GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
10 Haziran 2016 Cuma

İnsan olunuz, Tanrı da Tanrı olacaktır… (*)

Solu seçtiğimizde, ‘Düşünce Tarihi’yle kesiştiğimizde, yeryüzünün varoluşu, ilk canlı, ilk insan, ilk tanrı inançlarının nasıl ve neden ortaya çıkmış olabileceği ile ilgili teorilerle tanışıp hayatı irdelemeye, insanı sorgulamaya başladığımızda nasıl çatırdadıysa bildiklerimiz/inançlarımız…Nasıl çatıştıysa ilk öğrendiklerimizle/yeni öğrendiklerimiz…
Benzeri bir çatırdama yaşanıyor epey zamandır memleketteki sağ cenahta. İslami kanatta…
Uzun zamandır sadece ‘kendi içlerinde’ yaşayıp konuştukları/sorguladıklarının bardaktan taştığını, isyanla malul cümlelerin saklamaya gerek duymadan adeta fışkırdığını izliyoruz…
AKP ile iştigal gündemimizde, özellikle İzmir gibi ‘irfanı’ tartışılır bir kentte ‘artık Cuma namazlarına gitmek gelmiyor içimden’ diyenlerin… Oruç tutmaktan vazgeçenlerin… Bayram namazlarının bile kendileri için masumiyetini yitirdiğini söyleyenlerin kalabalıklaştığını gözlüyor/biliyorduk. Da.
Tövbeler olsun, bunlar bizi de dindan imandan edecekler’ diyenlerin… Müslümanlığı hem okullu/hem alaylı yaşayanların çıkışları, iktidara yüksek perdeden çıkışmaları/çakmaları ve can alıcı sorgulamaları, farklı bir gelişme. Dikkat çekmeyecek gibi değil.
Hemen gözümüzün önünde sevgili Burhan Özfatura duruyor mesela...
Onun, inançlı bir insanın, bir zamanlar ‘takunyalı’ sıfatı belediye başkanlığıyla birlikte telaffuz edilmiş bir kimliğin, yazarı olduğu Gözlem Gazetesi’ndekinde paylaşma/beğenme rekoru kırmış yazısında sordukları…
“Kendi adıma; belirli yaşa geldikten itibaren, namazımı da kıldım, orucumu da tuttum, inançlarımı da yaşadım. Hiçbir zaman inançlarıma laf söyletmedim, kimseye taviz vermedim.
Kaldı ki; başkalarının hayatına karışmadığım, kimseye baskı yapmadığım, sadece doğru bildiklerimi anlattığım için; kimse de bana inançlarım dolayısıyla saygısızlık yapmadı”
diyen Burhan Özfatura, devamında şöyle diyor:
(..) Bu kadar zulüm; 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde bile olmadı. (Kaldı ki; AKP, bu zulümleri ve dini değerleri istismar ederek, iktidar oldu. Ve en büyük zulmü, samimi inanç sahiplerine yapmaktadır.)
İnançlı geçinenler, bu dönemde yaşanan rezillikleri, nasıl olup da görmemektedirler;

•Hiçbir dönemde, bu kadar, sahte şeyh ve tarikat türememiştir. Cemaatler ve vakıflar, bu kadar dejenere olmamış, böylesine maddiyata tapar hale gelmemiş, iktidarlara bu kadar kulluk etmemiş, Dünya imkanlarını Dinine tercih etmemiştir. Halka talkım verip de, böylesine Dünya zevklerine esir düşen tipler görülmemiştir. Böylesine şaibeler yaşanmamıştır.

•Hiçbir dönemde, din istismarcıları bu kadar seks-manyak olmamışlardır. Neymiş? “Öz kızına ilgi duyarmış.” Neymiş? “Annesinin diz kapağının üstünü görürse, şehvete kapılırmış.” “Dokuz yaşında kızdan, bir masum sübyandan, zevk alırmış.” “Çocuk tecavüzleri normalmiş.”
Velhasıl, her tarafı, sapıklık kapladı. Şii ve Vehhabi yorumları ön plana geçti. Fuhuşun adı “muta nikahı” oldu. Çocuk tecavüzleri, (hem de, dini etiketli kurumlarda) aldı, yürüdü. Çocuk pornosunda, Dünya üçüncüsü olduk. Ensest ilişkiler, sapıklık, tacizler, tecavüzler, zirve yaptı.

