GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
24 Ekim 2020 Cumartesi

1,5 asırlık ihtiyar

Ne kadar daha ömrümüz var?

Cevabını bilmek ister miydik?

Ölüm zamanımızı, tam olarak nasıl ve nerde olacağını, acı çekip çekmeyeceğimizi…

Herkesin isteği değil midir- sıralı olsun, bir gün yatak ikinci gün toprak olsun.

Trajik bir kaza, ölümcül bir hastalık, ecel, kaçak içki, maganda kurşunu, sel, çığ, boğa…

Türkiye’de ölüm için senaryo çok, seçmekte zorlanırsın.

Düşündükçe içini ürperten, mevzusu geçtiğinde konuşmaktan kaçındığın öngörmek istemediğin o ölüm sahnesi var ya, giderek uzaklaşıyor tarih olarak bizden.  

Evet, çok uzun yaşamaktan bahsediyorum.

İstatistiklere meydan okumaktan

Dünya ortalamasına baktığımızda 1950lerde insan ömrü ortalama 47 iken 2020 yılında 73’e çıktığını biliyor muydunuz? Türkiye ortalamasına baktığımızda ise aynı yıllar için ortalama ömrün 41’den 78’e çıktığını biliyor muydunuz?

(https://www.worldometers.info/demographics/turkey-demographics/#life-exp)

Türkiye’de geçen kırk koca yılda ömürler 37 yıl uzamış…

Bu gidişat ne demek?

40 yıl sonra Türkiye’nin çoğunluğu 100 yaşını geçecek demek. Koca bir asır yaşamış milyonlarca ihtiyarımız olacak demek. Benim nesil dâhil…

Bu 40 yıllık süreçte Dünya Nüfusu üç katına çıkmış ve her yıl mevcut rakamın üstüne Türkiye’nin nüfusu kadar insan koyuyor. Bu hızla Dünya’nın kaynaklarının yetmeyeceği, toprağımıza suyumuza neden sahip çıkmamız gerektiği aşikâr.

Kaynaklar bu kadar yetersiz olacaksa, ne yapacağız?

Bırakın hobileri, hayatlarımızı idame ettirebilecek miyiz?

Şu an 21 milyon çalışan 13 milyon emekliye bakıyor. Açık giderek büyüyor, yirmi yıl sonra çalışan sayısı emeklilerin altında kalacak.

Ömürler de uzayınca!

Ortalama yüzlü yaşları göreceksek, emeklilik yaşı 60’ından sonra ne yapacağız?

Düşünsenize henüz yaşanmamış 40 yılımız daha var! Üstelik gençliğimizdeki kavak yelleri olmaksızın, deneyimlerimizle, kazandıklarımızla…

Emeklilik hayallerimizi yeniden tasarlamamız gerekecek bu kesin.

Bir kenara çekilmeyi unutun.

Çalışan kafalarımız, müthiş bir mesleki ve hayat tecrübemiz var.

Hayat ellisine kadar farklı yaşanabilir, ellisinden sonra bambaşka boyutlara geçilebilir.

Bambaşka tecrübeler baştan elde edilebilir, üniversiteler “Veteran kampüslerine” dönüşebilir. 50 yaşından sonra gençken giymeyi çok arzuladığın o avukatlık cübbesini pekâlâ giyebilirsin.

Hiç koltuk altına sıkıştırmadığın şişlerle müthiş kazaklar örebilir, sosyal medyada satabilir, Marangozluk yapabilir, domates biber yetiştirebilir, kitap yazabilir, balık tutmayı öğretebilir insan.

Tarih okuyabilir, geç yaşta gençlere taş çıkaracak birikimiyle rehber olabilir.

Ofise gelip de değerli vaktini çalmaya cürret eden felsefe yapanlardan bucak bucak kaçarken, ilmini öğrenip filozof kesilebilir.

Bahçe tasarlamaktan, kitap çevirisine; kütüphanecilikten emlakçılığa kadar denemediğin ne varsa amatör ruhunla çalışabilirsin mesela.

Yurt dışında gördüğümüz tonton hostesleri, ikinci baharındaki hizmet elemanlarını daha sık görebiliriz böylelikle ülkemizde de…

Göreceklerimiz geçmişten çok farklı olacak.

Geleceğe hazır olmak istiyorsak geleceği hayal etmemiz gerek, geleceği kurgulayanların içinde olmamız gerek. Korkunun ecele faydası yok.

Yaşlı ve Bilge” Nesil olarak Gelecek için söz sahibi olmak bizim elimizde.

Olan biteni takip etmek, giderek zorlaşsa ve dijital yerlilerden kat be kat beceriksiz görünsek de teknolojiye ayak uydurmak, bilimsel gelişmeleri dikkatle izlemek, tarihe ilgi duymak, sanatı yaşatmak EMEKLİLİK hayallerimizi süslemeli.

Maskara olmamak için “Hayatımızın Masterchefi” olmak şart !

 

**

Müthiş tarifler ve lezzetlerle dolu birçok kitabın yazarı dostum Süleyman Dilsiz’den duymuştum ilk. Tarihimizdeki  “en uzun yaşayan Türk”ün adını.

Uzun yaşamasının sırrı…Yazının sonunda…Aramızda.

Tüm istatistiklere meydan okumuş, Dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak literatüre girmiş Bitlis doğumlu Zaro Ağa…

157 yıllık yaşamı boyunca;

Tam olarak 10 padişah eskitmiş 32 yıl tahtta kalan 2. Abdülhamit dahil…

Doğduğunda 1. Abdülhamit dönemine, gözlerini yumduğunda Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete tanıklık etmiş biri.

Yaşadığı süre boyunca bizim Tarih kitaplarında Çöküş Dönemi içerisinde okuduğumuz tüm savaşları, Dünya Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı’nı yaşıyor.

Kırım Harbi, Rus Harbi, Plevne Harbi, Kafkas Savaşı, Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı, Anadolu İşgali ve Kurtuluş Savaşı. 7 büyük savaş sırasında yaşadıkları, çektikleri yoklukları, hiçlikleri, kaygıları…

Bugün hala ayakta olan 4 tarihi binanın yapımında emeği var. Ortaköy Camiisi, Dolmabahçe Sarayı ve Selimiye Kışlası inşaatlarında alın teri var.

Hayatı boyunca tam 29 kez evlenen Zaro Ağa eşlerini hiç ihmal etmiyor ancak çocuk ve torunlarının sayısını hiç bilmiyor. “Aldığım kadınlar çok çabuk ihtiyarlıyor ve ölüyor!” diyor.

Askerlik, taş ustalığı, inşaatçılık, hamallık derken yıllar geçiyor.

130’larına merdiven dayadığında hazin bir şekilde kandırılıyor ve Amerika’ya kaçırılıyor. Gezmeye götürüldüğünü düşünürken, kendini bir sirkte “Dünyanın En Yaşlısı” diye tanesi 10 dolara fotoğraf çektirirken buluyor.

Hayatın akışı onu bir sirkte maskaralık yapmaya zorluyor. Yoğun seyahat temposu vücudunun direncini düşüyor ve 157 yaşında hayata gözlerini yumuyor.

1.5 asırlık ihtiyardan öğrendiğim en önemli şey ise “yoğurt & ayran”ın ömrüne ömür kattığı.

Kitap Önerisi : Salataya Dair Her Şey – Süleyman Dilsiz (Alfa Yayıncılık)