GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
12 Ocak 2021 Salı

Anneleri bunları genelevde piyanist sanıyor

Duymuşsunuzdur. Memleketimizin IQ’su düşük insanlarının önemli bir yaratısı olan “Sosyal medya fenomenlerinin” takipçi sayılarını arttırmak için yılbaşını fırsat bilerek sosyal medya üzerinden düzenledikleri çekiliş videoları, Milli Piyango'ya takılmış ve bu fenomenler hakkında idari ve adli soruşturma başlatılmış.

Sabah Gazetesinde okudum. Dilek Yaman’ın haberine göre; İstanbul Emniyet Müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde yaptığı denetimlerde sosyal medyada fenomen haline gelen bazı kullanıcıların yayınladıkları videolarda kanunsuzluk fark etmiş. 'Fenomen' olarak adlandırılan bazı sosyal medya kullanıcılarının düzenli olarak ya da yılbaşı nedeniyle hesaplarından çekilişler düzenleyerek takipçilerine bir takım hediyeler verdikleri belirlenmiş. Derinleştirilen incelemelerde, takipçi sayısı en az 1,7 milyon olan Başak Karahan, Enes Batur, Reymen gibi fenomenlerin yayınladıkları videolarda şans oyunu tertip ettiklerini belirlemiş.

Ülkemizde bu türden kumarhane işi sadece Milli Piyango’ya aittir. Her önüne gelen kumar oynatamaz ama akılsızlar bu vicdansızların oyuncağı olmuşlar… Tek güçleri de sosyal medya…

***

Geçenlerde değerli arkadaşım dostum Asuman Tümer eski bir kitabı anımsattı; Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin... O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor!

Bir zamanlar çok okuduğumuz üzerine çok konuştuğumuz bir kitaptı… Demek ki modası geçmemiş.

Jacques Séguéla şöyle diyordu kitabında: Anı sözcüğünün anlamı konusunda yanılmayın. Edebiyatta anı, yazarın kendisini hatırlamanızı istediği türün adıdır. Ama esas ilgilendiği bellek sizinkidir. Meşhurları yaratıp piyasaya sürenler, kahve, motor yağı ya da çamaşır tozu markalarını zafere götürürken, kendilerinin bu ürünlerden daha az tanınmış olmalarının sıkıntısını çekerler. İşte ben de en iyi bildiğim üründen söz edeceğim sizlere: Yani kendimi anlatacağım. Çünkü reklamcı sadece ukala değil, aynı zamanda özünü seven müthiş biridir. Zaten doğru olanı da budur. Kendisine ödenen paralar karşılığında, tanıttığı markalar hakkında hep iyi şeyler söyleme alışkanlığı, reklamcıyı, kendisi hakkında hep iyi şeyler duyma isteğine iter. Tıpkı, Lamennais gibi sevilmeyi sever. Annem beni hiçbir zaman terk etmemiş olsa da, artık bu dünyada değil. Kavuştuğu düşünceler ve ruhlar dünyasında kendi kendine şöyle dediğini biliyorum: “Oğluma onun reklamcı olduğunu söylemeyin, ben onun büyük bir tüketim genelevinde piyanist olduğunu biliyorum.”

Asuman’ın söylediği ise bugün sosyal medya fenomenlerinin aslında ne olduğunu anlatıyor: “Para fikre sahip değildir ama fikirler para getirir, markaların savaşı şimdi hiç olmadığı kadar bir fikir savaşı aslında. Dün medya, aldatıcılığıyla ün sahibiydi. Bugün konuşulma ve “klikler” , etkileşim ve “like”lar kuralları oluşturuyor. Bugün karar veren, medyanın ağırlığı değil; internet kullanıcılarına sınırların ötesinde ulaştırılabilen fikrin hafifliği… İnternetin gücü dünyayla, işimizle ve kendimizle olan ilişkimizin doğruluğunu sorgulatıyor” .

Reklamlar bir yandan toplumu yönlendiriyor, bir yandan da topluma ayna tutuyor.

Bir döngü bu. Asuman dostumdan alıntılamaya devam ediyorum ki belki bunları fenomen eden salatalıklardan biri okur da vaz geçer:

Reklamı olmayan bir hiçbir ürün değer bulmuyor. Gönüllü kullanıcılara dönüşmemiz için elinden geleni ardına koymuyor. Görüntü eğer ikon olursa saniyenin 1/3000’i hızında bireyler erotik iletilere maruz kaldıkları takdirde, bireylerde bırakılan etki daha kalıcı olmaktadır. Erotik görüntüler beynin sağ lobunda toplanmaktadır ve kişilerdeki üreme sistemlerini etkilemektedir ve devreye sokmaktadır.

Bu teori sayesinde takistoskop aleti kullanılarak yapılan bilinçaltı reklamlarının etkisi de kanıtlanmış. Ayrıca beynin saniyenin 1/3000 hızında gönderilen bilgilere oldukça yoğun bir tepki gösterdiği görülmüş..

Mevcut bulgular bilinçaltı reklamcılığının mümkün olabileceğini göstermekte. Bu fikir yıllardır tartışılmakta ancak şimdiye kadar deneysel kanıtlardan yoksun kalmıştır. Bir içecek markası için kişilerin bilinç altı mesaja maruz kalanların susamış olmaları kaydıyla bu içecekleri seçmeleri ihtimalini artırdığını desteklemektedir. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, bu mesaja maruz kalan katılımcılardan sadece susayan kişilerin bu kutudaki içeceği içmeye yönelimi ve içme tercihini artırmış. Bilinçaltı çalışmasının susamayan katılımcılar için önemli bir etkisi olmamış. Bu tutarlılık ise özellikle etkileyici, çünkü oluşan susuzluk katılımcıların hem kendi kendine susamasıyla oluşmuş hem de katılımcılara tuzlu şekerli yiyecekler verilerek de susuzluk oluşturulmuş. Bilinçaltı ikna biçimine önemli ölçüde dikkat ediliyor. Hatta bazı hükümetler ve endüstri örgütleri tarafından tartışma konusu yapılarak yasaklansa da her konuda toplumlara subliminal mesajlar veriliyor ve gönüllü kullanıcılar yaratılıyor.

Bunların yaptığı da bu. Dostlarıma ilk iş çocuklarının telefonundan whatsapp dışındaki uygulamaları sildirmelerini öğütlüyorum. 18 yaşından sonra ne isterse yapsınlar…

Şu günler bu haytabazlardan kendimizi, çocuklarımızı koruma zamanı.