Hele, bazı sapıklar, Cenneti bile (tövbe ederek yazıyorum) seks harası zannediyor. Kaç huri alacakmış, günde kaç defa ilişkide bulunabilecekmiş? Manyak herif, sen bu kafa ile Cehennemin en derin çukuruna atılacaksın.

•Hiçbir dönemde; Kin, nefret, acımasızlık, rüşvet, yağmacılık, yolsuzluk, lüks, israf, görgüsüzlük, torpil, kayırma, dışlama, hukuksuzluk, şirk, kula kulluk, uyuşturucu, kumar, münafıklık, yalan, iftira, hakaret, zina, gurur, kibir, vefasızlık, nankörlük, kul hakkına tecavüz, fikir/ifade/inanç/teşebbüs hürriyetlerini yasaklamak; bu düzeye gelmemiştir.

•Ve Diyanet İşleri suskun. Saraya yaranmak peşinde. Cenab-ı Hakk’ın değil iktidarın emrinde. Sapık fetvalara bile sessiz kalıyor.
Ey dindar geçinenler; “İslamiyet güzel ahlaktır”, “Müslüman herkesin elinden ve dilinden emin olduğu kişidir.” Siz ve iktidarınız, bu tariflerin neresinde yer almaktasınız? Anladık; Halk okumuyor. Cahil bırakılıyor. Dinin esaslarını bilmiyor. Çıkarlarını ön planda tutuyor. Namaz, Oruç, Hac, Umre göstermelik olmuş;

•Ve sizler, hala “Dindar Anayasa” palavralarına sarılıyor, Din istismarını sürdürüyorsunuz. Ülkenin hali; terör, çöküntü hiç umurunuzda değil. Şehitlerimiz de, sizin için ayrı bir istismar aracı. (Bu arada, bu kadar çok terörist/canlı bomba vs. kimin döneminde yetişti?). Her söyleminiz ve icraatınız, Dinimize ters düşmektedir.

•Millet, AKP iktidarından önce, daha mutlu ve inançlı idi. Ve bu kadar yıl, bir Ateist yönetim (Mevlam korusun) gelse, Dinimize ve Ülkemize bu kadar zarar veremezdi.”

                                                          * 

Burhan Özfatura’nın “Artık, biraz olsun Cenab-ı Hakk’tan (cc) korkun. Düşün, Yüce Dinimizin ve halkımızın yakasından...” cümlesiyle noktaladığı yazının hemen ardından, bir başka isyan, bir başka sorgulama da ‘Savruluyoruz’ başlığıyla ‘bizden’ geldi. Bir zamanlar İzmir Saint Joseph’de kızımın da ‘din dersi’ hocası olmuş, öğrencilerin en sevdiği öğretmenlerden biri olan, Egedesonsöz yazarı Harun Özdemir’den…
Hançeresinden çıkan isyanla soruyordu Harun Hoca:
“Bir insan nasıl oluyor da Allah’a inanmadan daha dürüst, daha çalışkan, daha onurlu ve doğru sözlü olabilir?
Bizler ya inanmadığımız halde “İnandım!” diye yalan söylüyoruz ya da gerçekten inanmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz!
Ahlâkı ise hiç bilmiyoruz! Bunu kabul edelim.
Bu nasıl bir nasiptir ki, iman insanda bir ahlâk oluşturamıyor?!
Bilen var mı?!
Nasıl oluyor da güç, para, makam ve mevki karşısında en güzel taklayı en çok bilenler! ve iman edenler atıyor?!
Mümin ile ateist kimdir, bunun üzerinde bir kez daha düşünmenin tam zamanı!
Yılların ilmi, ilm-i siyaset marifetiyle ahlâksızlık çukuruna dökülüyor da;
Bir ateist,
Nasıl oluyor da bir Müminden daha güvenilir…
Daha çalışkan…
Daha tutarlı..
Daha başı dik…
Daha karakterli… oluyor!
Bir ateist bunu nasıl başarıyor?!!!
Ateistler mi inanmasını bilmiyor yoksa biz mi bir türlü ahlâklı, güvenilir ve çalışkan olmayı beceremiyoruz?!
Neden iman ile ahlâk, ikisi bir arada aynı kişide olmuyor?!
Yanlış nerede ve kimde?!
Bu nasıl iştir?!
Bu nasıl Gavurluktur?!
Bu nasıl Müminliktir?!
Bu ne yaman çelişkidir!”

