GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
18 Mayıs 2016 Çarşamba

Kim tutar İzmir’i artık, kim?

4 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından azledilen Ahmet Davutoğlu’nun yerine AKP Genel Başkanı/Başbakan olacağına (usulen kongre yapılacağı bölümünü atlayıp kestirmeden giderek) kesin gözüyle bakılan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ataması resmileştiğinde… Özellikle İzmir’den:

İyi oldu haaa…

Güzel oldu…

Yalnız bayaa iyi oldu ha…

Fakat ne iyi oldu be…

Kabul edelim çok güzel oldu…

nidalarının/alkışlarının yükseleceğini görmek/duymak için ne kahin, ne gazeteci olmak, ne de istiareye yatmak gerekiyor. Önce Aziz Kocaoğlu’nun, ardından Ender Yorgancılar’ın ‘açılış’ beyanlarına, medyada esen/estirilen Yıldırım sevincini duyan/okuyan herkese nasip olmuş bir his bu sadece diyelim…

Tam anladım dediğim anda anlayamadığımı anladığım, çözdüm dediğim anda çözemediğimi gördüğüm insanlardan, Aziz Başkan’dan başlarsak… Şöyle diyor Sayın Kocaoğlu:

“Benim mevcut hükümette en çok tanıdığım, en çok görüştüğüm isim Sayın Binali Yıldırım’dır… Kendisiyle siyasi centilmenlik çerçevesinde siyasi mücadele verdiğim de oldu birlikte işlere imza attığımız da oldu… Binali Bey’in başbakan olması mutlaka İzmir’in yararına olacaktır. Bunun tartışması yoktur. Binali Bey başbakan olursa İzmir’e mutlaka destek verecektir, vermek de görevidir. Tabiî ki biz AK Parti’nin içişlerine karışma lüksüne sahip değiliz. Hele ben yerel bir yöneticiyim ve genel siyaset konuşmayı da sevmem… Ama bana sorsalar ‘Kim olsun’ diye, gönlümden geçen isim, 'Binali Bey' derim.”

Kocaoğlu’ndan sonra, ‘çıta yükselten’ iki açıklama daha geliyor İzmir'de sanayicileri temsil eden en büyük meslek odasının iki tepe yöneticisinden. EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ile Meclis Başkanı Salih Esen’den. "Yatırım yapan, üreten, katma değer yaratan, istihdam sağlayan, döviz kazandıran bir kesimin Başkanları olarak; bizleri dinleyen, anlayan ve çözüm odaklı Sn. Binali Yıldırım'ın isminin Başbakanlık için geçmesinden büyük memnuniyet duymaktayız" diyen ikilinin ortak açıklaması şöyle devam ediyor:

"Ülkemiz özellikle son bir yıldır, siyasi gerilim içerisinde çok zaman kaybetmiştir. Ülkemiz ve İzmir için yapacak çok işimiz, gerçekleştirilecek hayallerimiz var. O nedenle de, icraatçı bir Başbakan, ülkemize değer katmaya devam edecek, İzmir de bu değerden payına düşeni alacaktır. Siyasi tecrübesi ve bilgi birikimi ile Bakanlığı dönemi içerisindeki faaliyetleri, Sn. Binali Yıldırım'ın yapabileceklerini de ortaya koymaktadır. Sn. Binali Yıldırım'ın önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı, ardından İzmir milletvekilliği İzmir sevdasını açıkça ortaya koymaktadır. Samimiyeti, çalışkanlığı ve konulara yaklaşımı ile İzmir içinde de, Sn. Binali Yıldırım'ın yeri ayrıdır. O nedenle, İzmir'e bir Başbakan çok yakışacak olmakla birlikte, esas olan Binali Yıldırım'ın İzmir'e çok yakışacağıdır. Tüm adaylara saygımız sonsuz olmakla birlikte, bizlerin gönlünden geçen isim Sayın Binali Yıldırım'dır. Tüm kamuoyuna saygıyla duyurulur."

