GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
10 Kasım 2020 Salı

Tarihçi-Yazar Gawrych’in analiziyle Kemalist Devrim

Atamızın ölüm yıl dönümünde, bugün de ülkemizi çok yakından ilgilendiren ve bizlere bugün de örnek olabilecek “Kemalist Devrim”in temelleri, yüzüncü yılımıza üç kala heyecanla kutladığımız Cumhuriyet Bayramımız ertesinde dikkatle incelenmelidir…

Geçen yıl Genç Atatürk – Osmanlı Zabitinden Türk Devlet Adamlığına kitabının yazarı ABD’li Prof. Dr. George W. Gawrych ile Dallas’a yakın, Texas eyaletinin Baylor Üniversitesinde yaptığım ilk söyleşide tanıştım. Dallas kenti Kennedy’nin suikasta uğradığı kent olarak ün yapmışşanssız bir kent, ne kadar sonraki yıllarda bir Dallas, JR dizisiyle unutturmaya çalışsalar bile Kennedy suikastı kentin orta göbeğindeki müzede her ayrıntısıyla, unutulmayacak bir şekilde yer alıyor.

George ile çok sıcak geçen bu söyleşi sonrasında eşi Joan’un yaptığı güzel yemekleri yerken kendisinin Polonya kökenli, çift dilli, çift kültürlü olduğunu öğrendim. Ayrıca çok iyi Türkçe, hatta Osmanlıca bilen George’un Türkiye’de, bizim bile anlayamadığımız Osmanlıca arşivler arasında geçirdiği yıl sonucunda Atamızı bizden iyi araştırdığını fark ettim.

Tek bir söyleşiyle Atamız hakkındaki bilgileri buraya sığdırmak olası değil. Atamız önce çok başarılı bir asker, sonra çok özel bir öğretmen, siyasetçi ve her zaman çok farklı bir lider gibi bambaşka özellikleriyle kitaplara sığmıyor, değil bir söyleşiye. Ancak Atamızın ölüm yıl dönümünde, bugün de ülkemizi çok yakından ilgilendiren ve bizlere bugün de örnek olabilecek “Kemalist Devrim” konusunu, yüzüncü yılımıza üç kala heyecanla kutladığımız Cumhuriyet Bayramımız ertesinde bu söyleşiyle paylaşıyorum...

Dr Berna Bridge: Kemalist Devrim nasıl başladı?

Dr. George Gawrych: Ne savaş ne barış dönemi boyunca, Mustafa Kemal’in tek kaygısı savaşa son verecek bir barış değildi. Aynı zamanda,Atatürk, halkı yeni bir Türkiye’yi kurmayı amaçlayan devrimci değişimlere hazırlamak istiyordu. Hiç gecikmeden, barış anlaşması müzakerelerinin hala sürüyor olmasına karşın, bir barış dönemi söylemine geçerek toplumu yeniden düzenlemeye koyuldu. 14 Ocak 1923’te, coşku dolu Mustafa Kemal Batı ve Güney Anadolu’yu içeren büyük bir geziye çıktı. Yabancı ve yerli gazetecilere söyleşiler verecekti. Amaç, savaş sonrasına dair yeni bir söylemi yaymaktı. Atatürk 1923’e dek halk önünde 18 konuşma yapmıştı, şimdi yalnızca birkaç ay içinde 34 konuşma yaptı. Dinleyicilerinin arasında sıradan insanlar, kadınlar, gençler, memur, esnaf, çiftçiler vardı. İzmir İktisat Kongresini bile araya sıkıştırdı.

Berna Bridge: Bu geniş kapsamlı geziler hangi amaca hizmet ediyordu?

