GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nuray ÖTGÜNÇ
YAZARLAR
29 Mart 2010 Pazartesi

Amaca giden yolda her şey mubahtır

Yunan mitolojisinde adı geçen efsanevi kutudur pandora’…
Efsaneye göre günlerden bir gün Zeus’’un bir çocuğu olur...’¶
Zeus çocuğunu meleklere emanet eder ve meleklerden, gelen hiçbir doğum hediyesini açmamalarını ister...
Fakat pandoranın gönderdiği kutu o kadar göz alıcıdır ki melekler yenik düşüp kutuyu açarlar. Kutunun açılmasıyla beraber içindeki bütün kötülükler dışarı savrulur...
 
İşte AKP’’nin kutusundan çıkan anayasa paketi pandoranın kutusundan çıkan kötülükler gibi.
 
Parti kapatmayı zorlaştırarak irticacı ve bölücülerin daha rahat cirit atmasını öngören,
yargıyı siyasallaştıran, dahası bana göre cumhuriyet değerlerini ve üniter yapıyı ilk 3 maddeye dokunmadan yok etme gayreti içinde olan ve başında BOP eşbaşkanı olan bir partinin amaçladığı değişikliklerdir bu anayasa paketi.
 
Şimdi, öncelikle buraya nasıl geldik ona bakalım isterseniz?
 
AKP %34 ile 2002 de seçildi ve dolayısıyla tek parti hükümeti kurularak başbakanı da, meclis başkanını da kendinden çıkardı.
 
Buraya kadar her şey doğal ve olması gerektiği gibiydi.
 
Peki, sonra?
 
Öncelikle amaç, devlet içinde kadrolaşmaktı.
 
Üst düzey bürokrat olmanın ilk kuralı ise imam hatip mezunu olmaktı. Hele bir de eşler türbanlı ise yerler bankoydu.
 
İşler istenildiği gibi gidiyordu fakat önlerinde bazı engeller, daha doğrusu 4 ana engel vardı.
 
Cumhurbaşkanı Sezer, TSK, Anayasa Mahkemeleri ve YÖK.
 
Üst düzey bürokrat atmaları Sezer yüzünden asaleten onaylanmıyor, vekalete bırakılarak üniversite rektörlerinin kendilerinden olması Cumhurbaşkanı ve YÖK iş birliği ile önleniyordu.
 
Anayasa mahkemeleri ve ana muhalefet olan CHP’’nin sayesinde, hukuk dışı yürütmelerden ve yasamalardan dönülüyordu.
 
TSK baskısı ise her daim ensedeydi.
 
Gerçi madalyonun diğer tarafından bakıldığında bunlar hep AKP’’nin işine yarıyordu.
 
Aklımıza ilk gelen mağduriyet olacak ama öyle değil işte.
 
AKP, Sezer-YÖK -TSK-Anayasa Mahkemeleri sayesinde çok fazla fütursuz davranışlar sergileyemiyordu.
 
Ve halkın gözünde yarattığı imaj, iktidarın ağırlığını sindirmiş şımarık olmayan bir iktidar görüntüsü oldu. Ekonomik göstergelerin de iyiye gitmesiyle daha doğrusu öyle yansıtılmasıyla AKP 2007 seçimlerinden daha da güçlenerek % 47 ile çıktı...
 
Müslüman cumhurbaşkanını seçtirilerek cumhurbaşkanı sorunu ortadan kalkmıştı.
YÖK’’le ilgili bir problem kalmamış, asker deseniz sus(turul)muş, darbe bataklığının içinde debelenmeye bırakılmıştı.
 
Birinci bölüm başarıyla sona ermiş sıra ikinci bölüme gelmişti.
 
Ve şimdi bu anayasa değişikliğiyle hem kalan engellerden kurtulmaya çalışılıyor hem de gölgelerin gücü adına diyerek kontrolsüz bir güce sahip olunmak isteniyor.
 
Peki, sizce bu güç nelere bedel?
 
Bence bu güç, rejimi değiştirmeye, temel unsurlarımızdan uzaklaştırmaya daha açığını söylemek gerekirse; laik cumhuriyetten ılımlı İslam’’a dönüşe bedel.
 
Gidişat açıkçası pek de iç açıcı değil ne yazık ki’…
 
Şimdi aklı başında her insanın ilk olarak bakmaları gereken üç önemli nokta var.
 
Şu anki haliyle anti-demokratik olan "siyasi partiler yasası" değişiyor mu? Dokunulmazlıklar kaldırılıyor mu? %10 seçim barajı indiriliyor mu?
Niccolo Machiavelli’’nin: "Amaca giden yolda her şey mubahtır ’‘’’düşüncesinden yola çıkarak, makyavelist değişiklikler içeren, 12 Eylül izlerini silmede sıfır noktasında kalmış, dokunulmazlığın kaldırılması, seçim barajının düşürülmesi ve grev hakkı gibi olmazsa olmazların olmadığı bu anayasa değişikliği paketi, şekil A’’ da da görüldüğü gibi, AKP'nin kendileri dışında kimsenin desteklemediği evlere şenlik değişiklikler ürünü.
Sözün özü, çok demokrat AKP'nin az demokrat bir başka icraatı daha.
 
Bu arada, madem AKP için anayasa değişikliği bu kadar önemli koy içine babalar gibi'' dokunulmazlıklar kalkacak'' ifadesini, alem de delikanlı görsün değil mi?
Bak bakalım o zaman tadından yeniyor mu? Yenmiyor mu?  Bu anayasa paketi’…