GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
13 Şubat 2021 Cumartesi

Gülün kokusu vardı…

Müzik Önerisi: Derdim Çoktur Hangisine Yanim – Erkan Oğur / İsmail H.Demircioğlu

Kokusu vardı gülün çok da eski değil belki bir yıl kadar önce…

Sevdiklerine sarılabildiğin, kokusunu içine çeke çeke öptüklerin vardı.

Hediye fasılları, ilave taksitli kampanyalar…Koşuşturmalar, çiçekçilerde endişeyle sıraya girmiş son dakikacılar…Janjanlı paketler, esnafın bayram ettiği sevginin mutlu ettiği günler…

Restoranlar tıklım tıklımdı caddelerde trafik…Sofralar vardı, mum ışıkları falan…

Böyle kutlanıyor diye çok kızardık, söylenirdik hatta sevginin ticareti mi olur diye…

Bütçen olması şart değil: Evde bir çilingir sofrası, sevdiklerinle yediğin daha özenli bir tas çorba…Belki bir çift çorap, belki bir sıra inci…Belki top kek üzerinde yanan sıradan bir mum.

Önemli olan gösterebilmekti sevgini.

Hissettiklerini beş duyunla aktarabilmekti…

Sevgi dediğin yürekten bir gülüş, içini yansıtan bir bakış, tenini ürperten bir dokunuştu gerisi de teferruattı…

Sevmeyi bırak; gülmeyi gülümsemeyi unuttuk sevdiklerimize şimdiki zamanda.

Karı kocalar göz göze gelemiyor yokluk batıyor kirpiklere. Tencereler kaynamıyor, dünden kalan sebzenin suyuyla. Okuluna gidemiyor çantalar boynu bükük kapı arkasında önlükle beraber asılı. Kitap defter, potin eskimiyor artık. Evdeki çocuk zaman geçtikçe giderek daha çok içine kapanan çocukluk…

Gençler iş bulamıyor, yeni yuva kuramıyor, üniversiteliler sesini duyuramıyor, 65 yaş üstü evden çıkamıyor, emekli maaşıyla geçinemiyor, çalışan aşı bulamıyor, patron yatırım yapamıyor, çiftçi hasadını toplayamıyor, kadınlar gördükleri şiddeti durduramıyor, hayvanlar haklarını koruyamıyor…

Ne verirsen onu alırsın ya Karma Felsefesi’nde; havaya yayılan mutsuzluk, umutsuzluk, sevgi yoksunluğu ve biçarelik gibi duygu durumları atmosfer aracılığıyla olumsuz hava koşulları olarak memlekete geri dönüyor. Sellerin, kasırgaların, depremlerin, fırtınaların, hortumların, felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Oyunu yeni baştan başlatmak ister gibi ortalığı dağıtıyor, sessizce pusuda bekliyor, fabrika ayarlarına geri dönmemizi bekliyor. Bakıyor iflah olmuyoruz tekrar yeni baştan bizi çaresiz bırakıyor…Değiştiremediklerimizi kendine has yöntemlerle yıkıyor.

Kumdan kale yapan bir çocuğun daha iyisini yapabileceğini inandığı kalenin üzerini ezip geçmesi gibi doğa da esip esip üzerimizden geçiyor.

Bitmek bilmeyen bu lanet salgının geçen yıl öğrettikleri ile bu yıl sınadıkları çok farklı. Giderek daha fazla aç, giderek daha fazla depresif, giderek daha fazla yoksun…

Yoksunluk Sendromuna daha ne kadar dayanabilir insan?

Bir ay daha?...

İşsizlikle, açlık sınırıyla sınanırken yoksunluğun en sefil seviyesinden nasıl sağ çıkabilir?

Üç ay?

Dört duvar arasında akıl ve ruh sağlığına sahip çıkmaya çalışanlar ne kadar daha sabır diyebilir?

Bir yıl mı?

Sevdiklerine, arkadaşlarına, akrabalarına, işine, gücüne, dost meclislerine, kahve köşelerine, tezgâh başlarına, amfi sıralarına, stadyum saflarına, bar sandalyelerine, tiyatro localarına, konser kuyruklarına özlemini ne kadar daha bastırabilir?

Kelebek etkisine ihtiyacımız var. İyiliğin çoğalacağı, hakların bulunacağı, varlığın-paylaşmanın-bereketin yokluğu ortadan kaldıracağı, sevgi çemberlerinin tüm dünyayı sararak bizi eski yörüngemize oturtacağına inanmak istiyorum.

14 Şubat Sevgi Günüyse ben bugün sevgi ile büyüyecek iyimserliği seçiyorum. Çünkü iyimserlik seçenekleri, o seçenekler içinden fırsatları görmeyi bilendir. Fırsatlar net görünmeyebilir bazen ama güzellikleri hatırlamak iyimserlikle mümkün bunu biliyorum!

Gülün kokusu vardı biliyorum!