Gönüllerinden geçen aslanın Binali Yıldırım olduğunu açık yüreklilikle ortaya koyan bu üç ağır ismin pamuklara sarılmış cümlelerinin şahsımda yarattığı ilk irkiten hissi, aynı açık yüreklilikle ortaya koyarsam, en basit ifadeyle şöyle diyebilirim: Selden kütük kapmaya çalışıyorlar…

AKP’nin İzmir oylarını artırabilmek için memleketi Erzincan yerine İzmir’den aday yapılmasını… Yerel seçimlerde Büyükşehir’i alabilmek için ‘zoraki’ Kocaoğlu’nun karşısına çıkarılmasını Binali Yıldırım’ın ‘İzmir sevdası’ olarak gösterebilen Yorgancılar&Esen’in, bu tercihlerin ne kadarının Binali Bey’e ait olduğunu bilmemeleri, Yıldırım’ın yerel seçimlere nasıl moralsiz/iştahsız başladığını görmemiş olmaları mümkün değilken…

Binali Yıldırım’ın Başbakan/Genel Başkan yapılmasına bu kadar havaifişekli cümlelerle sevinmeleri…

Medeni bir kutlamanın önüne geçmiş coşkulu açıklamaları…

Hiç kusura bakmasınlar, ‘biat kuyruğuna girmişler listesi’ni hatırlatmaktan başka bir şey çağrıştırmıyor bana… Ya da ‘kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ atalar sözünü… 

Binali Yıldırım’ın 1 Kasım seçimleri öncesinde İzmirli işadamlarına nasıl sert çıktığını, AKP’nin seçimleri kaybetmesi, İzmir’de oylarının düşük çıkması halinde nelerle karşılaşabilecekleri hakkındaki sözlerini unut(a)mamış olmalarına… Her iki sevdiğim ismin, aynı zamanda yanlarında binlerce işçi çalıştıran, dolayısıyla riski yüksek işadamı sıfatlarına sığınsam da… Burjuvalıktan uzak sermayenin her zaman ve her koşulda iktidarla arasını sıcak tutma gayreti taşıdığını bilsem de…

Açıklamalarını ‘buruk bir gülümsemeyle’ okuduğumu… ‘Her şey İzmir için’ zarfına sarılmış cümlelerin bana sirkesi fazla kaçmış bir salatayı çağrıştırdığını yazmasam olmazdı. ‘Herkes işinin gereğini yapacak/yapmalı’ şiarına sarılarak bittabi…

 Ve Aziz Başkan… Ve onun, bırakın sirkesi fazla kaçmış salatayı, yediği yemek midesine taş gibi oturmuş, ne sodanın, ne nane-limonun fayda sağladığı ‘hay yemez olaydım’ı çağrıştıran Binali Yıldırım açıklaması…

Neydi şimdi bu? O sözler, o ‘gönlümdeki Başbakan adayı’ demeler, sahiden neydi?

Binali Yıldırım’ın elini/kolunu bağlamak mı? ‘Bak ben sana karşı ne kadar önyargısız, ne kadar nazik, ne kadar iktidar/muhalefet elele gözleriyle kocaman, mavi mavi bakıyorum, sakın sen sen ol, şaşı bakma’ mesajı mı?

 ‘İş zaten olacağına varıyor, ben istesem istemesem, yağdırsam tepinsem Başbakan olacak, hiç değilse İzmir için, güzel İzmirliler için, bugüne kadar yapmadıklarını yaptırabilirim’ fedakarlığı mı? İzmir için kendini bir tür feda etme/ateşlere atma serenadı mı?

“Ben şimdi Numan Kurtulmuş’a ne anlatacağım, ne ÇED’i bilir, ne çöpü? Berat Albayrak’a, iktidarın değil 1 metre ray çakmak, bütçeye bile almadığı Metro’yu neresinden tutup söyleyeceğim? Bekir Bozdağ’a hangi stadyumda hangi çatışmaların yaşandığını ama ortada hala stadyum olmadığını mı özetleyeceğim? 1, her zaman 0’dan iyidir; en azından Binali Bey’e her şeyi baştan anlatmak zorunda kalmam” tercihi mi?     

“Tabiî ki biz AK Parti’nin içişlerine karışma lüksüne sahip değiliz. Hele ben yerel bir yöneticiyim ve genel siyaset konuşmayı da sevmem…” dedikten sonra… O cümleyi orada bitirmeyip “Ama bana sorsalar ‘Kim olsun’ diye, gönlümden geçen isim, 'Binali Bey' derim” cümlesini Kocaoğlu’na söyleten hangi siyaset anlayışı, hangi yoğurt yeme kabiliyeti?

