GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nuray ÖTGÜNÇ
YAZARLAR
26 Şubat 2010 Cuma

Mayıs'ta darbe mi, sonbaharda seçim mi?

Yapılan komikliklere tanık oldukça, TSK için söylenen darbe palavralarına artık bi tarafımla gülmeye başladım. ’¶

Aklınıza sakın ola ki benim darbe falan istediğim gibi saçma sapan fikirler gelmesin. 
80 darbesinden sonra, Türkiye’’nin ne hale geldiğini çok iyi bilen birisi olarak kesinlikle ve katiyen böyle bir şeyi asla istemem de tasvip de etmem. 
Benim anlatmak istediğim, TSK’’nın bunu becerebilecek bir iradesinin olup olmadığıdır. 
Bana nasıl yani? Gibi sorular sorduğunuzu tahmin edebiliyorum. 

Cevap veriyorum;
TSK’’nın son 50 yılda yapmış olduğu darbelere dikkatlice baktığımızda arkasında kimlerin olduğunu ayan beyan apaçık görebiliriz.
 
Evet, 
27 Mayıs’’ın ardında İngiliz ve ABD istihbaratı,12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’’ın ardında da CIA ve Pentagon vardı.  
Eğer öyle olmasaydı, yani onlar TSK kendi iradesiyle yaptığı darbeler olsaydı eğer, şu anki Türkiye’’nin koşullarında, balyoz gibi darbeyi çoktan indirirlerdi. 
Çünkü bugünün şartları geçmişle kıyaslandığında yüz bin kere daha beter’…  
Şimdi gelelim gözaltına alınan komutanların durumuna, 
Bilindiği üzere bu paşalar, Irak tezkeresi oylamasından bir gün önce yapılan MGK’’da, ’‘hayır’’ çıkmasını sağlayanlar komutanlardı. 
Buradaki nüansı kaçırmamak lazım.  
Bu gözaltına alınan paşalar, o dönemde ulusal değerleri ön planda tutmuşlardı çünkü. 
 
Sorarım şimdi size; 
1980’’li yıllardan itibaren, gelişmekte olan ülkeleri ele geçirmek için silahla değil de, ekonomik politikalarla alaşağı etmek isteyen emperyalist güçlerin işine gelir mi bu ulusal tutum? Asla’… 
Peki, son olarak çıkartılan yargı krizi için ne demeli... 
Peki, bu krizin çıktığı gün Türkiye’’de ne olduğundan haberiniz var mı?
Elbet de yoktur. 
Çünkü bu konuyla ilgili hiçbir gazetede veya televizyonda haber niteliğinde bir haber yoktu?  
Göremezdiniz de’… 
Size ben söyleyeyim o gün ne olduğunu. 
Enerji dağıtım kuruluşları özelleştirilmiş. 
Bizler türban, ergenekon ve yargı gibi çok hassas olduğumuz konularda çıkartılan saçma sapan mevzularla meşgul edilirken, atı alan çoktan üsküdarı geçiyordu bile. 
Saman altından sular yürütülerek, her geçen gün dışa bağımlılığımız biraz daha arttırılıp resmen ellerimize kelepçe vuruluyor. 

Gündem değiştirmedeki ustalıkları sayesinde bırakın parmaklarımızı ısırttırmayı neredeyse yedirecek cinsten becerileri olan iktidar, küresel güçlerin resmen kucağına atıveriyor ne yazık ki canım vatanımızı. 

Bu arada,
Her yeni gün için, yeni bir oyun yazıp oynamaktan bıkmayan iktidarın, son olarak seçime yatırım olarak yazdığı oyunun başrol aktörleri,

"Şimdi biz onları fişliyoruz" diyen AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve "İktidara karşı çıkanların kanı bozuk" ifadesini kullanarak benim kanımın tahlilini yapan AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş'un durup dururken böyle bir açıklama yapmalarını da pek manidar buluyorum açıkçası. 

Hani derler ya bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü. 
Çünkü tapusunu satın aldıklarını düşündükleri bu ülkeden, AKP’’nin gitmemek için akla hayale gelmeyecek bütün kural dışılıklara müracaat edeceği, dolayısı ile de yapılacak seçimde millet iradesinin yine ipotek altına alınacağı yönünde ciddi kaygılarım var benim. 

Mantıklı olarak düşünürsek eğer, AKP yine tribünlere oynamaya başladı. 
Burada düşündükleri başka hinlik ise, bu açıklamalardan yola çıkarak AKP için yeni bir kapatılma davasının ağırlık kazanması ve tıpkı cumhurbaşkanı seçimlerinde olduğu gibi mağdur edebiyatının başarılı bir şekilde sahneye konulması. 

Bu arada ne alakaysa, dün elime geçen baharın müjdesi olan papatyanın yapraklarını yolarken, mayısta darbe mi? sonbaharda seçim mi?

Mayısta darbe mi? Sonbaharda seçim mi? Derken buldum kendimi’… 
Evet, ne alakaysa’…