GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Ocak 2021 Çarşamba

Bu ayıp İzmir’e yakışmadı

Ne mi yakışmayan … Uzun bir liste yapmak mümkün tabii ki İzmir için hem tarihsel hem de sosyal doku açısından ama bu hiç yakışmadı. Nedir yakışmayan; İzmir’in evrensel çapta tanınmış nadir isimlerinden biri olan Halikarnas Balıçısı’nın Hatay’daki Merhaba Apartmanındaki dairesi 625 bin TL’ye satılık. Belediyeler şimdi devreye girmesin İstanbul’dan varlıklı bir arkadaşıma aldırıyorum çünkü...

Yakın dostlar bilir İzmir’den ve Türkiye’nin her yerinden sanata, kültüre meraklı, kentlerin kültürel mirasının korunmasına sevdalı özellikle de herhangi bir siyasi partiye angaje olmamış sevgili dostlarım var. Onlarla çeşitli gruplarda beraberiz yazışıyoruz konuşuyoruz.

Bu gruplardan İzmir’de sahaf sahaf gezmeye meraklı bir arkadaşımdan gelmişti ilk haber; İzmirli bir sahafın “yeni” satışa koyduğu kitaplar ve Resimli Ay dergilerinin bir süre önce vefat eden Merhaba Apartmanındaki son misafiri Halikarnas Balıkçısı’nın kızı İsmet Noonan’a ait olduğunu bildirmişti. İnanamadım sonra sahafın instagram hesabına bakınca “olabilir” dedim. Şimdi eminim. Balıkçı’ya hiç yakışmayan torunlarının işi bu.

İsmet Hanım’ın vefadan uzak akrabaları anlaşılan Halikarnas Balıkçısı’nın kitaplarını dergilerini ve büyük olasılıkla kıymetli eşyalarını hurdacıya falan satmışlar. Belki de hırsız girmiştir bilemiyorum. Evi de boşaltıp satışa çıkarmışlar

Ayıptır yahu…

Halikarnas Balıkçısı gibi kaç değeri var İzmir’in? Kaç değeri var?

Belediyelerde Kültür Müdürleri falan var. Hiç mi gazete okumaz bu adamlar.

İsmet Hanım’ın vefat haberini Şadan Gökovalı Hocam duydurduğunda aklıma ilk gelen Merhaba apartmanındaki bu dairenin hemen koruma altına alınması için çaba harcanacağını sanmak olmuştu. Bu konularda her zamanki gibi yanıldım.

Yine yazayım; bu kentin Ahmet Piriştina’nın kaybı en büyük kaybıdır… Çünkü İKSEV Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper de tanıktır. Piriştina’nın vefatından hemen önce İzmir’in değerlerinin yaşadığı evlere plaket asma törenleri bu apartmandan başlamıştı. O gün hem Eczacıbaşı Ailesinin yaşadığı Köprü’deki yalının yerine yapılan apartmana hem de bu Merhaba apartmanına plaket yerleştirmiştik. Piriştina kentteki değerleri bilen bir İzmirliydi ve bunları önemserdi. O gün kendisine “Allah geçinden versin, İsmet Hanım’a bir şey olursa bu evi bir Halikarnas Balıkçısı Anı Müze Evi yapalım” demiştim. O da “İyi fikir unutma” demişti…

Dünyanın her yerini her fırsatta gezerim, okurlar bilir. Paris’te Sartre’nın masasında kahve, Dublin’de James Joyce’un masasında bira içmişiğim, Bergamo’da Donizetti’nin masasında pizza yemişliğim var. Daha 20 tane örnek sıralayabilirim… Adamlar bırakın evlerini, önemli kültür insanlarının zaman geçirdikleri kafelere, restoranlara müze muamelesi yapıyorlar.

Biz de İzmir’e şöyle büyük müze yapalım, şöyle kocaman kültür tesisi yapalım falan diye oyalanıyoruz. Sanki İzmirliler çok müze meraklısıymış gibi. Merak eden Varyant ve Kültürpark’taki arkeoloji müzelerinin bilet sayılarına internetten ulaşabilir.

Ve bugün Ocak 2021… Halikarnas Balıkçısı’nın ömrünün son yıllarını geçirdiği eve ise 2 tane komisyoncu ilan asıyor…

Üzgünüm. Bu ayıp İzmir’e yakışmadı. Şimdi o evi eski haline getirmesi çok zor..

***

Biraz bilgi bab’ında sevgili Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın PencereTV’de yayımlanan yazısından bir bölüm paylaşmak istiyorum. Böyle yazılar okuyunca üzüntüm biraz azalıyor:

“İsmetula zambetula medikokini preskula.”

(Kırmızı örgülü saçlı İsmetçik)

Halikarnas Balıkçısı'nın “sarı” kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan'ı, babaannesi İsmet Hanım böyle severmiş.

Ben yazarınız, erken gençliğime kadar, Ula'daki Hüsnü, Celal ve Fevzi Kürşat kardeşleri “amcam” bilirdim; iki ailenin soyadları arasındaki ayrılığı farketmezdim.

Durdu, Ayşe ve Sevim ablalarımdan sonra, Balıkçı'nın Hatice Hanım'dan doğma kızı İsmet'e “abla” derken hiç tedirgin olmadım. İsmet Ablam da bana hep kardeşiymişim gibi davranırdı.

Cevat Şakir'in, bir dergide "Hüseyin Kenan" imzasıyla yarı öykü, yarı röportaj bir yazısı yayımlandı. İstiklal Mahkemesi bu yazıyı suç saydı ve yazarını üç yıllığına Bodrum'a sürgün etti. Kader ağlarını örüyor, paşa çocuğu Cevat Şakir mevtasında (sürgün yerinde) Halikarnas Balıkçısı oluyordu.

Bu arada burada Girit kökenli bir ailenin kızı olan Hatice Hanım'a gönlünü kaptırdı.

İki genç sade bir törenle dünya evine girdi. Hatice Hanım, ilk çocuğuna hamile kaldı. Kocası onu, hem annesiyle tanıştırmak, hem doğumu orada yapması için Büyükada'ya götürdü. Tarihsel bir raslantı olarak, tıpkı Baba Balıkçı gibi, kız da 17 Nisan'da dünyaya gözlerini açtı. Çocuğa, babaannesinin adı olan “İsmet” adı verildi. Ana, baba ve çocuk, 20 gün sonra Büyükada'dan Bodrum'a döndü...

O zaman Bodrum'da ortaokul bile yoktu. Aile, İzmir'e döndü. İsmet kızımız, Amerikan Kız Koleji'ni bitirerek, İzmir'in gözde genç kızları arasında yer aldı. Daha sonra, bir subay olan Amerikalı John Noonan ile evlendi. (Bu evlilikten Cevat, Aliye ve Deniz adlı üç çocuğu olacaktır.)

***

Ah Hocam ah!