bahçeli’nin, “Cenazeye giderken başına gelebilecekler hakkında bir fikri olmalıydı” anlamına gelebilecek sözleri. Ve Milli Savunma Bakanı’nın akıllara ziyan sözleri…

Genel manzara, 80 öncesinin aymazlığını anımsatıyor. Bir tarafta, tıkanan sistem ve çıkışsızlığın yarattığı ulusal ve bölgesel sorunlar; Diğer tarafta, birbirinden nefret eden siyasi gruplar… Bilinmeli ki böyle gitmez.

Yetmişli yıllarda olaylar tehlikeli biçimde tırmanırken Bülent Ecevit; toplumu tribünlerde maç izleyen kalabalığa benzetmiş, “biri çıkar, düdüğü çalar ve maçı bitirir,” demişti. Öyle de oldu.

Yakın tarihe dikkatle bakmak lazım;  Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkileri, 1960 darbesi ve 1971 muhtırasına yol açan koşulların hazırlayıcısıdır. 1980 darbesinin, Türkiye’nin yeni Dünya düzenine uyum sağlayacağı değişimin gerçekleşmesi için bir zorunluluk olduğu, Dünya basınında yazılmıştı.

Bugüne geldiğimizde; Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü ile Batı arasında gelgitler yaşıyor. Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri gelişirken ABD ile ipler kopma noktasına geldi. Türkiye’nin S-400 tercihi, ABD ve NATO ile ilişkileri çok gerdi. Yanı sıra, AB ilişkileri sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Ülke ekonomisi gerçekten alarm veriyor. Toplumsal alanda gerilim tırmandırılıyor.

Dikkatli olmalıyız. Ülke yönetiminin yerel seçimlere yaklaşımı ve İstanbul’da yaratılan belirsizlik, 12 Eylül öncesinde, Cumhurbaşkanlık seçiminde yaşananları anımsatıyor.

O yıllarda, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit birlikte hareket edebilselerdi, darbeciler öyle rahat hareket edebilirler miydi?

Hukuk işlemiyor, ekonomik göstergeler ağır bir krizi işaret ediyor, toplumsal mutabakat çökmüş durumda, belli gruplar arasında nefret duygusu derinleştiriliyor.

Ülkede yaşanan biricik olumlu gelişme, yerel seçimlerle birlikte, toplumun genelinde ortaya çıkan barış ve uzlaşma arzusudur.

İç dinamiklerin güçlü bir şekilde çalışması halinde, Türkiye bu zor günleri kendi iradesiyle aşabilir. Bunu umut ediyoruz.

Biliyoruz ki iç dinamiklerin çalışmadığı koşullarda, dış dinamikler devreye giriyor. Bunun ne anlama geldiğini 1960’da, 1971’de, 1980’de gördük.

Ülkenin en zor günleri geldi kapıya dayandı. Bu topraklarda, barış içinde bir arada yaşamak istiyorsak, bizi bekleyen zorlu sınava hazır olmalıyız.