Yakın dostu, CHP’nin il başkanı Alaattin Yüksel ne diyor oysa ‘gönlünüzdeki başbakan kim’ sorusuna?

 “Kimin olacağının ne önemi var, demokrasi oyununa gerek yok. Saray darbecisi, Başbakanı bir darbeyle görevden uzaklaştırıp kendine hizmet edecek bir isim arıyor. 8 şehit vermişiz, Türkiye'de ortada başbakan yok, ortada hükümet yok. Tabi yeni bir anayasaya ihtiyaç var mı, nasıl bir anayasa tartışmaları da var. Şu anda dünya'nın en iyi anayasasını yapsanız ne olur. Saray, kaymakamları, muhtarları çağırıp "Anayasayı tanımıyorum" diyor. Yasaya hukuka aykırı talimatlar yağdırıyor. Bu durumda en iyi anayasayı yapsanız ne işe yarar. (…) Saray, zaten parlamenter sistemi rafa kaldırdığını, tanımadığını açıklamıştı. İşte bu anlayış bizi bugünlere getirmiştir.
Bu konuda benim gönlümden bir adayın geçmesi mümkün değil. Benim gönlümden Türkiye'nin parlamenter demokratik sistemle yönetilmesi, tek adam sistemiyle yönetilmemesi geçiyor. Kimin Başbakan olacağının ne önemi var. İşte Sayın Davutoğlu Genel başkan seçildi, başbakan oldu, seçime gitti yüzde 49 buçuk oranla 23 milyon insanın oyunu aldı. Ama Muktedir çağırdı bir gün ve dedi ki "Sen bırak bu işi". O da bıraktı. Parlamenter sistemde böyle bir şey olmaz. Başbakan atamasına gerek yok Recep Tayyip Erdoğan'ın, zaten o görevi kendisi yapıyor. Fiilen başkanlık sistemine geçmiş durumda. Başbakana gerek yok, ha Binali Yıldırım, ha Bekir Bozdağ olmuş ne önemi var yani bunun. Bir kişi yönetecek ise bu ülkeyi, demokrasi oyunu oynanmasına gerek yok diye düşünüyorum. Türkiye'de sistem tıkanmış, yargı tek kişinin kontrolü altında, yasamadan ne isterse, meclisten tekme tokat yumrukla çıkartılıyor. Yürütmenin toplantıları zaten kaçak sarayda onun tarafından yapılıyor. Bu ortamda Başbakan varmış, yokmuş çok önemli değil bana göre!”

Hasılı, yerel yönetici olsanız da Türkiye’nin taşlarının yerinden zıpladığı/zıplatıldığı… Karanlık tünelin git git bitmediği dönemde, meseleye bu kadar da yerel bakış, nereye kadar ve de neden dedirtti bana… ‘Söz konusu İzmir’se, gerisi teferruattır’ sözüyle ambalajlanmış kocaman/fırfırlı bir paketten hayal kırıklığı yaratan ‘püfff’ dedirten bir armağan çıkmış hissini yaşattı bir de… 

6 yıl önce yaptığım bir dizi İzmir röportajı sırasında sevgili Uğur Yüce, o çok gürültü koparan, değerli medyamızı yine heyecanlara gark eden 35 proje için ‘İzmir’i uçurmaz, ancak açığı kapatır’ demişti, hatırlayanınız olacaktır. Binali Yıldırım’ın Başbakanlığına bir adım kalmışken, o vaatleri de hatırlatmış olalım bu arada…

1. İZMİR KARAYOLU ve RAYLI GEÇİŞ (İZKARAY)

