GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
14 Eylül 2021 Salı

Sadece O’nun adı yakışır!

Çocukluğumun futbol mabedi…

Rüyalarımın stadı…

Mezun olduğum Alsancak İlkokulu…

Fi tarihinde o mabedin kapalı tribününün altındaydı…

(Kapalı’nın üstünde açık tribünün olmadığı yıllar…)

Sınıfın penceresinden…

Biz bıcırıklar, Altay’ın antrenmanlarını izlerdik 60’li yıllarda…

Bu nedenle…

Tekerleme gibi; derler ki…

Altay, Alsancak’tır; Alsancak da Altay’dır!

Çocukluk ve gençlik hayallerimizin…

Top sahası Alsancak…

An itibarıyla 111 yaşını doldururken…

Ve dahi…

Yedi yıllık inşaat arasından sonra…

Bi’kaza/bela olmazsa…

45 gün sonra…

O günkü karşılaşmada hakeminin başlama düdüğü ile…

Yeniden doğuşunu kutlayacak?

Peki…

O stadın adı ne olacak?

Asırlık toprağından “yeniden” filizlenen…

Cumhuriyet’in yapı taşı o “top sahası” için…

Devlet Baba…

Alsancak’ın göbeğini keserken “anlamlı” bir isim düşünmedi mi, hala?

Döneceğiz, tekrar buraya…

***

Her zaman söylerim…

Kader, bazen ağlarını çok garip bir şekilde örüyor…

Başına olmadık zamanda olmadık olay gelenler bana hak verir…

Bu da öyle bir hikaye…

***

Dünyaya gözlerini Çeşme Alaçatı’da açtığında…

Takvimler, 10 Kasım 1949’u gösteriyordu…

Babası, Giritli eşrafından “Zaimoğlu” olarak anılan Kahveci Mehmet Ali’ydi… 10 Kasım’da dünyaya geldiği için ikinci oğluna Ulu Önder’i hatırlatsın diye “Mustafa Ali” adını vermişti…

***

Tütün toplayarak büyüdü, bostan tarlasında ter döktü…

Dayısı sünnetinde “top” hediye edince Mustafa Ali’nin hayatı anında değişti… Futbolcu olmayı kafasına koymuştu…

***

Top peşinde koşarken babası yakaladığında…

Doğru “Terzi Emin Amca”ya sığınırdı…

Hasta Beşiktaşlı “Terzi Emin” sokak komşularıydı…

O’nun yüzünden Beşiktaşlı oldu…

“Terzi Emin”, mahallenin çocuklarına…

“Baba Hakkı”nın nasıl kornerden gol attığını anlatırdı…

Çok etkilendi Çeşmeli Mustafa Ali

***

Çocukluk dönemi…

Babasından ilk ve son kez yediği dayakla kapandı…

Göztepe-Beşiktaş maçı için İzmir’e kaçmış…

Ailesini fena halde meraklandırmıştı…

***

1965’te, yani henüz 16 yaşında…

Futbola başladığı Altay’da…

Aralıksız 18 yıl meşin yuvarlağın peşinde koştu…

Frikikten ve özellikle kornerden attığı gollerle büyük ün yaptı…

Kornerden kimseye değmeden kaleye giren 18 gol…

Bugün hala masal gibi anlatılıyor…

***

İstanbul kulüplerinin transfer tekliflerini…

Hep İzmir’den ayrılmamak adına elinin tersiyle itti…

1983’te, aniden Galatasaraylı oldu…

Bir yıl oynadı, ardından Cim-Bom’un Teknik Direktörü Derwall’in yardımcılığına getirildi…

***

Hem Galatasaray’da hem Beşiktaş’ta hem de Fenerbahçe’de teknik direktörlük yaparak, kırılması güç bir rekorun sahibi oldu…

Üç büyük takımda da şampiyonluk yaşayan, tek teknik adam olarak tarihe geçti…

***

Maç anında yaşadığı stres yüzünden kalbi tekledi, stent takıldı…

O da kaderin bir garip cilvesi…

Beşiktaş - Bursaspor maçını izleyen kalp ve damar cerrahı Melih Us, televizyonda taktik verirken O’nun yüz ifadesini görünce ortak bir dostlarını uyarıyor; “Hocanın şu halini hiç beğenmedim, onu hemen bana getir, kalp damarlarında sorun olabilir” diyor… Dediği de çıkıyor… Böylece, saha dışında Azrail’e de çalım atıyor…

