GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
7 Kasım 2020 Cumartesi

Enfekte Korkular Teşhis Pozitif. (+)

Evdeyim. Canım haliyle sıkkın, oğlumla güvendiğimiz yuvamızda bilmediğimiz, kaç zamandır bucak bucak kaçtığımız çağımızın belalı virüsüne yakalanmış, ona geçici konaklık ediyoruz.

Altı aydır insanlara mesafeli, kamu ve sosyal alanlara uzak, son derece dikkatli, hijyen kurallarını sonuna kadar uygulamamıza rağmen, açık havada görüştüğümüz üç beş dostumuz dışında hayatımıza dahil ettiğimiz başka hiç bir şey olmamasına rağmen.

Özgürlüklerimizden, işimizden, gücümüzden ve yeni başlangıçlardan vazgeçmemize rağmen.

Hayatlarımızdaki çoğu güzelliği, gerekliliği ertelememize rağmen.

Bu kadar korunmaya rağmen

Çok şükür ki geriye dönük ince eleyip sık dokuyarak oluşturduğumuz listede görüştüğümüz üç beş kişi ve hepsinin test sonucu negatif. Başkasına bulaşmasına izin vermedik ama bize nasıl geldi hala büyük muamma ve tereddüt içindeyiz…

Bir başımıza kendimizi idare ediyoruz. Bizi soğuktan, sıcaktan, yağmurdan koruyan sıcacık güven veren kurabiye kokan beton ve demir yüklü yuvamızdayız. Bu hastalıkta naz yapmak yok, şefkatin-sevginin sıcak çemberi telefonla uzaktan ancak…

Yapayalnız bir başına geçirmek zorunda olduğun, başa çıkmak zorunda olduğun yüzyılın kabusu.

Derken…

Depremin çok derinden gelen kaba saba sesiyle sarsılmaya başlayan evimde kucağımda kedim başka bir odada sesini duyamadığım sesimi duyuramadığım oğlum, kendimi koca dünyada çaresiz, çırılçıplak, bir başıma kalmış gibi hissederek, gözyaşlarına boğularak hıçkıran sarsılan ölesiye korkan ben…

Karşımdaki 22 katlı apartmandan gelen çığlıklar, çatırtılar, şangırtılar…

Zemin girdap olmuş beni içine çeker gibi, tavan uçsuz bucaksız zikzak çizen bir duvar gibi…

Kedimi kucağımda o kadar çok sıktığımın farkına onun elime tırmık atmasıyla varıyorum. Benden çok uzaklaşmıyor, hemen yanıma patilerini yere sağlam bir şekilde yapıştırarak çöküyor, tavana bakıyor. Bekliyor…

Herkes bilir, saniyeler asır olur, akmaz, geçmez “anda saplanırsın”.

İşte felaketin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen ben hala o anlara saplandım kaldım…

Yüzlerce kişinin kurtarılmasına, yüzlerce kişinin can vermesine, binlerce kişinin evsiz eşyasız ortada kalmasına…

Çok şey götürdü bu sefer. Komşumdu, arkadaşımın kuzeniydi, meslektaşımdı, dostumun kızıydı, annesiydi, müthiş ikizlerdi…

Güvendiğimiz o kurabiye kokan evler un ufak oldu. Hasar gördü, yıprandı, çatladı.

Korku salındı bir kere içimize…

 

Korku…

Gerçek bir tehlikenin ya da olasılığının ya da düşüncesinin uyandırdığı tüm o olumsuz duygular üzüntü, endişe, stres, kaygı, yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık, umutsuzluk, bitkinlik…

En kötüsü değil mi?

Fizyolojik olarak kaçmamızı emreden tüm vücudu kaçma eylemine hazır etmek için uğraşan korkunun tüm benliğimizi bu şekilde bloke etmesi, kilitlemesi, dona kalmamız en kötüsü değil mi?

Kaçamıyoruz…

Bizi korkutan, ürküten, endişe veren gerçeklerden bu ülkede kaçamıyoruz. Korktuğumuz her şey bir gün bizim, yakınımızın, sokağımızın, mahallemizin, şehrimizin, komşumuzun, dostumuzun, ülkemizin, “biricik adaşımın” başına gelebiliyor.

Kader değil bu!

Hırsları, aç gözlülükleri, cehaletleri bizi, sevdiklerimizi, canlarımızı, yavrularımızı, hayat birikimlerimizi, iyikilerimizi öldürüyor.

Yitiyoruz. Yok pahasına cebe girecek üç beş kuruş için korkuyoruz, göçüyoruz.

Yozluktan, yolsuzluktan, arsızlıktan, hırsızlıktan, umursamazlıktan kaçamıyoruz.

Geçmiyor, bitmiyor…Ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor artık.

İnsanlığın eceli bu yaşadıklarımız…İnsanlığı terbiye etmek için var gücüyle “sesimi duyan var mı?” diye çığlık atıyor doğa, kainat ama kulak tıkayan, parmağını oynatmayan, ciddiye almayan, dalga geçen omurgasız insanlık!

Seslerini duymak için daha kaç felaket gerek?

Sevdiklerini yitirmeden anlamaz insan…Arkasından ağlayınca mı anlayacaksın? Ağladığın zaman geri gelmediğini gördüğünde mi?

İyi de değilim iyiyiz de diyemem…Zaman geçecek üzerinden alışırız hiç diyemem…

Covid testim (+)

Ama yaşadıklarım, düşüncelerim, duygularım, moralim, psikolojim her şey negatif…