GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
19 Aralık 2020 Cumartesi

66 yaşında 800 sene devirmek…

Öldüğünde 66 yaşındaydı. Ölüm onun için kavuşmaktı.

Vuslat…

Öldüğü gün törenlerle anılan “koşulsuz aşkın devasa hoşgörünün” Dünyadaki en yüce temsilcilerinden biriydi Mevlana.

İşte bu yüzden öğretileri, şiirleri, söyledikleri, eserleri, hayatı ölümünden 800 yıl sonra bile yeryüzünde yankılanmaya devam ediyor, üzerinden 8 asır geçse de geçerliliğini koruyor. Ölümüne rağmen ölümsüzlüğünü yaşıyor…

Evrenselliği şiirleriyle yakalamış Mevlana Celâlettin Rumi’nin 21. Yüzyıla uzanan öğütlerine baktığımızda ne kadar ileri görüşlüymüş mü derdiniz?

 “Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur,

Düşmem dersin düşersin,

Şaşmam dersin şaşarsın

Öldüm der durur, yine de yaşarsın!...”**

Yoksa yüzyıllar geçse bile hamurunun hep aynı olmasını hala idrak edemeyen insanlığı bizden çok daha iyi bir şekilde çok önceden anlamış, analiz etmiş olmasına mı yorardınız?

Her düştüğümüzde yaşadığımız hayal kırıklığı kendimize olan kızgınlığımız mıdır?

Sorumluluğunu alamamak mıdır hatalarımızın yoksa bizi şaşırtan?

“Her şey vaktini bekler,

Ne gül vaktinden önce açar

Ne güneş vaktinden erken doğar,

Bekle senin olan sana gelecektir.”**

Sabırsızlığımıza, aç gözlülüğümüze nasıl derman bulacağız ki biz?

Beklemeyi bilmeyen, beklemeyi sevmeyen nesiller dünyanın doğanın sonunu getirecek bu hızla, bu hoyratlıkla, bizim olmayana el uzatarak, çocukların emanetine göz koyarak…

“Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine,

Sevmek ve sevilmek için çareler arayın”**

Kendimizi sevmekten başkasını sevmeye fırsat bulabilecek miyiz? -Hep ben- egolarımızı karşılık beklemeden sevmeye devşirebilecek miyiz?

Sevdiklerimizi karabasan sevgimizle öldürürken, gerçek sevginin özgürlükten yana bencillikten uzak olduğunu bir gün anlayabilecek miyiz?

Hiç tanımadığımız birine ömür boyu yaslandığımız omuz kadar güvenebilecek miyiz?

Sokaktaki hayvanlara, çaresizlere, evsizlere, düşmüşlere kucak açabilecek miyiz?

Aşımızı onlarla paylaşabilecek miyiz?

Şiddete son verebilecek miyiz?

“Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı

Dost bil üzüntülü vaktinde elinden tutanı”**

Aldığın beğeniler, öpücükler, alkışlar, takipçiler değil seni hayata tekrar bağlayacak olan. Gözyaşını silecek olan, yanında susacak olan, seninle ağlayacak olan, azı bölüşecek olan, her şeye rağmen herkesin karşısında senin için dikilecek olan…

“Mazlum ol, zalim olma,

Üzül de üzen olma.

Mahşerde hesap zordur,

Ezil ama ezen olma.”**

Zalimlerden, üzenlerden, ezenlerden olmadık, olanlara hesap soramadık.

Mahşerin bu dünyada olduğuna inanarak avunanlardan olduk. Yandık kül olduk. Sustuk kul olduk. Sabrederiz elbet o hesap gününe kadar sevgimiz hoşgörümüz yaşatacak bizi sonsuza kadar.

“Aldırma söylenenlere,

Varsın görenler seni bir ot sansın.

Sen gül ol da uğruna ötmeyen bülbül utansın”**

Bırak etraf ne der, sen nefsini bil gönlünü bil o yeter sana, senin olana, senden olana…

Yeter ki sen kendini bil…

Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.

Gece gibi ol ayıpları örtmekte.

Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.

Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.

Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Görünmeye çalışanlar oldukları gibi değil…Olanlar ise kendi görüntülerine tutkun. Bu dengeyi sağlamaya çalışan azınlık “var olma” çabasında…

Galip gelen yok.

Samimiyetin adaletsizliği var.

“Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme,

Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime,

Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme…”**

Gönlüm kırgın, dilim dargın…

İmdadıma yetişti 800 yıl öncesinden hemhal olduğum Mevlana…

Duygularımın Şahidi,  Evrenselliğin Şairi…

**Mevlana’dan alıntılar: Çeşitli internet sitelerinden derlenmiştir.