GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nuray ÖTGÜNÇ
YAZARLAR
11 Eylül 2009 Cuma

Toprak bile istemiyor Netekim!..

Tarih:12 Eylül 1980, Saat 13.00
Babamın bizlere belli etmek istememesine rağmen dişlerinin arasından küfürler savurarak siyah beyaz televizyonumuzda asık suratlı bir adamın söylediklerini dinlediğini görüyorum.’¶
Aziz Yurttaşlarım;
Bir defa daha belirtiyorum ki; Silahlı Kuvvetler aziz Türk Milletinin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü ve gittikçe etkisi azaltılmaya çalışılan Atatürk ilkelerine yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır.
Ben bunları elbet de o gün anlamıyordum. Çünkü demokrasiyi sağlam limanlara demirlemekten bahseden asık suratlı adamın demokrasi gemisinin altını oymaya ve geminin su almasına neden olduğu o ilk günlerde ben henüz sokakta gününü gün eden bir çocuktum.

Özal hanedanının saltanat sürdüğü günler, aylar ve yıllar birbirini kovalıyordu. Elbette yıllar geçerken ben de bu arada büyümeye başladım. Büyüdükçe ve aklım erdikçe kendime göre yorumlar ve sorgulamalar yapmaya çalışıyordum. Evren Paşa neden siyasi partileri kapatmıştı? Özal nasıl ve kimler tarafından başbakan yapılmıştı?
Darbe neydi ve niye yapılırdı? Neden ben 17 yaşıma gelmiş olmama rağmen başta postacılar olmak üzere üstünde üniforma olan her kişiden bu kadar çok korkuyordum?
Bir yandan kafamda bunları yanıtlamaya çalışırken bir yandan da bana yardımcı olacağını düşündüğüm kitapları okumaya devam ediyordum. Okuduğum kitaplardan, akan, akıtılan ne kadar çok masum kanın olduğuna tanık oldum.
1980 Darbesi’’nde akıtılan en masum kanın ise, benimle aynı yaşta olup bürokrasinin en hızlı davasında avukatlarının bile dinlenmesine müsaade edilmediği ve savunma yapamadan darağacına götürülen en genç fidanın, Erdal Eren olduğunu yüreğim acıyarak öğrendim.
Nasıl kıymışlardı ona? Daha on sekizinde bile değildi halbuki’…

İşte asmışlardı onu da gözlerini kırpmadan tıpkı Deniz, Yusuf, Hüseyin ve niceleri gibi’…
Peki, ne için asılmıştı bu fidanlar? Cuntacıların gözünü neden bu kadar kan bürümüştü?
Anayasal düzeni değiştirmek mi istemişlerdi? Ülkenin üniter yapısına zarar mı vermişlerdi?
Elbet de hayır. Onlar Emperyalistlerin ego manyasından kurtulmuş, kendi halkının iradesiyle yönetilen bir Türkiye istemişlerdi. Yani "Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye".

Bana göre;İktidar hırsının insana ne gibi hatalar yaptırabileceğinin en kanlı canlı örneğidir ’‘Nü’’ resimlerinin en değerli ressamı Kenan Evren.
Gerçi rastlamamıştım ama hep merak etmişimdir devletin iyiliğine yaptığı bir şey var mı diye?

Aksine toparlanmakta olan ülkeyi bir daha ters yüz etmekten başka hiç bir şey yapmamıştır.
Geri kaldığımız bir konu olan demokratikleşme sürecini daha da baltalamış olan Cuntacı Kenan Paşa, 80 sonrası gençliğinin düşünme, sorgulama yetkilerini elinden alarak, siyasetten uzaklaştırıp ülkenin şu anki tablosunun önemli ressamlarından birisi, hatta en önemli ressamı olmuştur.

Bu arada ressamlıkla yetinmediği gibi ülke ekonomisine de katkısı çok büyük olmuştur. Ne de olsa, beslenmemesi gerekenleri asarak, bizleri refaha ulaştırmıştır NETEKİM’…
 
Bizler;
1980 darbesinin bu ülkenin yaşadığı en büyük yıkım olduğunu, arkasında binlerce ölü ve biten bir ekonomi bıraktığını, en önemlisi de, kaybolan gençliğin katili olduğunu unutmamalı ve unutturmamalıyız.
 
Ve bu durumda yine bizler; İlerlemiş yaşına rağmen ona karşı olan tüm hürmet duygularımızı yok etmemek adına mahkeme kararıyla yaşını büyüttürdüğü Erdal Eren'e yaptığının tam tersini yaparak, mahkeme kararıyla yaşını küçülttürüp doya doya bizden sonraki neslinde kendisini takdir edilesi zat-ı muhterem olarak görmesini sağlamalıyız.
 
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’’ne yapmış olduğu katkılarının büyüklüğünden dolayı hastalandığında ’“Halkın duasıyla iyileştim’’’’ diyen Marmarisli paşamızı toprak bile karşılamaya henüz hazır değil NETEKİM!..