*

Yaklaşık dokuz ay önce Hürriyet’te bir söyleşide, genç bir akademisyen Volkan Ertit, Türkiye’nin dindarlaşmaya doğru değil, ‘dinden uzaklaşmaya doğru’ gittiğini, siyasetin dindarlaşması ile toplumun muhafazakarlaşmasının farklı şeyler olduğunu söylüyordu.
Son dönemin gazetecilikte yükselen yıldızı Diken com’un yazarı, İslamcılığın içinden gelen ama dışından konuşan isim Levent Gültekin’in ise neredeyse her yazısı isyan...
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Tayfun Atay röportajında ‘AKP ile din elden gitti’ iddiasında bulunması bir yana…
İnançlı/Müslüman insanların nasıl olup da dine bu kadar zarar verebildiğine hayretler içinde kalarak ve yürekten üzüldüğünü gösteren samimiyetle her gün yazıyor da zaten.

Burhan Özfatura gibi inançlı bir demokrat, Harun Özdemir gibi aydın bir din hocası, Levent Gültekin gibi yürekli bir gazeteci, elbet ki buzdağının sadece görünür yüzleri, duyulur sesleri… Buzdağının altı?
Gallup’un 57 ülkede 50 bin kişiyle yaptığı kamuoyu araştırmasını (**) yorumlayan California Pitzer College’den sosyoloji profesörü Phil Zuckerman’ın ‘bugün hem toplam sayı olarak hem de nüfus yüzdesi olarak ateist sayısının her zamankinden çok daha fazla olduğunu’ söylemesi…
Bazı ülkelerde açıktan ateizmin hiç bugünkü kadar revaçta olmadığının rakamlarla ifade edilmesi…
Dindarların azalıp ateislerin artması, sadece bir etki-tepki meselesi mi?
Ateistlerin çoğunlukta olmadığı kesin, ama bu rakamlar gelecekteki eğilimlerin habercisi olarak görülebilir mi?

‘İnançlı olmanın konforu’nu çoktan terk etmişlerin bu sorulara çoktandır pek çok cevabı var zaten. Yeni olan, sorunun İslam’da değil, onu kullananlarda olduğu gerçeğine sarılmalarına rağmen –haklı olarak- sarsılanların soruları/arayışları…
Yolları uzun ve hayli engebeli. İlgi ve sevgi ile izliyor olacağız kuşkusuz... 
İnancıyla kalbini ‘daha iyi bir insan’ olma yolunda eğitmeye gayret gösteren
“Mazluma kimlik sorulmaz”
deyip nerede dayak diyen, horlanan, gadre uğrayan varsa, dinine/diline/kimliğine bakmadan koşan…
‘Mahalle refleksi’yle düşünmeyi uzun süre önce bıraktığını söyleyen güzel bir Müslüman, İhsan Eliaçık’ın, birlikte oturduğumuz bir ‘yeryüzü sofrası’nda söyledikleriyle…
‘Ne zaman kimliğine/diline/dinine takıldıysam, orada o kimsenin kalbini göremedim. Siz de bakmayın, bakarsanız kalbini göremezsiniz” sözleriyle noktalayalım bugün…

(*) Thomas Müntzer, reform devrinin erken dönem Alman teoloğu ve anabaptistti. katolik kilisesine baş kaldırıp, köylüleri örgütleyen ve almanya'daki ilk köylü savaşlarını başlatan, bunun üzerine 27 yaşında iken kafası kesilerek idam edilen alman devrimci lider.

(**) Gallup gibi 2013 yılında Eurobarometer, KONDA ve diğer araştırma kuruluşlarının yapmış olduğu kamuoyu araştırmalarına göre, Türkiye’deki nüfusun 4.5 milyonunun ateist olduğu belirlenmişti. Aynı araştırma şirketlerinin 2015 yılında yapmış olduğu kamuoyu araştırmalarına göre ise, 2 yılda Türkiye’deki ateist nüfusun 750 bin – 1 milyon kişi arasında bir artışla 5.5 milyona ulaştığı belirlendi.