***

Dört yıl A Milli Takım’a reislik yaptı…

Milli Takım da milli takımdı, o günlerde…

2000 yılında o milli takım, tarihinde ilk kez çeyrek finale yükseldi…

Aynı şekilde, Galatasaray ile…

1989'da Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final sevinci yaşadı… O da, Türkiye’de bir ilk…

***

Türkiye'deki kariyerinin yanı sıra yurtdışında da çalıştı…

Taa Almanya’dan İran’a kadar… Kolay mı?

***

Gol Kralı oldu, 33 kere Milli formayı ıslattı…

Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük “solak”ı diye anıldı…

Sol ayağı raket gibiydi…

Top peşinde koştururken tek futbolcu arkadaşı ile kavga etmedi…

Bir hakeme bile ters bakış atmadı…

Kırmızı kart görmedi, desek yeridir…

İzmir’in ilk “futbol mabedi” Alsancak Stadı’nın toprak zemininde…

Az mı sakatlandı?

İşte o mabedin yenisi yükseliyor aynı yerde…

Çağdaş, göz alıcı ve bu kez gerçekten mabet gibi…

Ama, bir farkla…

***

Artık, O’nun adı…

Büyük olasılıkla o yeni stadın üstünde yaşayacak…

“İçine mi doğdu?” demeyin…

Dört buçuk yıl önce…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözlerini hatırlayın…

“Altay'da Mustafa Hoca semboldür... Alsancak Mustafa Denizli Stadı neden olmasın?”

Ardından…

Cumhurbaşkanı gönlünden geçenleri bi’solukta seslendiriverdi:

“Ben Mustafa Hoca'yı Altay'da tanıdım... Orada, sonraki dönemleri daha farklı ama ilk şöhreti orada… Doğum yeri de İzmir Çeşme… Yakışır… Sol ayağı tartışılmaz… Öyle bir sol ayak vardı onda... Bizim yerliler arasında kornerden gole en yakını Mustafa Hoca'ydı…”

***

Bitiriyoruz, başa dönerek…

Alsancak Stadı, yepyeni görünümüyle…

Aylardır…

Üstünden uçan martıları selamlıyor…

Durup dururken…

Söz konusu “ad koyma” meselesi ise…

Eskilerin dediği gibi…

Zarif bi’şekilde…

“Pişmiş aşa su katmanın tam zamanıdır!”

Mustafa Denizli gibi kıymetleri…

Yaşarken, bu güzel kent adına taçlandıralım…

Bakın…

Beş yıl önce Trabzonsporlu taraftarlar için…

Akyazı Stadı açıldı...

Cumhurbaşkanı o görkemli spor tesisinin…

“Şenol Güneş Stadı" olacağını açıkladı…

O gün, bugündür öyle…

Kim taçlandı?

Türk futboluna ömrünü veren Şenol Güneş Hoca…

Bir özel isim daha…

Yedi yıl önce İstanbul Başakşehir Stadı hizmete girdi…

O şahane stada ise…

Hayatını Türk futboluna adayan…

Yıllarca Milli Takımı çalıştıran Fatih Terim’in adı verildi…

Kötü mü oldu?

Şimdi sıra…

Mustafa Denizli’de…

Söz, dudaktan çıkmıştır…

Kaldı ki…

Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Hiç bir futbolcuyu…

Mustafa Denizli gibi göklere çıkarmamış bugüne değin…

Hak ediyor çünkü…

O zaman hakkını verelim…

Mustafa Denizli Hoca’nın 70’yi yaşın ilk basamaklarında…

Gözlerini nemlendirelim…

Hamiş: Ha’ni çok arzu ediliyorsa, Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi “Alsancak Mustafa Denizli Stadı” olsun; bitsin…

Nokta…

Sonsöz: “Kalp denizdir, dil de kıyı… Denizde ne varsa kıyıya o vurur… / Hz. Mevlana…