G. Gawrych: Üç amacı vardı. Biri yeni bir parlamento için yapılacak seçimler nedeniyle, yerel yetkililere uğramak, partinin dokuz ilkesini belirlemekti. Bunlar halk egemenliği, temsili hükümet, saltanatın kaldırılması, mali, idari, askeri ve eğitimsel reformlardı. Aynı zamanda ülkenin durumunu kendi gözleriyle görmek ve halkla bizzat ilişki kurmak istiyordu. Herkesi soru yağmuruna tuttu. Soruları okullar ve eğitim, kadınların ve köylülerin statüsü, orman ve hayvancılığın durumu, savaş gazilerinin bakımı gibi konularla ilgiliydi. (Ben bu cümlelerden Atamızın ne kadar demokratik olduğunu ve tüm halkının –yalnızca bir kesimin değil- düşüncelerine saygı gösterdiğini anlıyorum) Mustafa Kemal ayrıca halkı gözlerinin önünde oluşmakta olan yeni Türkiye hakkında eğitmek de istiyordu. 21 Mart’ta Konya Sultanisinde Mustafa Kemal bu büyük dönüşümün üç hedefini saptadı: “Milli ruh, vicdan ve fikir.”

Berna Bridge: Türkiye’nin liderinin bu “milli ruh, vicdan ve fikir” üçlemesini açabilir miyiz?

G. Gawrych:Mustafa Kemal söylevlerinde ve basına verdiği demeçlerde, akıl, vicdan, kalp, hissiyat gibi terimleri sık sık kullandı. “İrade vicdanın eğilimi, arzusu demektir. Yani bu manevi bir şeydir.” Başka bir gün “Kalbin ve vicdanın eğilimleri” olarak iradeden söz etti. Ayrıca, etkili dış politikaların “Güçlü iç siyasa, idare ve teşkilata” dayanması gerektiğini belirterek “Dış siyaset iç siyasetten ayrılamaz” dedi. Hasımlarının anaçlarını boşa çıkartırken bir yandan da içeride yeni Türkiye’nin temellerini kuruyordu. Osmanlı İmparatorluğunun zaaflarını analiz edip, gelecekteki kalkınma için yeni bir ufuk önerdi. Yayılmacı ve fetihçi zihniyetten kaçınmak zorunluydu, ülkenin enerjisini artık iç kalkınmasına ve nüfusunu artırmaya odaklamaya gereksinme vardı.

Berna Bridge: Ekonomik kalkınmada ve medeni kanunda neleri hedefledi?

G. Gawrych: Ekonomik kalkınma altyapıya, yollara, demiryollarına ve limanlara dayanıyordu. Çiftçi ve hayvancıların ziraat bankasına ve okullara gereksinmesi vardı. Büyük sanayi tesisleri ve fabrikalar da ekonomik kalkınmada can alıcı önem taşıyordu. Servetlerini bankacılık, demiryolları, fabrikalar, şirketler ve sınai kuruluşlarından yapan özel sermaye ve girişimleri memnuniyetle karşılıyordu.İlim ve irfanı öğretecek ders programlarına sahip okulların kurulması çağrısını yapıyordu, zira ülke hızlı ekonomik kalkınmada gereken bilim insanı, hekim, mühendis ve diğer meslek insanlarından yoksundu. Yabancılara yıllardır verilmiş olan ekonomik imtiyazları kaldırdı. Adalet sisteminin düzeltilmesinin gerekliliğini söyleyip “Vicdanla, insafla ve özellikle akıl ve ferasetle düşünmeye zorunluyuz” dedi.

Berna Bridge: Kadın hakları ve laiklik nasıl şekillendi?

G. Gawrych: Mustafa Kemal her iki cinsin eninde sonunda eşit eğitim düzeyine ulaşması amacıyla kadının özgürleşmesi düşüncesine bağlılığının dile getirdi. “Bu iki parça her bakımdan eşit olmak zorunluluğundadır. Aklın, mantığın, doğanın emrettiği şey de budur. Bu nedenle kadınlarımız erkeklerimizle ilimde, fende faaliyette eşit olacak ve erkeklerle aynı irfan seviyesine ulaşacaklardır.”

