GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
28 Kasım 2020 Cumartesi

Tanrının Eli

Futbolu severdim babadan…Dünya Kupalarını hiç kaçırmazdık,  zaten seyredebileceğimiz başka kanal da yoktu o yıllar. Yayınlar da yeni yeni renklenmişti. Yemyeşil saha üzerinde rengi belli olan çubuklu formalar. Bir de ergenlik işte erkek arkadaşlarım futbol konuştukları zaman bir iki çift laf edip kadınların da futboldan anladığını ispat etmeyi severdim.

Ofsayt bilenlerdendim…Meksika Dalgasını da…

1986 yılının Haziran ayı.

Yeryüzü futbol kaynıyor. Tüm Dünya aynı ekrana kitlenmiş saat, dil, din, ırk, renk farkı kalmamış, herkes bir top peşinde koşan 22 adama bakıyor.

Aslında bu Dünya Kupası Kolombiya’da oynanacaktı ama yaşadıkları derin ekonomik kriz nedeniyle maçlar Meksika’ya alındı. 22 Haziran günü Arjantin İngiltere çeyrek finali için Aztec Stadyumu’nda yüz on beş bin seyirci vardı. (Sene 2020, biz de hala o büyüklükte bir stadyum yok maalesef.)

Turnuva boyunca elli iki maçta toplam 132 gol atıldı. Turnuvanın Gol kralı İngiliz Lineker adında bambaşka biriydi.

Ama bunca yıl sonra hala hatırlanan, o kupaya damgasını vuran futbolcu 10 numarayı taşıyan Arjantinli Maradona’ydı.

Tanrının Elinin futbola karıştığı o meşhur unutulmaz maçta Maradona atılan iki golün de sahibiydi. Birinci golü eliyle tamamlamış futbol kuralları yıkılmış; ikinci golü de topu 60 metre kadar tek başına sürüp 5 İngiliz oyuncusunu geçerek filelere göndermişti. O gol de çok sonra FIFA tarafından “Yüzyılın Golü” olarak tarihe geçmişti.  

Arjantin’in bir kenar mahallesinde bir fabrika işçisinin oğlu olarak doğan Maradona o sokaklardan çıkıp ülkesine, kıtasına hatta sonrasında tüm Dünya Futboluna adını yazdırıyor. 

16 yaşına gelmeden profesyonel sözleşmelere imza atıyor. Rekor ücretlerle Dünyanın en büyük takımlarından Barcaleno’ya transfer oluyor. İspanya liglerini kasıp kavuruyor ve gerçek bir yıldız olduğu İtalyan takımı Napoli’ye geçiyor. Napoli onun sayesinde birçok kupayı evine götürüyor.

Formasını giydiği takımlarda 500’ün üzerinde maça çıkıyor ve 300’ün üzerinde gole imzasını atıyor.

2000 yılında Pele ile birlikte “Yüzyılın Oyuncusu” seçiliyor.

Masal gibi yokluktan gelen, sokaklardan var olan, birçok kişinin hayalini süsleyen müthiş bir kariyer mutsuz çalkantılarla, düzene protestolarla ve kötü alışkanlıklarla dolu bir özel yaşam…

Taraftarlarının çok sevip, futbol dünyasının en çok tartıştığı adam…

Bir yanda disiplinli çalışma ve ağır idman gerektiren düzen isteyen bir spor yaşamı, diğer taraftan irade yoksunluğu yüzünden yaşadığı kokain ve kilo problemleri…

Maradona aynı bünyede barınan siyah ve beyaz gibi…Hepimizin içinde bir köşede bastırmaya çalıştığımız karanlık tarafı idare edememiş, dışa fazlasıyla vurmuş, asiliklerine söz geçirememiş, kötü alışkanlıklarına boyun eğmiş biri.

Belki erken gelen şöhret, belki ihtiyaçtan fazla gelen para…

Belki beklentilerin aşırılığı…Belki zorlamaların kırıcılığı…

Hayat amaçlarını yitiren, ideallerini geçmişlerine gömen, kendilerini çabuk tüketen, potansiyel iyiliklerinin ve işe yararlılıklarının farkına varamayan insanlar,

Yaşamları allı pullu, renkli, gamsız ve tasasız gibi görülen ama kendisiyle barışık olmayan ruhunu yitirmiş, mutsuz ve yalnız insanlar…

Maradona müthiş bir futbolcuydu. Ama mutsuzdu sanki bir şeyler eksikti hayatında. Belki ilgi belki sevgi. Belki bir amaç, belki bir hedef.

Belki umudunu, hayallerini, ideallerini geçmişine gömmüştü kim bilir.

Tanrının Eli attığı gole değmişti belki, ama kendi özel yaşamına dokundurtmadı o eli.

Hayatlarımızın idaresi bizim elimizde…

Sahip olduklarımızdan, paradan, puldan, maddiyattan değil; yaşadıklarımızdan öğreneceklerimiz var.

Ve başka yaşamlardan alınacak çokça ders var…