GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
25 Mart 2019 Pazartesi

Siyasal temsil çökerken

Ekin -oğlum olur- geçenlerde Harari’nin Sapiens’inden bir bölüme, “Hapishane Duvarları”na dikkatimi çekerek şöyle yorum yaptı;

“Türkiye’de AKP islam inancını, CHP Atatürkçülüğü, MHP ve İYİP milliyetçiliği tüketiyor.”

Söyledikleri öyle geçiştirilecek gibi değildi…

Harari’ye göre, öznel bilinçlerin buluştuğu iletişim ağında zuhur eden -özneler arası- hayali düzende, kitlelerin inancı değişirse, özneler arası olgu da değişir veya yok olur; yeni bir hayali düzen oluşur. Duvarlarını yıktığımız hapishanenin yerine yeni bir hapishane inşa ederiz.

İkibinli yıllar boyunca, Türkiye’de üç siyasal hareketin, kendilerini var eden ideolojik zemini nasıl tahrip ettiğine gündelik hayatın her alanında tanık olduk. Üç ideolojiyi yeniden üretemeyen üç siyasal hareket…

Şimdi de, referandumda toplumun sadece yarısının “evet” demesiyle hayat bulan yeni yönetim biçimini izleyen yeni rejim inşasına tanıklık ediyoruz.

Ne ki dayatılan değişimin getirdikleri, değişim ihtiyacını yaratan koşullara karşılık gelmiyor. Yani tükeniş sürüyor…

Türkiye’de siyasal yaşam, Cumhur ittifakı-Millet ittifakı ekseninde yeniden şekilleniyor. Farklı siyasi gruplar bu ikili yapının içinde temsil imkânlarını zorluyor.

Yeni Türkiye’yi inşa eden İktidar grubu ve ana muhalefet, ittifaklar yaparak siyasal temsili ikili yapıyla sınırlıyor.

Meclis’in de büyük ölçüde pasifize edildiği düşünülürse, siyasal temsilin ancak otokrat bir yapıda gerçekleşmesine izin verildiğini söylemek mümkün…

Toplumu devletin kontrolünde tutan hayali düzenin büyük kitle partileri tarafından tüketilmesi, devlet krizini tetikliyor. Muhtemel krizi kontrol altında tutmak arzusu, yönetimin otoriterleşmesine yol açtı. Popülist otoriterlik meşru zemin buluyor.

Otoriter yönetim çare mi?

Kamusal yaşamda ortaya çıkan çöküşün olumsuz etkilerini bastırmak için bir süre çare olabilir ama sürgit mümkün değil;

Değil mi ki yönetim sistemindeki değişim toplumun ancak yarısının rızasını alabildi. %50 ile iktidar olunabilir fakat toplumsal mutabakat sağlamak mümkün değil.

Kurulan ittifaklarda partilerin bir araya geliş koşulları belirsizliğe yol açıyor. Temsil sorunlu hale geldi. Bu nedenle, “Ortak Program” fikri üzerinde durmak lazım; çözüm olabilir.

Kapitalist sistemde sanayi devriminin getirdiği sınıflı toplumun siyasal temsil biçimi yeni sosyolojide karşılık bulmuyor. Fakat yeni sosyolojinin gerektirdiği siyasal yapılar da henüz ortaya çıkmış değil. Türkiye elan değişime direniyor. Yeni toplumda eski siyaset… Bu durum, yirmili, otuzlu yaş gruplarının siyasete dışarıdan bakmasına yol açıyor.

Yavaş yavaş görünür hale gelen yatay toplumu görmezden gelen siyasal partiler, mevcut yapıyı tüketmekle meşguller. Ancak böyle ayakta kalabiliyorlar. Yangından mal kaçıran siyasetçi sadece günü kurtarıyor.

Devletler ve siyasa artık tartışmalıdır. Yaklaşan büyük değişimi konuşmanın zamanı geldi.