GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
20 Şubat 2021 Cumartesi

Acizliğin isyanı

Müzik Önerisi : Kıskançlık - Teoman

Sık sık farklı dünyalarda hayal ederim kendimi. Bir nevi yolculuk ama kitaplar aracılığıyla, ama seyrettiğimiz filmlerin-dizilerin karakterlerine bürünerek şimdiki benle farklı coğrafyalarda geçmişte konumlanma becerisi ile bir sürü maceraya atılırım kafamda.

Ortaçağ Anadolu’sunda tarlamı süren bir çiftçiyim belki de işçi. Bana bahşedilen nimetlerle yetinmeye çalışan ve şükreden.

Kendim dışımda görebildiğim sadece komşu tarladaki yaşayanlar ve onların ürettikleri mahsul. Belki de pazaryerine ürünlerimi satmaya gittiğimde yan tezgâhta gördüğüm daha iri patatesler…

Özenle yetiştirdiğim patateslerimden daha iyisini gördüğümde isyanım neye olur? Hatayı kimde ararım? Daha iyi patates üretememek benim acizliğim midir? Tarlam daha iyi güneş almamış olabilir mi, ya da doğru zamanda ekip biçmemiş olabilir miyim, ya da toprağımın cinsinden kaynaklıdır belki. Acele etmiş olabilirim mesela hasat için. Suyu az gübresi çok gelmiş olabilir.

İsyanım ve çuvaldızın sivrisi kendimedir.  Gözüm iri patatestedir.

Beni bu kıyaslamaya iten rakip patatestir gerçi ama daha iyisini daha büyüğünü üretebileceğimin de ipucunu veren o aynı patatestir. Bana bir hedef gibi görünür daha büyük patatesin mümkün olacağını gösterir.

Kıskançlığı doğuran da kendimizle başkaları arasındaki “oransızlık değil yakınlıktır” aslında.

Kendi eşitlerimize bakarak kıyas yaparız. Bununla birlikte kıyas duygusu gelişmeyi kamçıladığı gibi haseti, kıskançlığı, yetersizliğimizi, acizliğimizi de körükleyebilir.

Kıskançlık !

Tarihsel yolculuğumdaki iri patatesi geçmişte bırakarak bugüne döndüğümde “kıskançlık duygusu” nun zaman içinde nasıl evirildiğini fark ediyorum.

Geçmiş zamanların mahrumiyetleri ve mahremiyetleri sınırları içindeki kıskançlık ile şimdiki zamanların göz önündeki kurgu yaşamlarına duyulan haset!

Çalışmanın, çabanın, emeğin hiçe sayılarak kendini de bilmeden sadece görünüşe odaklanan bir fesatlık - kıskançlık duygusu!

Eskiden denk gördüğümüzü kıskanırdık. Ortaçağ’da bu yan tarladaki veya tezgâhtaki iri patatesti. Payda patatesti.

 

Kapitalist dünyanın özendirdiği ve sosyal medyanın yangına körükle gittiği şimdilerde ise payda çok kalabalık. Konu sadece patates değil anlayacağınız. Tarlası olsa da olmasa da bağda yetişen üzüme, denizdeki istiridyeye, göklerdeki yıldıza hadsizce özenen çok…

Saçı uzuna, sakalı vara, kaşı yaya, beli inceye, cüzdanı doluya, cehalete, yavanlığa, hoyratlığa, nadanlığa, soytarılığa,

“mış gibi yapana” imrenen çok…

Bu özenti durumu kendini bilmezlikten geliyor. Kendini bilmeme acizliğinden.

Kendini tanıyan, kapasitesini bilen, sınırlarını belirleyen ve bu sınırlarını zorlayan insanlar kıskançlık duymuyor, hayranlık duyuyor. O kişiden ilham alıyor, daha iyisinin mümkün olduğunu o kişiyle görmüş oluyor. Doğruları yanlışları bir bir hesaplıyor çalışıyor çaba harcıyor daha iyisi için kendi iyisi için.

Kötü gününüzde yanınızda olan iyi dosttur derler ya, başarılarınızı aynı sizin duyduğunuz coşkuyla ve neşeyle kutlayanları da dâhil edin iyi dediğiniz dostlarınız arasına. Başarınızı sizinle aynı duygularla kucaklayan, hasetlik kıskançlık düşünmeden iri patatesin mümkün olduğunu görebilenler de iyi dosttur unutmayın.

Kendini bilmeyen, kapasitesinin farkında dahi olmayan sınırlarını başkalarıyla kıyaslayıp onların emek ve çabalarını yok sayan tipler ise hasetten çatlar, kıskançlıktan ölür ve o kişinin paçalarına yapışıp, karalamalarıyla başarısını küçümsemeye küçük düşürmeye çalışır. Kıskançlık tehlikelidir insanı içten içe zehirler. Zayıf düşürür. Huzursuz eder. Korkutur. Sevgisizliği besler ve büyük bir öfke ve ümitsizliğe yol açar.

O kişiler acizdir ve yaşadıkları kıskançlık krizi “acizliklerin isyanıdır”

Bırakın başkası gibi olmayı!  Bırakın bir kenara bu isyanı… Kıskançlık kamçısını kendi sınırlarınızı genişletmek için kullanın. 

Sizden sadece BİR TANE var. Siz onu büyütün onu besleyin…