GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
23 Ocak 2021 Cumartesi

Tahammül sanatı

Türkçe ’de “Sabır otu veya sarısabır çiçeği” olarak adlandırılmış Agave Bitkisi Unesco’nun Dünya Kültür Miras’ına neden dâhil edilmiş bilir misiniz?

Çünkü bu bitki doksan-yüzyıl arasında değişen ömrü boyunca yalnızca bir kez çiçek açıyor.

Yıllarca 30-40 cm boylarında toprağa yakın en çirkin haliyle dikenleriyle barınıyor dünyada. Bütün ömrünü o çiçeği açmak için geçiriyor ve uzun bir bekleyişten sonra boyu birden on metrenin üzerine çıkıyor serpiliyor, bunca yıl beklediği hayalinde beslediği çiçeğine tüm haşmetiyle ömrünün sonuna doğru kavuşuyor.

Umutla koca bir asır bekliyor…                                                                                                

Biliyor doğanın ritmine ayak uydurmak zorunda.

Beklemekten ve yılmadan usanmadan o çiçek olana kadar var gücüyle yaşamaya devam etmeli.

 

O çiçek agavenin selameti. Gösterdiği sabrı için bahşedilen bir armağan. Bitkiyi yetiştirmeye çalışanlar için bile çiçeğini görmek imkânsız çünkü bir insan ömrü yetmeyebiliyor.

Doğadan edinebileceğimiz birçok tecrübe gibi sarısabır bize bekleme sanatındaki zarafeti sergiliyor sanki.

Zamanın bekçileriyiz, bekliyoruz olsun diye gelsin diye gitsin diye geçsin diye bitsin diye…

Kimimiz yavaşlattı kendi doğal ritmini, akışta kalarak…Beklemenin getirdiği bir ağırbaşlılık dumana bürünmüş heybetli bir dağa benziyor. Bekledikçe arşa değiyor büyüyor sanki…

Boyun eğmiyor kaderine aslında: İç sesiyle, aceleciliğiyle, bir sona kavuşma beklentisiyle mücadelede kendisiyle…

Kimimiz hızlandırdı adımlarını bilinmeyene büyük bir telaşla yel değirmenlerine doğru koşan Don Kişot gibi…

En büyük savaşın ve en güçlü iki savaşçının “sabır ve zaman” olduğunu unutmuş gibi.

Kimimiz farkında tüm dikkatiyle yaşadığı anların: Bir çocuğun yere düşmesin diye dondurmasına gösterdiği özene benzer dikkatle taşıyor külahını zamanın içinde, zamanın ritminde, zamanla birlikte…

Yaşadığı ıstırabın çok şey öğrettiği ve bazı yaraların zamanla değil sabırla iyileşeceği gibi,  öfkenin geçici çözümlere, sabrın ise kalıcı ve iyileştirici etkilere sahip olması gibi.

Bekleme Sanatı” denmesi bu yüzden.

Tahammül gibi ender rastlanan bir duygunun dışavurumunda gösterdiğin “üstün yaratıcılık ve performans”  oluveriyor sabır…Bir sanat icra eder gibi…

Sabır zor zamanlara karşı gösterdiğin cesaret ve metanet.

Çektiğin sıkıntılara katlanmak değil, göğüs germek – mukavemet.

Ağır gelen, hoşa gitmeyen musibetlere karşı ruhsal ve bedensel sükûnet.

 

Sarısabır çiçeği gibi, sonunda mutlaka kazanan olmak.

Doğanın kanununa zamanın ritmine ayak uydurmak, evren yanılmaz hata yapmaz asla…

Önceleri göremezsin göğe nerdeyse ermiş senden habersiz açmış sarıçiçeğin sana neler getireceğini. Çiçek senin göremediğini gören olur, tepegözün, üçüncü gözün, bilinç gözün kendi gözlerinle göremediğin ufukları seriverir önüne… 

Gözünün önünde olan biteni daha net görebilme ve algılama becerisi katar insana.

Kimi zaman bekledikçe bekleyecek bir şey olmadığını gösterir, değmeyeceğini.

Kimi zaman ise tam en az beklediğin noktada en çok istediğin şeyin ayaklarına dolandığını fark eder insan.

Sabır en büyük sınav insanlık için, belki bugün de olmaz ama bir gün mutlaka olur dedirten.

Mevlana’nın dediği gibi…

Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme,

 İşte orası senin kaderinin değişeceği noktadır”

Sarısabırın açacağı gündür.

Müzik Önerisi: Sabır  - Gonca Vuslateri / Emir Ersoy