Mustafa Kemal konu İslam’a geldiğinde daha geniş bir aydınlanma ufkundan söz ediyordu. Önemli din kitapları Türkçeye çevrilirse Arapça öğrenmeye pek az gereksinme olacaktı. Akıl ve eleştirel araştırmacılık, din çalışmalarını geliştirecekti. İslam tamamen “Akıl, mantık ve hakikati” destekleyen rasyonel bir din olarak görünüyordu. Tıpkı İbni Rüşt, İbni Sina, İmam Gazali ve Farabi gibi “Aydınlanmış akılları” ile ülkeyi bu güç durumdan çıkaracak “Gerçek bir ulema” sınıfını tasavvur ediyordu. Cuma hutbesi, halkı çağdaş meselelerde aydınlatmaya hizmet edecekti. Mustafa Kemal’in dili, modern bilim ve düşünceyi destekleyen aydınlanmış bir İslam’ı yaratma arzusuna işaret ediyordu.

Berna Bridge: Kemalist Devrim Atatürk’ün kafasında ne zaman, nasıl şekillenmişti?

G. Gawrych: Mustafa Kemal’in söylemlerinin temaları bir gecede ortaya çıkmıyordu. Bu temalar Birinci Dünya Savaşı boyunca geliştirilmiş duygu ve düşünceleri temsil ediyordu. Yeni ufuklar açıp, yeni beklentiler aşılamak, olgun bir milli duygu yaratmak için dinleyicileriyle duygusal bir bağ kurmaya çalıştı. Askeri birlikleri kumanda eden babadan, milleti yöneten babaya ve askerlerin öğretmeninden milletin öğretmenine doğru bir değişim göstererek siyasi lider ve başöğretmen olarak milletin babası rolünü yerine getirdi.

Mustafa Kemal tüm bu değişimlerin uygulanmasını “Ortak milli fikir, ahlak, his, heyecanın, hatıra ve geleneklerin millet etrafında (bireylerinde) meydana gelmesini ve kökleşmesini temin etmek” olarak görüyordu. Dimağ, ilerlemeye yönelik güdü olarak, bilim, akıl ve bilgiyi geliştirmeye dayanan idraki vurguluyordu. Vicdan, laik, medeni ve milli değerlerin yeni bir ahlaka aşılanması anlamına geliyordu.  His, en başta bir Türk ve insan olmaya dair, olgun bir duygu durumunun geliştirilmesini amaçlıyordu.

Berna Bridge: Sonsöz olarak neyi vurgulamayı istersiniz?

G. Gawrych: Mustafa Kemal böylelikle devrimlerini, tıpkı kendi hayatında yaptığı gibi akıl, vicdan ve hissin dinamik etkileşimiyle yürütmeye çalıştı. Amacı ülkesinin 20. Yüzyılı yakalamasını sağlamaktı. Yaptığı önderlikle bir yol açtı. Kemalist üçleme sonu gelmez bir ilerleme ve kalkınma sürecini vurguluyordu. Sözleri o sırada baş gösteren faşist ve Nazi söylemiyle taban tabana zıttı.

Ünlü tarihçi Prof. Dr. Gawrych’e bu söyleşi için çok teşekkürlerimle…

Ağır bir deprem sonrası yaralarını saran yuvam İzmir kentinde bu aralar hoş bir tümce dolaşmakta:“97 yıldır ne depremler gören Cumhuriyetimiz dimdik ayakta, sıva çatlağı bile yok. Çünkü müteahhiti Atamız, mimarı, mühendisi Atamız, binanın yapımında kullanılan malzemeler akıl, azim, inanç, sebat, gözyaşı, kan, barut, vatan sevgisi, şehadet, tahmini kullanım süresi kıyamete kadar, yapım ve imal işlerinden mesul olan Türk milletidir…”

Ölümsüz Atamızı ölüm yıldönümünde sevgiyle, saygıyla ve hasretle anıyoruz