GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
11 Nisan 2019 Perşembe

İzmir’de bir seçim sonrası

İzmir için sıradan sayılabilecek Büyükşehir seçim sonuçları üç farklı reaksiyon aldı;

Hal ve gidişlerinden endişeli modernler oldukları anlaşılan çevreler, Tunç Soyer’in etrafında...

Muhalefetin geri kalanı, olan biteni biraz uzaktan ve kaygıyla izliyor.

Karşı cenah ise, oylarını %10 kadar artırmış olmakla birlikte, zafer kutlamalarını ve zaman zaman amacını aşan tepkileri -muhtemelen- ibretle izliyorlar.

Aynı yüzler, aynı sesler, aynı renkler… Belli ki nerede kalmıştık diyerek yola koyulacağız…

İkibinli yıllar boyunca iktidara direnen ve bu nedenle saygınlık kazanan şehirde muhalefetin seçim kazanması bir rutin olduğundan, aksini kimse beklemiyordu. Yani sıradan bir durum...

Bu nedenle, abartılı sevinç gösterileri eşliğinde yapılan heyecanlı kutlamalar yadırgandı. Kendinden emin insanların ağır ve soğukkanlı duruşu aranmadı değil...

Dahası başarı çizgisinin 10 puan kadar gerisinde bir sonuç varken, abartılı sevinç gösterileri ayrıca şaşırtıcıydı. Buna bir de Kılıçdaroğlu’nun seçim gecesi yaptığı uyarı eklendiğinde, ortaya çıkan durum gerçekten düşündürücü.

Türkiye’nin sosyal barışa ihtiyacı var. Ve bu seçim sonuçları net bir şekilde hem iktidar grubuna hem muhalefet grubuna uzlaşmayı işaret ediyor; yenen ve yenilenler arasında kıyasıya mücadele fikri bu defa karşılık bulmadı.

İzmir, seküler toplumun gıpta ettiği bir şehir; toplumsal barış için umut veren şehir olarak ülkeye model sunabilir.

Sorun şu ki Tunç Soyer’i kuşatan çevrelerin verdiği izlenim, çevre/merkez ilişkisini yeniden başladığı yere döndürebilir nitelikte. “Nerede kalmıştık” kafası öne çıkmış… Post kapma yarışı başlamış… Ve belli ki yaşananlardan pek ders çıkarılmamış.

Hâlbuki rövanşizmin bu ülkede nelere yol açabildiğini acı tecrübelerle öğrendik. Tehlikeli bir yarılmanın hepimiz baskısı altındayız.

Öte yanda, mütedeyyin ve yoksul çevrelerin kadınları bir kere sokağa çıktılar ve bunu sağlayan islamcı iktidara rağmen özgürleşiyorlar. Yanı sıra, mütedeyyinler, ılımlı muhafazakârlar, tek adamın sınırsız iktidarının getirdiklerinden oldukça rahatsız.

Koşullar yeni bir toplumsal mutabakatı zorunlu kılarken, siyasal islamı temsil edenlerin rövanşist tutumunu anımsatan bir tavırla ortaya çıkan endişeli modern dediklerimiz, bu dışlayıcı tavırla, seküler toplumun ülkede toplumsal uzlaşma sağlamasını güçleştiriyor.

Toplumsal alanın zeminini yeniden kurmak gerekiyor. “Nerede kalmıştık,” diye sorulacak zaman değil. Bu soruyu bütün etnik ve inanç grupları sorduğunda, ülke üç parça olur ve herkes yoluna gider. Hiçbir grup diğerini dayatmayla teslim alacak durumda değil.

İzmir, ülkenin ihtiyaç duyduğu toplumsal mutabakatın oluşumunda önemli rol oynayabilecek bir şehir iken, seçim başarısıyla başı dönmüşlerin sorumsuzca takındıkları tavır, umut kırıyor.

İzmir’in yıllardır iktidara direnerek biriktirdiklerini hoyratça yok edenler bir an önce sakinleşmezlerse, İzmir hiç de hak etmediği bir konuma itilecek.