2. KONAK TÜNELİ

3. İZMİR İSTANBUL OTOYOLU

4. İZMİR ANKARA OTOYOLU

5. İZMİR- ANTALYA OTOYOLU

6. KUZEY OTOYOLU

7. SABUNCUBELİ TÜNELİ

8. İZMİR – ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN

9. İZMİR – İSTANBUL YHT

10. İZMİR METROLARI

11. EGERAY

12. DEMİRYOLLARI

13. KÖRFEZ DÖNÜŞÜM PROJESİ

14. KUZEY EGE ÇANDARLI LİMANI

15. KRUVAZİYER LİMAN

16. YAT LİMANLARI

17. EFES ANTİK LİMANI

18. İZMİR-ÇEŞME DENİZ OTOYOLU

19. BALIKÇI BARINAKLARI

20- AGORA VE KENT MERKEZİ YENİLEME

21- TARIM VE HAYVANCILIK İŞLETMELERİ

22- KEMALPAŞA LOJİSTİK MERKEZİ

23-ŞEHİR YENİLEME PROJESİ

24. TIPKENT

25. ADNAN MENDERES YENİ İÇ HATLAR TERMİNALİ

26. VECİHİ HÜRKUŞ HAVALİMANI

27. DİJİTAL TARİH KÜTÜPHANESİ

28. DİJİTAL ARŞİV KENT

29. E-TİCARET ÜSSÜ İZMİR

30. BİLİŞİM VE ARGE ŞEHRİ

31. BİLİŞİM DESTEKLİ YAŞAM

32. ÖĞRENCİ YAŞAM MERKEZİ

33. ENGELSİZ YAŞAM

34. DENİZ ÜRÜNLERİ BORSASI

35. OLİMPİK STADYUMLAR

‘Ne kestin koç, ne yedin hiç’ demesek de…

Konak Tüneli ve Adnan Menderes Yeni İç Hatlar Terminali’nin bittiğini,

Sabuncubeli Tüneli’nin, Çandarlı Limanı’nın (gecikmeli) devam ettiğini,

Büyükşehir’le birlikte ortaklaşa yapılan Egeray/İzban’ın ilerlediğini,

Balıkçı Barınaklarına başlandığını, Körfez Dönüşüm Projesi’nde ÇED’in yılan hikayesine döndüğünü,

2012’de 35 projenin 1. yıldönümünde "Yerel yönetim yapamıyorsa biz yapmaya hazırız dedik. İlk uygulamayı Ankara'da yaptık, projeyi devraldık. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin metro konusunda Fahrettin Altay ve Narlıdere ile Şirinyer-Buca arasındaki hat konusunda yazılı talebi var. Dokuz Eylül Kampüsü'ne kadar olan hattı da Üçyol'dan değil, belki Şirinyer'den alacağız" şeklinde konuşan Binali Yıldırım’ın sözlerinin henüz İzmir metrosunu bağlamadığını hep birlikte gördük.

Mesela İzmir-Antalya yolu olarak listede yer alan proje, hem İzmir’in, hem Denizli’nin vaadiydi. Denmişti ki, ‘Aydın’a kadar var olan otoyolu Denizli’ye, Denizli’den de Antalya’ya kadar uzanacak.’ Otoyol hala hazırda Aydın’a kadar ve Denizli’ye kadar ulaşamadı, tabii ki Denizli’den Antalya’ya kadar da…

Kabak tadı veren stadyumlar konusunu hiç açmayalım lütfen. Hiç başlanamayanları da ısıtmaya gerek yok, herkeste göz var, izan var. "35 İzmir 35 Proje"yi kamuoyuna daha iyi anlatmak için kurulan ‘35 Proje Hareketi Derneği’ Birinci Kordon’daki dernek binasını aylar önce kapattıysa, Dernek Başkanı Selçuk Sert, (ki kendisi Gaziemir’den Büyükşehir Belediye Meclis üyesidir ve uzun süredir devamsızdır) İstanbul’a yerleşip THY’ye bağlı yer hizmetleri TGS’de üst düzey yöneticilik yapmaya geçmişse… ‘İzmirli demek ki 35 projeyi yalamış yutmuş olmalı zaten’ diye düşünmemize engel yok haliyle…

Sayın Binali Yıldırım, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilseydi, vaat ettiği 1414 proje daha vardı İzmir için. Kısmet değilmiş. Başbakan olunca, 1414 değil, 14 bin 414 tanesini yapar İzmir’e artık. Aziz Başkan ve iş dünyası boşuna sevinmiyor olabilir yani…

‘Fakat ne iyi oldu, ne güzel oldu be!’ diyenlerin safına mı yanaşsam acaba kıyıdan kıyıdan çaktırmadan?