GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nuray ÖTGÜNÇ
YAZARLAR
21 Ocak 2010 Perşembe

Devletin malı deniz, yemeyen domuz!

Yazılan çizilenlere göre son yıllarda, ecza endüstrisi dünya çapında finansal problemler yaşamakta’…
Eğer savaş yaratamıyorsan hastalık yarat ki dünya ekonomisi yeniden çalışabilsin ve birilerinin de cebi dolabilsin.’¶
 
Ne kadar güzel bir buluş, mükemmel bir plan değil mi?
 
Tıpkı şişirilen domuz gribi balonunda olduğu gibi’…      
 
Sağlık Bakanlığımızın alarm vererek resmen ve alenen ilan ettiği domuz gribi ile ilgili olarak, Avrupa Konseyi Sağlık Birimi Şefi Wolfgand Wogard;
Domuz gribi salgınının dünya çapındaki panikten faydalanmak isteyen ilaç firmalarının başlattığı 'sahte bir salgın' olduğunu düşündüğünü söyleyip, domuz gribi tedavisinde kullanılan ilaç ve koruyucu aşıları üreten şirketlerin, Dünya Sağlık Örgütü’’nün domuz gribini bir salgın olarak tanıması kararını etkilediklerini belirtti.
 
Bu sayede uyanık ilaç firmalarının ’“dev kazançlar’” elde ettiğini de ima etti.
 
Başta bizim ülkemiz Türkiye olmak üzere birçok ülke, gaza gelerek zaten kısıtlı olan sağlık bütçelerini bu nispeten hafif hastalığa karşı aşı kampanyaları düzenlemek için harcadı ne yazık ki.
 
Çok uzağa değil bundan birkaç ay öncesine götürmek istiyorum sizleri.
 
Sağlığımın sorumlu bakanının açıklamalarını hatırlayalım.
 
’‘’’ÖNLEM ALINMAZ İSE TÜRKİYE’’DE 21 MİLYON KİŞİ HASTALANACAK. 5 BİN 300 KİŞİ ÖLECEK’”  
 
Vay anasını’… 
 
Millet olarak öylesine bir panik haline sokulduk ki sormayın gitsin.
 
Bakanımızın ağzından bizzat alınan detaylı haberler sayesinde de salgının hangi ay ülkemize gireceği, hangi ay yayılacağı konusunda da bilgi sahibi olduk.
 
Sanki hava durumu tahmini yapar gibi muhtemel salgının aralık ayında yayılmaya başlayıp şubat ayında zirve yapmasının beklendiğini öğrendik.
Baktık ki hemen sağlık bakanlığı maliyeti yarım katrilyona ulaşan korkunç bir meblağla 43 milyon doz aşı siparişi vermiş.
Derken arkasından;
Sağlık Bakanı Akdağ’’ı, gülücükler saçarak aşı yaptırırken karşımızda bulduk.
Bir de baktık ki ertesi gün, bakandan bir baş büyük olan başbakan’’ın kendisinin ve ailesinin aşı yaptırmayacağı açıklamasını duyduk.
Ve en nihayetinde, başbakanla sağlık bakanının ağız dalaşına şahit olduk.
 
Şimdi sizlere bir hatırlatma yapmak istiyorum.
 
Bildiğiniz gibi domuz gribinin bir büyük abisi olan ve domuz gribi sayesinde pabucu dama atılan kuş gribi ortaya çıktığında, tıpkı bu günkü gibi bütün gazeteler ve televizyonlar bizi bilgi manyağı yapmıştı;
 
"Bütün diğer salgınlardan daha tehlikeli... Dünyayı tehdit
eden salgın !" vesaire vesaire’…
 
Gazeteler ve televizyonlar sadece tavukların, kuşların kazların kısaca bütün kanatlıların korkunç hastalığından bahsediyordu o günlerde.
 
Buna rağmen toplam insan kaybı ortalama 250 kişi. Yani senede ortalama 25 kişi.
 
Normal grip senede yarım milyon can alıyor. 25'e karşı YARIM MİLYON

Peki, niçin kuş gribinden bu kadar çok bahsedildi?

Çünkü bu tavukların arkasında bir "horoz" vardı, kocaman ibikli bir amerikan horozu.

Ve Asya ülkelerine milyonlarca doz Tamiflu sattıldı.
 
Kuş gribi sayesinde Roche, milyarlarca dolar kar etti.
 
Şimdi,
 
Tıpkı bir karikatür kahramanı gibi kafamın üzerinde beliren balonun içini doldurmak için düşünmeye başlıyorum.
 
Evet’…
 
Bu domuz gribi aşısını Türkiye’’ye ithal eden, gönderen kim?
 
Peki, Türkiye’’ye geldikten sonra iç piyasaya pazarlayanlar kim?
 
Ve dahası arkadakiler, arka sırada karanlıkta duranlar kim?
 
Açıkçası merak ediyorum.
 
Peki, sizler merak etmiyor musunuz?
 
Neyse,
 
Şimdilik sizler sağlıkla kalın ama domuzlara sakın teslim olmayın.